- 151 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KESKİN VİRAJLAR
KESKİN VİRAJLAR
Bugünkü yazımı ülkemizde yapılacak yerel seçimlerde alınacak yolun keskin virajlarla dolu olduğunu, yola çıkanların bu keskin virajları aşabilme yetenek ve deneyime sahip birer sürücü usta olmaları gerektiğine köşe yazımda vurgu yapmak istedim.
Bilindiği gibi Türkiye genelinde yapılacak yerel seçimlere 2 aydan az bir süre kala seçim siyasi partilerin yerel seçimlerde açık veya kapalı şekilde yapılan işbirliği görüşmeleri devam ediyor.
Son yaşanan olaylara ve devam edilen görüşmelere bakılınca alınacak yolun ne kadar keskin virajlarla dolu olduğu ve bu virajları aşmanın önemi daha da artıyor.
Konumuzun önemi bakımından şu gerçeğin iyi bilinmesi gerektiğine inanıyorum. O da şudur; korkunun ve cesaretin bulaşıcı olduğu söylenir. Bu demek oluyor ki; korku da, cesaret de içinde bulunan toplumsal koşullara, politik duruma bağlıdır. Var olan koşullar artık işlerin farklı gelişeceğine ilişkin bazen korku cesareti, bazen de cesaret korkuyu yener.
İçinde yaşanan koşullar iyiye veya kötüye gidişe göre korku veya cesaret yaygınlaşır. Kötüye doğru gidişte durumu değiştirmek için en cesurlar, iyiye doğru gidişte korkaklar eski pozisyonlarını korurlar.
Bazen de korku cesareti esir alabiliyor. Bunun da en bariz şekilde 2018 yılında yapılan Cumhurbaşkanı seçiminde AKP adayı Erdoğan CHP adayı Muharrem İnce karşısında seçimi kazandı. Daha kesin sonuçlar açıklanmadan Muharrem İnce çıkıp Erdoğan’nın kazandığını açıkladı. Bu durum da korkunun cesareti nasıl yendiğinin en iyi örneğidir.
İkinci bir örnek daha vardır; o da Ekrem İmamoğlu örneğinde görüldü. Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde 13 bin 729 oy farkla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Yüksek Seçim Kurulu 6 Mayıs’ta seçimi iptal etti, 23 Haziran’da yeniden seçim yapılmasına hükmetti. Ekrem İmamoğlu bu kez 800 bine yakın oy ve 9 puan farkla seçimi kazandı.
İmamoğlu, Türk siyasetinde 2019’da şu ana kadar en çok konuşulan isim oldu. Bunun nedeni seçim sürecinde gösterdiği cesaret ve kararlılıktı. İmamoğlu gerek aylarca süren seçim kampanyası, gerek 31 Mart gecesi yaptığı açıklamalar, gerekse de sayım süreci ve sonrasında izlediği siyasetle tüm Türkiye’nin tanıdığı isim oldu ve şimdi siyasette CHP siyasetinin "parlayan yıldızı" olarak anılmaya başlandı.
Seçim süreçlerinde Ekrem İmamoğlu ve Muharrem İnce’nin olaylar karşısında takındıkları durum ve gösterdikleri cesaretin, başarılı veya başarısız olmada ne kadar etkili olduğunu hep beraber görmüş olduk.
Şimdi bugünkü konumuza dönersek; yapılacak yerel seçimde anahtar durumunda olan parti DEM partisi konumunda görünüyor. DEM partide neler yaşanıyor ona bakalım.
Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, İstanbul’dan aday olabileceği açıklamasından yaklaşık 2 hafta sonra DEM Parti ile ortak karar doğrultusundan adaylık kararından vazgeçtiğini açıkladı.
DEM Parti yöneticileri, adaylıktan vazgeçme kararının, Başak ve Selahattin Demirtaş ile yürütülen görüşmeler doğrultusunda “ortaklaşarak” alındığını ifade ediyorlar.
Kulislere yansıyan bilgilere göre Demirtaş çiftinin özellikle, “Demirtaş AKP ile anlaştı. Cezaevinden çıkmak için eşini aday yaptı” yorumlarından son derece rahatsız olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu algının oluşmasında ise "CHP’lilerin katkısının büyük olduğu" savunuluyor.
Kulis bilgilerine göre; çekilme kararı dayatma nedeniyle alındığı iddia ediliyor. Parti yöneticileri “Çekilme kararı, dayatma iddiası nedeniyle değil. Tersine, Başak Demirtaş’ın yıpranmaması için bir karşı çıkış, bir uyarı söz konusu olmuştur” görüşünü dile getiriyorlar.
DEM Parti kaynakları, “Zaten İstanbul’da büyük ölçüde biz kendi adayımızı çıkarma kararı almıştık. Ancak Başak hanımın adaylık çıkışı bu süreci daha da güçlendirdi. Biz aday çıkarma konusunda kararlıyız” görüşünü dile getiriyorlar. Parti kulislerinde, partinin aday çıkarma kararı almasıyla Selahattin Demirtaş’ın da hamlesinden sonuç aldığına dikkat çeken bir parti yöneticisi şu yorumu yaptı:
“Biz AKP veya CHP kazansın diye pozisyon almıyoruz. Adayın kim olacağını belirleyecek olan bizim siyasetimizdir. Başak Demirtaş’ın çıkışı da budur; ‘bizi dikkate almak zorundasınız’ demektir. DEM Parti’nin siyasetinin dikkate alınması için atılmış çok güçlü bir adımdır.”
Tam burada Yapılacak seçimde, cesaret ve korkunun önemi ortaya çıkmış oluyor. Cesaret kazanmanın, korku kaybetmenin emaresidir.
Selahattin Demirtaş’ın kendisini ziyaret eden DEM Parti Milletvekilleri Saruhan Oluç ve Mehmet Rüştü Tiryaki aracılığıyla verdiği, “Başak Hanım’ın adaylık açıklaması partimize güç vermek içindi, geri çekilme açıklaması da partimizin bilgisi dahilinde. Bütün bu süreçler birlikte yürütülmüştür” açıklamasının da bunu teyit eden bir yaklaşım olduğuna dikkat çekiliyor.
Siyasi kulislerde, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun devreye girerek, DEM Parti’yi Başak Demirtaş’ın adaylığından vazgeçirmeye ikna ettiği yorumları da yapılıyor. DEM Partililer bu bilgiyi doğrulamıyor ve partinin yine “tanınan, güçlü bir aday çıkaracağına” işaret ederek, adayı “İmamoğlu mu kazanır, Kurum mu kazanır?” hesabı yapmadıkları görüşünü savunuyorlar.
Büyükşehirde aday çıkarma kararının kesin olduğu belirtilirken, Esenyurt ve Adalar’da seçim işbirliği konusunda hala kapıların açık olduğu belirtiliyor.
BBC Türkçe’ye konuşan bir DEM Parti yöneticisi “Batıda “kent uzlaşısının” esas alındığına vurgu yaparak, tutumlarını şöyle anlattı:
“Mesela Mersin’de , Manisa’da aday çıkarmıyoruz. Oralarda AKP’nin ya da MHP’nin kazanmasını istemiyoruz. İstanbul’da tıkandığı için aday çıkarma kararı aldık. Ama Ankara’da, Antalya’da kapılar kapalı. Adana’da henüz karar verilmedi. CHP veya AKP’yle anlaşma durum yok. Gerçekten o kentin dinamikleri neyi bize gösteriyor, bizim taban ne istiyor ona göre hareket ediyoruz. CHP’ye cephe alsak, her yerden aday çıkarırız.”
O halde şu gerçeği rahatlıkla söyleyebiliriz; yapılacak yerel seçimde seçimi ufak hatalarla kaybetmek daha kolay olduğu, kazanmak daha da zor olduğu daha anlaşılır oluyor. Kaybetmek için bir hata yeterli. Kazanmak için birçok doğruyu aynı anda yapmak gerekir. Bu pencereden bakılınca partilerin ve ittifak veya işbirliği işlerinin çok da kolay olmadığı anlaşılıyor.
31 Mart’ta yapılacak seçimlerde kim yürünecek yolun ne kadar keskin virajlara dolu olduğunu farkına vararak, gerek tedbirleri alıp usta sürücüyle yola çıkarsa keskin virajları aşabilir.
Keskin virajlar aşıldıktan sonra iş bitmiyor. Amaçlanan hedeflere ulaşmak için halka kendini ve projelerini iyi anlatıp gereken güveni seçmene vermek gerekiyor. Bu konuda seçmeni ikna edip anahtar parti konumunda olan partilerle işbirliği yapma cesaretini gösterirse kazanan olur.
Bu durum birleşirsek çok kazanırız, bölünürsek yok oluruz gerçekliğinin bir ifadesi olarak yorumluyorum. Bunu başaramayan kaybetmeye mahkumdur diye düşünüyorum.
Bunu hep beraber 31 Mart’ta göreceğiz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.