- 277 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SESLENDİĞİM NİCE İNSAN HAYAL YA DA GERÇEK...
Renkli bir düş’ üm belki de içime düştüğüm saçaklarına takılıyım aklımın zemheride sönmeye yüz tutmuş bir yangın olabilseydim keşke.
Yağmalandığım kadarım ve yağmadığımda yağdırana duyduğum ihtiyaç ve şükrümle yenik düşsem bile insan iklimine sebilde saklı bir damla olduğumun da bilinciyle…
Ve evet, ben bir damlayım da aslında misal gözüme damlattığım damla yakarken canımı sığındığım kadar Rabbime sınandığımın da bilincinde en çok sevgiyle iştigal sadece kendime öfkeli bir o kadar ruhumu kucaklayabilmenin verdiği hoş görü ve huzurla geçiyorum ben de bu şehirden bu dünyadan geçmediğim kadar kendimden geçmişimle yüzleşip an’ ımı yaşamanın verdiği binlerce duyguyu yığmakla iştigal şu beyaz şu bakir boş sayfaya.
Boş bir sayfa dediğime de bakmayınız asla: boşa düştüm misal yıllar evvel yaşadığım evi boşaltıp anneme sığındığımda oydu beni bağrına basan hep de olduğu üzere ve ikametgâhıma şerh düşüp de nüfuz sayım memuru yeniden kazandım ben kimliğimi ve evimi ve ruhumu.
Bir bilinmez iken gark eden.
Bense garbındayım cihanın ve şark’ ında ölümün çalan şarkılara sevdalıyım ve uzun süredir dinlemediğimi fark ettiğim kadar şarkıları aslında bilmezler içimde çalan şarkının adının ne olduğunu.
Sandık dolusu anı.
Andaki mevcudiyetim ve yarınlara dönük yüzüm ve ikbalim ve ihmalim ve imtihanım ve ibraz ettiğim.
Göğün Meftun esi.
Yerkürenin dirayeti.
Ait olmadığım cihan aidiyet duygumu sorguladığım ve ihlasla sevdiğim ve aşkla yazdığım kadarım bazen kararsız ama asla mesnetsiz değil ve miracım ve mizacım.
Yarıladığımdan öte ömür.
Yarı yaşımda çocuklarımın olma ihtimalini çoktan es geçtiğim ve tamamlayamadığım vardiyam dinmeyen rüzgârım ve mesaim sonlanmayan ve insanlara mesafeli olmadığım kadar da saygı duyduğum öyle ki kolaylıkla sevdiğim yüreğimde ağırladığım.
Metruk binalar.
İçinde yaşayan meczup insanlar.
Ya da yaşamayan.
Yaşamı sorguladığımdan fazla sorgulandığım ve ucu yanık mektuplarım:
Seslendiğim nice insan: hayal ya da gerçek.
Bazen hafız.
Bazen muallim.
Bazen azizim…
Bayım, deyip de uğramadığım yüreklere kolaylıkla bağdaş kurup insanları sevebildiğim kadar kendimle barışık olmak adına…
Yağdığım.
Yazdığım.
Yalnızlığım.
Ve ruhumdaki izdiham.
Bir düş kovuğunda saklıyım belki de ve men ettiğim kadar kendimi tüm çekincelerimden mazhar olduğum hayat ve yarına meyyal bir iklimde bir gün içinde devinip sayısız iklime tekabül ettiğim kadar bana kimse ikileten sevgiyi itiraz etmeden sevebildiğim öyle ki kimse haset olan bense sevgiye hasret alabildiğine uzak olsam da sevgisiz yüreklerden onları dahi bir çırpıda sevebilmenin verdiği huzur ve özgüvenle pekişen iç sesim ve kalemim bana yoldaş solumdaki devasa tuzak aşkla içtiğim sözcükler ve devasa bir asa misali asil ruhumla asi kalemimle eşleştiğim kadar mutluyum ben.
Her şeyin de farkındayım.
Yazdıklarım sadece bunlarla sınırlı değil bir o kadar azımsansam da.
Bir o kadar hor görseler de.
Demezler mi ki hele?
Sen sadece şiirle hayallerinde siftinen bir zavallısın.
Gülüp geçmekten öte ben zaten kendimi bilmenin verdiği huzurla bilirim de bilediğim kalemin rüzgârında nasıl da dokunulmazdır benim yüreğim benim tek ziynetim benim Allah ve insan sevgim.
Kara gece karanlıkta yürüyen kara karıncanın ayak sesini duyan Rabbime nasıl tapmam nasıl O’na koşmam?
Ölümle yarışan bir rüzgâr iken annem kayıp da gidecekken ellerimden kaç kere kaç bin kere adaklar adamadım mı ben?
Öyle ki kuş gibi çarpan zayıf yüreğinde kolaylıkla alıp veremediği nefese rağmen ben kestim mi ümidimi hiç yüce Rabbimden?
Ey, güzel Allah’ım, Sensin Sen yoktan var eden.
Sensiz Sen, var olup da en üstün kendini gören kim ise Sensin Sen imtihan eden.
İmtina ettiğim kadar olumsuz duygulardan ve nefretten ve kinden saf tuttuğum kadar s/afiyet dolu iklimde nasıl da doludur yüreğim nasıl da doludur içim nasıl da doludur gözlerim içime akıttığım yaş ve yas öyle bir hale bürünür ki ve işte yasa bellediğim kâinatın kuralları ve sevgiye düşkünlüğüm ve yüce Rabbime layık bir kul olmakla iştigal anneme layık bir evlat olmak adına huzurla bazen kaygıyla korkarak yaşasam da mutluluğum aslında sevgimde barınır.
Barınağım.
Bam telim.
Bağdaşık durduğum yel.
Bağışıklık sistemim.
Ve hayatla olan b/ağım.
Bazen her şeyden uzak ölümü dilediğim.
Bazen mutluluk had safhada coşkumla ve umutla direndiğim cihanın dehlizlerinden firar edip gök kubbeye çıkarmışçasına kanatlandığım ve kucak açtığım aşkın İlahi Esintisinde hem Rabbimle hem kendimle buluştuğum.
Sonlanmayan bir arayış ve de.
Sonlanmadan ömür ve hayallerim solumdaki yangın sağımdaki kalem ve içinde yaşadığım kale duvarları.
Solan güne.
Salgın hüzne.
Sağanak iken içime yağdığım.
Sağalttığım acılarım.
Duyduğum şükür ve yüklendiğim sabır…
Ve ben bu kâinatta en çok Rabbime layık bir kul olmak adına çabalamayı ve sevmeyi sevdim bir de evlat olmayı…
Ey, yüce Mevla’m Sen nelere kadirsin.
Tuttuğum yas ya da yaş.
Tutamağım hayata şairin de dediği gibi…
Ve çıktığım basamaklar insanlığımın doruğunda tüm hiçliğimle arkamı dahi kollamadan ilerlediğim minvalde seviyorum ben semazen yüreğimle en çok da sevgiye ve İlahi Aşka pervane olmayı en yakıcı güneş iken ruhumun feri ve en donanımlı yüreklere dokunmak belki de ve işte neferi olduğum sevginin İlahi İzinde ilerlemek ne güzel ne de huzur verici.
Aşkın endamında.
Yakalandığım bu sağanakta.
Nasıl da aciz bir varlığım ve sadece bir zerre bir nokta ve sonlanmayan hayallerim ve yazma aşkımla noktalamadan da duygularımı üç noktalı kalemimle selamlıyorum koca kâinatı ve aş erdiğim huzura kavuşmanın verdiği heyecan ve umut ve yaşama sevinci ile dolu olduğum kadar hüzünlü kalbimi bilen ve beni koruyan Rabbime ve günüme şükürler olsun…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.