- 257 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Onunla Çok Güzel Günlerimiz Geçti
Seneler önce askerde bir daktilomuz vardı. Bendeniz bölük yazıcısı ve daktilom güzel bir ikiliydik. Beni bölük karargahına seçerken yüzbaşım ’’Nerede öğrendiğimi sorunca lise de seçmeli ders olarak okuduğumuzu söyledim.’’ tereddüt etmeden beni karargaha aldılar.
Bir masa, bir daktilo ve ben. Tak tak da tak tak tak tak da tak tak... O zamanın hantal daktilolarından. Şimdilerde öğrendiğime göre Hindistan’da ki en son daktilo fabrikası da kapanmış. Aslında kapanmış demeyelim de bilgisayar klavyelerine yenik düşmüş. Daktilolar artık bundan sonra tarihi eser sınıfına girer bence...
Bölük Komutanımız bir yazı verdiğinde hemen kağıdı ve kopya kağıdını geçirip vakit geçirmeden yazar hazır ederdim. Tabi ki noktalama işaretlerine de dikkat ederek. Önce Bölük Astsubayı gözden geçirir, sonrada bölük komutanına imzaya giderdi. Bir kere bile yanlış yazılmış diye geri gelmedi yazım. Üç kere beş kere okurdum mahcup olmamak için.
Bölükte denetleme olduğu zaman denetlemeden alnımızın akıyla çıkmak için gece gündüz çalışırdık diğer tertip arkadaşlarla... Karargahta iki tane daktilo vardı ve isim vermiştik daktilolara benimkinin adı Esmaydı, diğer arkadaşın kullandığı daktilonun adı da Şerafettin’di... Zaman zaman Şerafettin Esmaya laf atar, Esma da Şerafettin’e cevabını verirdi en kallavi bir biçimde.
Bizim zamanımızda 550 gündü askerlik... Ve o güzelim daktiloda 550 gün kartı yapardık sıfırlar ile tabii komutanlara yakalanmadan, yoksa fırçayı yerdik. Bölükte ki arkadaşlar bana da yap bundan bana da diye sıkıştırıp dururlardı biz yazıcıları...
Bir zaman sonra ayrılık vakti geldi çattı tabi bizim tezkere yaklaştıkça. Son gün şöyle bir yerlerini sildim temizledim hakkını helal et be Esma Kardeş, dedim, o da bana ’’Sen de hakkını helal et ağabey.’’ dedi... Yok, yok şaka yahu siz de hemen öyle zannettiniz, daktilo konuşur mu hiç? Öyle dermiş gibi geldi bana, işte mesele bu... Benden sonra bakalım kimlerin eli değecekti bizim kıymetlimiz Esmaya...
YORUMLAR
En son daktilo fabrikasının kapanması haberine baktım, haber on üç yaşında. Dahası fabrika üretimi haberin hazırlanmasından iki yıl önce, 2009 da durdurmuş. 1870 lerden 2010 a kadar uzanan 140 yıllık bir süre. Aziz Nesin'in daktilosu üzerine çok güzel bir öykü/denemesi vardır. Güzel bir konu yakaladığında o daktilonun nasıl tıkırdadığını anlatır. Edindiğim izlenim bizde kurgu yazarlarında daktilo kullanımının o kadar yaygın olmadığı. Belki de araya bir paragraf sokmanın, tekrar tekrar belirli cümlelerin üzerinden geçmeye elverişli olmadığı için. Belki de Amerikan film/dizilerinde gördüğümüz yazarlar gibi sayfaya bir kelime yazıp sonra da kağıdı buruşturup atacak kadar zengin (ve müsrif) olmadığımız için.
Nedense bilgisayarlarımıza isim vermiyoruz. Belki üç yıl sonra değiştireceğimiz bir nesneye o kadar bağlılık hissetmiyoruz. Keşke hissetsek; belki o zaman daha duyarlı metinler yazarız (Kendi adıma konuşuyorum).
Güzel bir yazıydı. Elinize sağlık. Saygılarımla.
Ahmet Zeytinci
Sizin terhisinizden sonra Esmay'ı emekliye ayırmışlar .Saçını süpürge etmiş bölük için.DİSKO 'ya bırakmışlar.Diskoya gelenler anılarını yazmaya başlamış.İmla hatalarını basa basa beyni karıncalanmış.Ve mütekait olmuş.Hayırlı bayramlar.Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.