Boşunadır Yazmaklar
Boşuna yormayın arkadaşlar kendinizi, üstadlar boşuna yazmayın, ağabeyler, kardeşler boşuna telaşe etmeyin. Dünya başkalaştı iyice. Hani bazı sözler vardır: "Yalan söylediklerini biliyoruz. Yalan söylediklerini kendileri de biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi de biliyorlar. Ama hala yalan söylüyorlar. Aleksandr Soljenitsin".
Çok Tanrılı inançlardan Tek Tanrılı inançlara, başka kıtadaki vatanlardan diğer kıtadaki vatanlara veya hala aynı vatanda hayat süren medeniyetler; bilenebilen tarihte, dünyada en ve ne yüksek nüfus yoğunluğuna ulaştı. Bu kalabalığın üzerine herkesin herkesten haberdar olduğu teknolojik etkileşimler arttı. Zihinlerimizde birikmiş görüntüler taş ressamlığından gazete dergi kitaplara, sokak şehir görsellerinden sonra internette gördüğümüz şekil renk ve çizimlerle zihnimizi, hayalimizi, gerçekliğimizi aşmaya başladı.
İlkçağların, ortaçağların vahşi dünyasından günümüzün dünyasına değişen pek bir şey yok kitabın ortasından yazınca. Savunulacak pek bir şeyi kalmadı dünyanın ve medeniyetlerinin.
Devlet televizyonları hala ortaçağdan aktarımlar yaparak yeni nesillerini gütme derdinde. Yeni nesiller ortaçağı yemezse birinci ve ikinci dünya savaşının önü ve ardında anlatımlarla yemleme ve oltama derdinde, o da tutmazsa soğuk savaş, o da tutmazsa uzay yarışı, o da tutmazsa dünya üzerinde her daim olduğu gibi düşman gösterme yoluyla kendi halk ve milletlerinin yüzde 90’ını gütme derdindeler. Her kıtada bu böyle değil mi?
Senin kültüründe beylikler itişip kakışırken, diğer kültürde 3-5 krallık itişip kakışıyor, diğer kültürde 3-5 kabile kovalıyor birbirini, diğer tarafta 3-5 din itişip kakışıyor, diğer kültürde 3-5 kurum kuruluş içinden geçiyor halkların ve milletlerin.
Sizler bizler veya onlar işte, itilip kakılanlarız. İtilip kakılmayanların buralarda ne işi var. Farkındalığınızın, fark etmiyorlar dediklerinizin fark etmemesinden bir farkı yok gerçekte.
Takımlar her çağda biraz değişiyor ama sonuçta aynı itişip kakışma devam edip gidiyor. Japonyasından Arabistanına, Mançuryasından Güney Avrupasına, Orta Asyasından Kuzey Amerikasına, İskandinavyadan Avustralyasına vb vs olan biten üç aşağı beş yukarı aynı değil mi?
Eskiler takımları doğu batı, kuzey güney diye kurmuş olabilir veya 3-5 dinistle 3-5 dinsizler üzerinden ve bunların farklı dalları üzerinden takım kurup piyasaya sürmüş olabilirler, yeniler ise uzaylılar ve dünyalılar diye bir takım sürüyor piyasaya. Lakin işleyiş aynı be cancağazım.
En güzel hikaye veya masal ve anlatı nedir diye sorsam bana bir cevap verebilir misiniz? Ben kendime bu cevabı: " Bir varmış bir yokmuş" olarak veriyorum. Kendi yanındaki kişinin ve kişilerin derdini gideremeyen insanlar, tutuyorlar diğer kıtalardaki insanların derdiyle dertlenmeye çalışıyor. Son 40 yılda belki çok bariz değildi bu görüntüler lakin son 10 yılda iyice su üstüne çıktı diyebilir miyiz?
Görmeyenler tüm bunları, kendi köpeklerini havlatsın veya kendi davarlarını otlatsın eskiden olduğu gibi. Bir başkan veya reis veya lider veya peygamberimsiler desin ki; bir rüya gördüm ey vatandaş ey millet, şöyle şöyle oluyordu; yeni nesiller bunlara inanır mı sizce.
Başta aile büyüklerimiz olmak üzere, sonra toplum ve devlet okullarındaki müfredatlar hatta akademik örgütler kurumlar bizleri çok güzel keklemişe benziyor. Sonuçta kalkıp da ya hu beni niye kekledin der misiniz herhangi birine, deseniz ne olacak? Sonuçta onları da keklemiş kendinden öncekiler... Ki bu döngü çağ dönüşümlerine, iklim değişikliklerine, büyük savaşlara ve vahşiliklere kadar böyle devam edip yürümüş zaman içinde.
Keklenmeyen insanlar ise dünya nüfusu içinde yine bir çok insanın malumu olduğu üzere yirmi otuz elin parmaklarını geçmez değil mi? Ki onlara da etmediklerini bırakmamışlar kendi halkları kendi milletleri kendi devletleri, kendi kralları, hatta peygamberimsileri hatta ataları yani.
Hani hep derler ya, şu kainatın şu evrenin içinde bırakın toplu iğne ucunu, toplu iğne ucunun milyarlarda biri kadar bile ehemniyetimiz yok. İşte o yirmi otuz elin parmaklarını geçmeyen insanların da dünyamızda 8 milyara yakın veya aşkın insanın içinde o timsalde ehemniyeti yok değil mi?
Ne yapalım o zaman, ne kendimizi ne de başkalarını kandırmaktan vazgeçelim yeter. Beş bin yıl öncesinin doğusu şimdi eğri veya yalan olmuşsa veya bin yıl öncesinin doğrusu günümüzde yalana çıkıyorsa; devreleri yakmayın yeter.
Sadece sizi duyan veya okuyan, duyduğunu ve okuduğunu anlayan insanlara fısıldayın ki, gürültü olmasın. Doğru değil mi, dünya günümüze kadar hiç bu kadar gürültülü olmuş mudur siz söyleyin?
Dünyevi seni kandırabilir miyim? Elbette, buyurun efendim, kandırın beni...
Tanrı var, ölüm var, reenkarnasyon var, karma var, o kralımsı bu peygamberimsi bu darvinimsi var, ocu var ki hakikat, bucu var ki öz gerçek, şucu var ki her şeyin kökü... Hadi gel gidelim, senin zihnini bir güzel devşirelim, bizim saflara katalım, sonra sürelim seni ön saflara, ölürsen davımız için, sağ kalırsan bir kaç davar verirük güder durursun işte..
İster mele , iste kükre cancağazım...
Okuduğunuz için teşekkür eder,
Birbirinize emanet olmanızı dilerim.
Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.