- 141 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gitmenin Acısı
Gitmeyi sevdim hep, kendimden uzaklara, doğduğum topraklardan çok uzaklara! Bedelini göze almadan, gitmeyi sevdim kendimden ve istemediğim o çevremden uzaklaşmak adına …
Yaralı yaratıcılığımla kendimi sınamak adına! Aldım başımı, tabana kuvvet, ver elini olmayan bir elin tutuşuyla, gitmeyi sevdim hep. Bir neden aramadan, bahane uydurmadan, kendime bile aldırmadan, görmeden, bakmadan, usanmadan!
Gitmeyi sevdim; uyuyan ve uyanacak olan nefretten uzaklaşmak için, orada ki çok az insanı sevdim, denedim kaynaşmayı, baharı yaşamayı, bir sögüt gölgesinde Nazım Hikmetle başbaşa şiirleriyle dertleşmeyi, yerden büyüyen menekşeyi koklamayı, sorumluluk bilincinin şefkatiyle okşanmayı ve eğitilmeyi beklerken, yaralı bir şekilde çıktım sokaklara, sersiz sahipsiz olmayı düşünmeden, yarın ne olur demeden, kendime yarın ben olurum diyerek. Dinlenmeyi bilmeden, vazgeçmeyi göze almadan, vazgeçe geçe, gitmeyi bilerek bir hiçe. Bazen kendi kendimi sıkıştırarak, bazende kendimi parçalayarak, sabırın kollarına sabırsızlığı sara sara.
Gitmeyi sevdim; kah ağlaya ağlaya, kah kahkahalarla … bağıra bağıra! Düştüm yollara; hesap kitap yapmadan, sağa sola baka baka, ama bir şekilde kalarak solda! Gitmeyi sevdim, bilinmeyen serüvenlerin süzgecinde süzülmek adına! Navalesi ekmek, katığı soğan tadında, kirlilikten kurtulmak adına, ekmeğimi bala bandırmak umuduyla … Bir kere değil, bin kere korkusuzca, rahat görmediğim, ama sevdiğim ve acı çektiğim bir hayat adına, onun terazisinin gözlerinde tartılmak ve arşın dövmek adına, arşınsızca, aşına aşına, hem de bir başına …
Gitmeyi sevdim, turistik geziler için değildi benim gidişlerim, bir yeri zaten giderken görecektim, istemesemde çevredeki her şey gözüme ilişecekti pencereden. Başka başka diyarlarda, başkalaşmak adına, katılmak için başka normlara, normsuz ve sorumsuz yaşamak adına, ne iş olursa yaparım şiarıyla, perdesiz evlerin balkonlarından dünyayı seyretmeye doymayacak açgözlülüğümü, egoistliğimi, benliğimi, benmerkezimi, merkezlerden kurtarmak adına, standartları, kuralları kuralsızca ve doya doya yaşamak adına! Karışmak için milyonların arasına, elleri cebinde, yüreği özünde, bir kimlik almak adına, yeni olmayı benmerkezimde yuvalamak adına, mevzuyu terk ederken, mevziyi kazanmak adına, bedenimin yaralarına daha çok kurt düşsün, düşsünde beni yesin umuduyla, kemirgenlerin zevkle kemirmesi adına!
Gitmeyi sevdim, coşkuyla, korkuyla, endişeyle, erişilmez merkezleri, merkezimde toplamak adına, ihtiyaç duymadan, hiçbir savunma mekanizmasına! Başka hayatlarda, hayatta kalarak bir ömür yaşamak adına!
Son gittiğimde görmüştüm doğduğum köyü, evimiz ölmüştü, tam ahır kapısının olduğu yerde en az on yıllık bir incir ağacı, babama yaptırdığım, ama içinde bir gün bile yaşamadan hayata veda edişi, o evin de çöken çatısı, amcalarımın ve dayılarımın, amcazadelerin harabeye dönmüş ve ören ev yerleri, büyükannemin hemen hemen yüz metrekarelik nar bahçesi, o bahçede direnen ve otların boyumu aşmasına rağmen bir kaç nar ağaçlarının iğne yapraklı görüntüleri, boz kavaklar, belki de yüz yıldır hayata direnen söğüt ağacı, Ahmet amcamın 480’lik Fiat traktörü gögesine park ederek traktörü stop edişi ve yaşama direnen en az seksen yıllık dut ağacı, … daha saymakla bitmeyecek kadar içinde kişıliğimi ve kişiliğime karakter veren binlerce bütünün parçaları, … bu yüzden okşamıyorum o örenlerin, ağaçların, fıstık bahçelerinin, bağların, bostanların, ağaçların ve taşların üzerini. Okşarsam izler yok olur korkusuyla! Korkuyorum. Korkuyorum, dedelerimin amcalarımın, teyzelerimin, halalarımın baştan aşağı yaşadıkları ve sevinçlerini bu topraklarda toparladıkları ve bize miras bıraktıkları için. İstiyorum ki, o izler, sonsuza kadar gizemlerini koruyarak gitmeyi sevdiğim, kendimden kaçtığım için, geldiğim yerde kalmak uğruna! Yandığım yerlerin narına, bağına, bostanına, fıstığına, portakalına, mandarinasına, geyfurtuna, şalgamına, pancarına, havucuna, … Yaralardan feyz alan bu tumturaklı cümlelerin yaranın kendisini ve imgelerini, yaranın ve yaralının estetik şiirsel güzelliği adına ve kanayan yarayı sarmak adına. Gitmek huzursuzlukta huzuru bulmak adına! Bambaşka yarınlar kurgulamak adına! Buna şahitlik eden tarih ve tarihe yön veren zaman! Artık ilgilenmiyorum kendimle, gide gide gidecek yer kalmadı yeryüzünde diye! Yara, sadece çevreyle değil, çevrenin de imgesiyle ilgilenen akılsız başımın kalbimi turistik yara turları eşliğinde ve Adana Erkek Lisesi sevecenliğinde bir gitmekti benim kisi. Yara turlarına burada başladım, kendimi Sarbon hayalleriyle süslerken! Başarısız bir öğrenci hüzünüyle … İyi kalpli kötülüğü olan hayatı bazen yaralara sormadan, selam sabah vermeden ve kimseye bir arkadaşlık teklifi etmeden; yaralardan derlediğim hikaye, şarkı, haber, anı, şiir, nağme, gazel, türkü, … yapmayı öğrendim. Belki de benimkisi kendimden kaçıp giderken, gitmeyi özel bir statüye taşırken, kendi içimde egoist bir denge sağlamanın edepsizliğini şiirler, hikayeler, anılar, şarkılar gibi gösterişsiz kişiliğimi hatıra beyanlarımda yaralarımi asimile etmenin sancılı bir aracı olarak kullanmaktı. Kendime olan bu saygısızlığımı inkar etmiyorum. Bu yüzden sömürüyorum kendimi, kendimi sömürgeleştirdiğime dair belgeyi belleğimde saklamak adına!
Bir şey öğreniyorum giderken! Dilim, ana rahminde Frida Kahlo acısını demokratik taamüller eşliğinde bedenimde eşitçe yaşarken. Daha fazlası olamaz! Bu yüzden emiyoruz kanayan parmaklarımızı dilimizle, ilk kez yaralanamanın sancılarını ağızımızdan saçılan harfler gülümsesin diye! Gidiyorum, daha fazla yorulmak ve dinlenmek için! Dünya hakkında her şeyi öğrenmeye çabalayan ama yaralarımın nereden gelip gittiğini bilinmeyen bir geleceğin sömürgesinin ipoteği altına alarak! Gidiyorum, yaralarımı iyileştirmek umuduyla ve daha çok yaralanmak hatırına! Çünk yaralar sonuçtur bu hayatın içinde. Belki sonuçtan çok bir sebeptir yaranın yarasını cevaptan çok bir soru eşliğinde Dünya’ya bir görüş, düşünce veya bir kimlik kazanmak adına! Varoluşun dayanılmak hafifliği giderken insanın yaralarını iyileştirmek için belki de zayıf ruhlu insan korkularından kaçıp kurtulmak adına yaralarından bir „dünya“ yaratmak“ içindir. Daha doğrusu yaralardan yaratılan insandır her şeyi yapan.
Gitmek, belki de varoluşun doğal bir hatasıdır ve insan bu hatayı düzeltmek uğruna yaşam mücadelesi veren insandır giden buruda. Bu yüzden yaralarımızla gider yaralarımızla gelir ve bir düzen kurmanın hayaliyle tükeniriz. Bir rivayete göre değil, yaşamın gerçeği içinde, insanız ve yaralıyız. Bu yüzden dur durak bilmeden kendimden kaçarak kendimi arıyorum giderken.
Gitmek, öpücüklerden ağır yaralar üretmektir. Gitmenin en acı ve ağır hasarı ise bir daha dönmemektir. Kendinizi bulmak için gidin ve dönemyin!
Saygılar.
Sosyolog Hasan Hüseyin Arslan - Frankfurt am Main 08.04.202
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.