- 233 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HERKES KENDİ YOLUNA
Annem, ağabeyim ya da onlardan herhangi birisi düğünüme gelmedi. Oysa, ben onlara dargınlık falan yapmadım ve davet de ettim. Tüm Kurtköy halkı, davetime karşılık verip salonu doldurdu. Takı için de sağ olsunlar, oldukça cömert davrandılar. Güzel oldu düğünüm, babam da çok mutlu oldu. Arsa sattığımı bilmeyen Kurtköy’ lüler, düğün masraflarımı ağabeyimin yaptığını sandılar. Bir de, adım siyasiye, solcuya çıkmış olduğundan, bir taraftan kara para yardımı aldığım dedikoduları da yapıldı. Bu iftira, maalesef Karadenizlilerden geldi.
Evlilik hayatımın daha ilk günlerinde, bu kararımın çok doğru olduğuna inandım. Oysa, çok düşünerek aldığım bir karar değildi. İçimdeki sesin beni yönlendirdiği, en doğru hareketlerden biri olduğuna inanıyordum. Eşim, çok iyi biriydi. Tam anlamıyla, saygılı, anlayışlı, uyumlu bir ev kadını oldu. Bana da , babama ve eve gelen Kurtköy’ lü misafirlerimize çok iyi davranıyor, benim çok şanslı olduğumu herkese kanıtlıyordu. Babamın, hayatının en mutlu günleri o zaman başladı. Kavgasız, gürültüsüz, tertemiz bir yuva, sıcacık ev yapımı yemekler, saygı, huzur ; daha önce pek bulamadığı şeylerdi. Kahvesinde, daha bir istekle, şevkle çalışıyordu. Akşamları, kahveyi ben devralıp onu eve gönderdiğimde, sıcak yemeği, temiz pijamaları ve onu güler yüzle, saygıyla karşılayan, hizmet eden , öz kızı gibi davranan bir gelini vardı. O, köylümüzdü. Her şeyiyle bizden biriydi. Olması gerekeni yapmış ve dengimiz olan biriyle yuva kurmuştuk.
Benden, tam kırk beş gün sonra da annem, görücü usulü ile bulduğu biriyle ablamı evlendirdi. Babam da onun düğününde bulunamadı. Zaten ablama oldukça gücenmişti. Fakat evlendikten sonra evine ara sıra gidiyordu o da.
Günler geçti okulum açılmıyordu. Ülke çapında tüm Üniversiteler kapalıydı. Fabrikaların da çoğu grevdeydi. Siyasi olaylar, çatışma ve cinayetler de bütün hızıyla sürüyordu. İktidarda Bülent Ecevit vardı. Sonunda, sanırım ordunun da baskısıyla, Sıkı Yönetim ilân etmek zorunda kaldı.2 Şubat 1979’da bütün Üniversiteler açılacak, grevler de sonlandırılacaktı. Habere kendi açımdan baktım ve okulum açılacağı için sevindim. Şimdi düşünüyorum da ; aslında o sıkı yönetim, daha sonra yapılacak 12 Eylül darbesinin bir ön hazırlığı idi.
Sabah saat beşte uyandırıldığımda, eşim benden önce kalkıp kahvaltımı hazırlamıştı. Okul saat 9’da başlayacağına göre, dört taşıt değiştirerek ancak okula varabileceğime göre, beni aç açına yola çıkarmayacağına göre, üç buçuk aylık hamile olmasına rağmen, erkenden kalkıp, kahvaltımı hazırlamıştı. Şimdi sormam gerekiyor ; bizden olmayan biri bana bunu yapar mıydı ? Onun hakkını asla ödeyemem. Sadece ilk günlerde değil, yıllardır aynı davranışı devam ediyor. Sağ olsun.
Pendik tren istasyonuna yakın minibüsten inip, alt geçitten geçerek perona vardığımda, henüz sabah ezanı okunuyordu ve gün ışımamıştı. Peronda biraz ilerlediğimde, karşımdaki bir gölgeden, beni bekleyen, karşılayan biri olduğu izlenimini aldım. Yaklaşınca tanıdım , oydu ; SB. Şaşırdım elbet. Önce ne tepki vermem gerektiğinde tereddüt ettim. Sonra da yavaşça yaklaşıp, yanından geçerken ; ’’ Merhaba ’’ diyebildim. beni duydu mu, cevap verdi mi, hiç farkında değilim. Fakat arkama bile bakmadan yoluma devam edip treni beklemeye başladım.
Yollarımızın kesiştiği son noktaydı orası. Oradan ebediyen ayrılıyorduk. Ben yanlışlıkla, hatalı olarak onun yoluna girmiştim. Farkına varır varmaz, U dönüşü yapıp, kendi yoluma döndüm. O, Çapa Tıp Fakültesi’ne, ben de İstanbul Teknik Üniversitesi’ne giderken, aslında, çok ayrı yollardan yürüyüp, bambaşka ayrı dünyalarda yaşamaya devam edecektik. Ve ben bir de baba adayı idim. Yani, herkes kendi yoluna...
SİNEMACI FİKRET - SON
Fikret TEZEL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.