- 348 Okunma
- 2 Yorum
- 7 Beğeni
Cennete Doğru
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kışın hava çok soğuk olur buralarda. Hele ki bu zamanlarda, hele ki geceleri... Tipi içinize işler, soğuktan neredeyse ruhunuz titrer, iliklerinize kadar üşürsünüz kazara dışarıda kaldıysanız. İrili ufaklı tüm mahlukat girecek, başını sokacak bir delik arar akşam oldumu. Zaten üstünüzü örtecek bir çatı bulamazsanız sabahı göremeyeceksiniz demektir.
İşte Hamza da boyle bir zamanda, tam hava kararırken girdi evine. Kirli sakallarındaki beyazlar yüzüne yapışan karlarla karışıyor, zaten yaşından ihtiyar gösteren otuzlu yaşlarındaki adamın görüntüsüne on yaş daha katıyordu. Girişte üzerindeki karları silkeledi, başındaki bereyi duvardaki çiviye asıp ayakkabasını çıkarttı. Çorabındaki delikten fırlayan başparmağını görünce gayri ihtiyari gülümsedi kendi kendine. Çıkarıp başka bir çiviye astı ıslak çoraplarını. Eski püskü paltosundaki karları bir kez daha silkerken kendisine doğru koşan oğlunu farkedinceye kadar sürdü bu belli belirsiz gülümseme.
-hoşgeldin baba
Mehmet 7 yaşında, iri kara gözlü, esmermi esmer bir çocuktu. Bütün öksüzlerde olduğu gibi, boynu sadece dikkat edenlerin farkedebileceği şekilde sağa doğru hafifçe eğikti. Zayıf vucuduna göre, sanki başkasına aitmiş gibi büyük duran başı dengesiz beslendiğinin en bariz ispatıydı. Aslında okula başlaması lazımdı ya bu sene, yokluk işte...
Soğuktan hafifçe yüzü morarmış babasının bacaklarına sarıldı Mehmet. Babası eğildi önce kara kıvırcık saçlarının altındaki başından öptü oğlunu, sonra kucaklayıp ev dediği karanlık barakasındaki o tek odaya, eşya denebilecek tek şey olan çekyatın üzerine oturttu. Oğlunun az önce kendisini karşılamak için altından kalktığı kilimden bozma battaniyeyi omuzlarından aşağı, mehmetin üzerine örttü.
-nassın oğlum
-üşüdüm baba
-acıhtınmı peki
-hem acıhtım hem üşüdüm
-aha şimdi hazırlıyom oğlumun yemeğini dedi ve yanında getirdiği poşetten yarım ekmek ve bir domates çıkarttı. Cep çakısıyla domatesi doğramak için elini üzerinden çıkartmadığı paltosunun cebine soktu, ama aradığını bulamadı. Zira babasından yadigar çakıyı, belkide satılabilecek son eşyasını yiyecek bişeyler alabilmek için satmıştı az önce. Elini cebinden çıkarttı, sanki hayatın ciğerine saplar gibi sapladı domatese tırnaklarını. Ekmeği yardı,
parçalara böldüğü domatesi ekmeğin içine yayıp, akşam yemeğini donuk gözlerle kendisine bakan oğluna uzattı. Birşey demeden aldı ve hemen iştahla yemeye başladı Mehmet. Çocuk gözlerini ekmekten, babası da çocuğundan alamadı. O ufacık garip, göz açıp kapayıncaya kadar yedi ekmeği.
-galhta silkeliyek ekmek döhtün dedi babası
Kalktı, çekyatı silkelediler, yediği ekmekle biraz olsun yüzüne kan gelen çocukla babası.
-hadi ekmeğini de yedin yat artıh
-sende gel üşüyom
Tamam dedi adam, üzerindeki ıslak paltoyu çıkardı, çekyatı açtı, oğluna sarıldı ve üzerlerini örtüp uzandılar. Adam sıcağıyla oğlunu ısıtırken, yokluğun soğuyla donuyordu.
-ah yapacah bir iş olsa
-belediye de kar kürütmüyorki çohtandır, elimize üç guruş geçsin
-şu gış bitse yazın nasılsa iş bulurum Allahın izniylen
-baba üşüyom, sıkı sarıl
Oğlunun sesi kafasındaki gürültüyü bastırdı adamın
-sarılıyorum ya oğlum
-daha sıkı
-tamam sarılıyom bah
daha bir sıkı sarıldı adam
-baba evimiz neden böyle soğuh, neden sobamız odunumuz yoh bizim?
-paramız yoh
-niye yoh?
sesi titredi adamın
-dediydim ya oğlum iş bulamıyom diye
-iş bulamazsan paramızda olmaz mı hiç?
-he olmaz
-o zaman soba da alamaz mısın?
-he alamam
-alamazsan çal sende
-ne?
-çal sende, kaşrıdaki cemil yumurta çaldıydı bi kez sende soba çal odun çal
daha bir hüzünledi, kelimeler boğazına, yaşlar gözlerine düğümlendi
-olmaz, çalamam dedi utanç içinde
-neye?
-günah
-olsun cehennemde üşünmez ki, orası çoh sıcak dimi baba
-sus da uyu artıh
başka birşey diyemedi oğluna.
Kelimeler boğazına düğümlendi, yaşlar gözlerine.
Ama ağlamadı adam
ve çalmadı da...