- 126 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SARI GELİN-AHÇİK-SUZAN SUZİ VE TEHCİR
Sarı gelin,Ahçik,Suzan-Suzi üç kardeş türkü… Tınıları bir,konuları bir,kokuları bir,yakanları bir, yananları ve Vatanları bir üç yanık ezgi…
Aşk kokan,sevda kokan,sevgi ekip,hasret biçen gönüllerin hüzünlü öyküleri,harlı türküleri… Ana-dolu da ki kadim kültürlerin-milletlerin türküleri…
Aynı toprakta yaşayan,aynı yağmurla ıslanan, aynı Güneş’le kuruyan Müslüman-Hıristiyan, Türk-Ermeni sevdalı nice gönüllerin ortak gam-ları…Gönülden-gönüle gizli yollar…Bu yollarda yürüyen Ahçik’ler,Sarı Gelin’ler ve Suzan Su-zi’ler ve belkide adını bilmediğiz daha kimler.. Dinleri ırkları,bedenleri ayrı ama sevdaları aynı olan yürekler..Ve heyhat!Sonu hicran,ayrılık.En önemlisi de; birbirine türküler kadar yakın olan bu kadim komşuların tarihi yok sayan gönül ayrılığı.
Oysa bizler;Ermeni komşularımız için ‘’milleti sadıka’’ dedik…Ki;6 asır boyunca Osmanlı idare-sin de; Van, Sivas,D.Bakır,Harput’ta olduğu gibi Erzurum da da huzur ve mutluluk ikliminde ha-yatlarını idame ettirdiler…Osmanlıya sonuna kadar bağlı kaldılar, o yüzden ‘’milleti sadıka’’ oldular...
O sadakati kimler bozdu biliyor musunuz?... Başta Fransız, İngiliz ve Ruslar olmak üzere, sömürgeci emelleri doğrultusunda en adiyane bir şekilde,‘’Büyük Ermenistan’’ vaadiyle aldatan batı, onun vahşi yüzü...O yüz;Hınçak,Taşnak gibi gizli örgütlerden başlayarak;Asala ve PKK ile günümüze kanlı sabotajlar taşıyan batının değiş-meyen emelleri olan yüzdür.
İsterim ki; bu konuları bir de türkülerin eksenin-de konuşalım…Batının ‘’soykırım iddialarına’’ koyduğu,hiç bir zaman ahlaki olmayan utanç ve-rici, yasakçı,akıl almaz, söz dinlemez, ortaçağ huyunu 21. Asra taşıyan giyotinci ve intikam dolu tavrını türkülere yükleyerek de konuşalım..
Türkülerin sade dilinde de,kadim öykülerinde de göreceksiniz ki; Anadolu’daki Ermeniler Türk’lerle kardeşti…Aynı zaman da Türk’ün emmioğlu olan Kürtlerle de kardeşti onlar…Aynı toprakta,aynı yaylanın farklı çiçekleriydik belki,ama farklı rayihamızla güzel bir ahenk oluşturuyorduk Ermeni’lerle ve hatta Süryani’lerle… Oysa ki; tehcire kadar uzanan olayların baş mimarı Erme-ni çetecilerin %90’nı, başta Rusya’dan olmak üzere Avrupadan gelen Ermenilerdi..
Kazım Karabekir Paşa şöyle diyor “Ermeni; hac için Kudüs’e giderken evinin anahtarını Türk’e bırakırdı. Türk ;Hac için Mekke’ye giderken evinin anahtarlarını kapı komşusu Ermeni’ye bırakırdı… Müslüman’ın Mevlidine başını örterek camiye giren; birlikte ağlayan o insanlar! .. Savaşa giderken aile-lerini teslim edebilecek kadar var olan güven, anla-yış, uyum nasıl berhava oldu?’’...Soluksuz tek ce-vap, MİSYONERLER ! ..
Washington Times gazetesinin yazarı Bruce Fein: “1915 olaylarının Ermenilerinin iddia ettiği gibi soykırım olmadığını, 1915 olaylarının savaş ortamında meydana geldiğini, doğudaki Ermenile-rin düşmanla işbirliği yaptığını ve batıdaki ermeni-lerin tehcire de maruz kalmadığını” belirtirken; Er-menistan ve diaspora’ya seslenerek şöyle der: ;’1.Dünya savaşındaki tüm taraflar Türkiye de dahil tüm arşivlerini açtı siz neden açmıyorsunuz.. Çünkü yalanınızın ortaya çıkacağından korku-yorsunuz…
Elbette tarihin hiç şaşmayan gözlüğü ile olay-lara bakacağız… Bu bağlamda türküleri de yol-daş kılacağız.Sarı Gelin,Ahçik,Suzan Suzi Tür-külerini inadına okuyacağız…Aşk kaneviçeleri-nin milim-milim örüldüğü,çözülemez bir şekilde düğümlendiği sevdaları iyi anlayacağız.Ve bu bağlamda acılar yumağındaki TEHCİR’i de iyi anlayacağız..
Türkülerin dili bizzat Anadolu’nun kendisidir… O dil,hatıralar mahşerinden süzülerek günümüze en berrak bir su saflığında akarak gelmiştir... A.Hamdi Tanpınar’’Beş Şehir’’ isimli eserinde; “Ye-men türküsü ile ona benzer türküler, Anadolu nun iç romanını yazarlar” der… Ben buna sevda tür-külerini de eklemek isterim…Tokat’ta;“Hey on-beşli, onbeşli” ile nasıl tarihi belgeleriyle roman-laşarak 1915’lerin bir iz düşümü olarak hatırala-rıyla bizleri başbaşa bırakıyorsa; Erzurum da çalkantılı bir aşk öyküsü ile dillerde söylenen” Sarı gelin ,Harput ta Ahçik,D.Bakır da Suzan Suzi türküleri Anadolu’nun sevda dolu yüreklerini dile getirir.Sarı Gelin,Ahçik,Suzan Suzi dizelere ve na-melere dökülmüş,sevdaya aşka dair yanık birer sesli romanlardır…Bu romanların türküleri bizi kadim yılların Erzurum’una,Elazığ’ına,D.Bakır’ı-na götürür. O Dünya’nın yüreğini, o Dünya’nın bakışını bütün çıplaklığı ile yansıtan aşk hikaye-lerini okutur…O hikayeler de aşkın fermanını okurken; Anadolu’nun sevgi iklimini de görürsü-nüz…Sadece bu türküler mi? Hayır..Mesela: ‘’Bitlis’te 5 Minare’ türküsü de işgal acılarının titrek sesiyle günümüze kadar yansımıyor mu? Ve hele bu milletin duygularının bir hal tercümesi olarak da bilinen ‘’yemen türküsü’’ ne kadar içli ve ne kadar soylu değil mi?...
Anadolu’yu bana türkülerle anlatın…Çünkü biz o türkülerle büyüdük, hatıralarımız o türkülerle mayalandı, demlendi, söylendi,çalındı ve çalına-cakta !...
Emperyalist ,vahşi batı dünyasına,koca bir re-pertuar hazırlayarak türkülerimizi,ortak aşk türkü-lerimizi de susmadan dinletelim…Bu yüce mille-tin gönül tellerine bir dokunun; kim bilir kaç ma-kamdan nice türküler,nice hikayeler ve nice arzu-haller işiteceksiniz..
Sözümüzü Arif Nihat Asya merhumun türkülere dair enfes bir sözüyle noktalayalım:
’’Türkü bilmeyen Türk’ü bilmez’’…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.