- 194 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
DÖNÜŞ
Uzaklara dalmıştı gözleri hem de çok uzaklara... Dağların ardındaki uzak diyarları düşünüyordu o anda...Gidenlerin bir daha geri dönmediği, sevdiklerini aylarca yazdıkları, birkaç satırlık mektuplarla oyaladıkları, gurbetlik hikayeleri geldi hatırına...Ayrılık türküsünün yürekleri dağladığı nice ocaklar vardı hüzünle sabahlayan...Düş te gör demişlerdi dostun dostluğunu denemek için.. Kim bilir bu halleri? Gönül dilinin tercümanı olmadan anlaşamazsın sevda güvercinleriyle... İnsan bilmediği şeyi yeterince kavrayamazmış yaşamadan anlayamazmış insan kendini tanımadan başkasını anlayamaz tanıyamazmış.. Ah dedi hacı dedem ah senden ne çok şey öğrenecekmişim daha keşke keşke seninle yaşadığım zamanlarda daha fazla hasbihal edebilseymişim. Sabrın sonu selamete çıkar dediğin gün, anladım çilemin büyüklüğünü. Söylediğin her şey harfi harfine çıkıyor ya hu ah bendeki bu kafa teneke teneke... Komşular ondan hiç boş koymazdı yanına rahmetlinin bir gelirlerdi bir gelirlerdi. Annem yine bunlar evlerini unuttu galiba kalkmaz kalkmak bilmez oldular yerlerinden... Derdi öylesine dalarlardı ki sohbetin içine dedem onları bir Şam’a götürürdü bir Halep’e bir Mekke’ye götürürdü bir Medine’ye bir mısıra götürürdü bir Azerbaycan’a...Biz Orta Asya’dan geldik bu diyarlara diye övünürdü daima. Vatan, millet, bayrak dedin mi dedem de akan sular dururdu. İnsan aslına rica eder derdi. Evlat, otu çek köküne bak derdi. İnsan anasından atasından ne gördüyse onu İşler derdi terbiye, edep, adap onun en önem verdiği derslerdi. Ev halkını bir komutan gibi sıraya dizer hepsine Amentü’yü okutturur, 32 farzı tekrar ettirir, Elif lam mim, Fatiha, Elemtera’dan aşağısını ezbere okutturur, uzun uzadıya sahabe ve peygamberin yaşantısından örneklerle hikayelerle bir sohbete daldırır, hepimizin mest ederdi. Sesi de güzeldi Hacı dedemin Kur’an okuduğunda gözleri yaşarır sonra hıçkıra hıçkıra ağlar Kur’an’daki ayetleri okunduğunda müminlerin kalpleri titrer, yürekleri ürperir, ayetini söyler ve: "Biz nerede bu ayetler nerede" diye iç çekerdi... Ah dedem ah dünya ne günlere kaldı eskiden? "Biz babamızın yanında gülemezdik, adaba karşı gelir diye babamızdan önce sofraya el uzatamazdık" derdi şimdiki çocuklar çok çok arsız ana baba terbiye etmemiş diye kızar öfkelenirdi. İçi alabora olmuş gibiydi düşünceler fırtınaya kapılmış bir gemi gibi onu sallayıp sarsıp duruyordu oysa içindeki Umut ona iyi şeylerin olacağını da fısıldamıyor değildi yalnız ne yapmalıydı bu araftan nasıl kurtulmalıydı ona uzanan meleğin naif varlığını hissetmiyor değil de kulağına ilahi şarkılar fısıldıyor onu masum duygularla kalbini ferahlatmaya çalışıyordu. Öte yandan içine bir ateş koru gibi giren şeytan ise onu hırslandırıyor çevresindeki bazı insanların durumlarını ona hatırlatarak içine kıskançlık, haset, nefret gibi kötü duyguları zerk etmeye çalışıyordu. Bir an kendine geldi doğruldu Euzu billahi mineşşeytanirracim der demez içinde bulunduğu o kaostan kurtuldu. Bismillahirrahmanirrahim sözünün esenliği, esintisi, meltemi ve huzuru içine doğdu. O kadar mutlu oldu ki iyilikler güzellikler mutluluklar bereketler üzerine inceler gibi serpiliyordu ve o iyiliklerin nurların, ışıkların, sevgilerin, muhabbetlerin kollarına atmıştı kendini. Yaşamak artık çok güzel olacaktı çünkü aslında rücu eden mutlu olurdu . .Ayşe Ciplioğlu Kaş