Şiişt, Garsoon!
Veysel gardaş, nedir o? Gene sesin soluğun cıkmıyo?
Sen Allah’ın gulu del misin? Bi şu ağzın aç, bişeycikler söle... Ne biliyim yanee...
Neyse... unut gitsin! Hiç bişey de deme! Gafa sallaman kafi…
Sona neme lazım... yersiz bi laf edersin, alınan olur, gocunan olur... Hmmm! Bakaan geride zehir zıkkım galır malır, neme lazım, deyom.
Biliyon mu, gomşu... Haddizatında derdim deelsin, amma gatlanamiyi gonuşmadan burnumun dibine...
Şimdi diyeceksin ki, "O nasıl söz? Halla halla!” Benden sölemesi. Gerisi saa galmış…
Yane demem o ki; başa gelmeyiversin: Bi geldi midi, şeytan gulağına... İmanıma, sülük gibi yapışır her yerine. Sona da sağlam bir yerin galmaz. Geride galan yara bere… gansızlık da cabası... Bizim orda bi kere adamın birine öyle olduydu...
Üff, sen ne gonuşuyon gendi gendine? Hep mi kötü düşünür insan, gardaşım. Hep mi moral sıfırlar.
N’olur bir gün de iyi bi söz çıksın azından. Ne istiyon benden?
Ya, Allah şahidim; ne zaman bu gaveye gelsem... ahan şu gafamı dinlemek için... Başlıyon vır vır vır… Senin ben ile derdin ne? Anamadım ki...
Bana mı diyon len sen? Sen şimdi bencil olduğumu mu deyon? Hadi ordan, sen de!
Ağzında dil yoğuken, aslı astarı olmayan şu böbürlenmen de neyin nesi, hı?
Bi kerem garşıma geçip de gendini söz sahibi belleme, anadın mı gakkoş? Seni adam yerine goduk diye, olur olmaz dil uzaatma. Garşındaki benim...
Halla halla! Len saa n’oluyo böle? Git bu forsunu başkalarına sat, düdük...
Ya supphan... Şua bak ya… Cattık ha belaya... Lan durduk yere... bu öfke, bu kibir de neyin nesi? Lan sofrandaki ekmee mi yedik, hı?
Ben! Ben mi saa bakacadım? Töbestarf...
Olum git işen... Allah rızası için aynaya bak! Bak len! Bi kere deel, on gere hemi de... Bak ki, garşımda ayaın denk alasın!
Bu camiada saa öyle bi söz ederim ki... Ahan şuranda, şuranda… dövme gibi galır, ömür billah...
Efendime söylim... pıhtı olur, zırrrt aşağıya iner...
Oyy garibim! Ne o gorktun mu? Diyom ya, gerisini sen düşün daa... Şimdi anadın mı, ayyaş gomşu? Hemi de... gırk yıl gelir geçer, amma senin soluğun ahan böle zııırt... Bi de galgıp baa dayılık belleme, anadın mı?
Sen, diyom, senin… sülalen toplansa gelse, imanıma ahan dört bir yandan... gene de başınga gelenleri unutamazsın, olum...
Sen de bunu ahan şurana, ahan şurana yazıver!
(...)
Üfff! Neyse... Uğraştırma beni!
Şiişt, garsooon! Şuna gapıyı gozteriver!
H. Korkmaz, 2 Nisan 2024 Sthlm
YORUMLAR
Kendimi o garsonun yerine koydum, diyelim ki biri bana öyle seslendi, nasıl tepki verirdim diye kendimi şöyle bi yokladım üstünkörü, inceliklerine inmeden. Artık bu işin dozu kaçmış, inceliği falan kalmamış. İşte böyle durumlarda, yani hoşgörü ve nezaketin yerler altına alınıp çiğnendiği, saygısızlığın ve hadsizliğin yine had sayfaya ulaştığı o anlarda, benim de içimden o ayarsız, dengesiz biri peydahlıyor. O zatı muhterem hele bi o harfleri ıslık edasıyla, ağzında geviş getire getire sakız gibi çiğneyip yuvarlasın suratıma hele! Ah var ya ben o harfleri onun boğazına dizip yedirtmez miyim! Bi sürahi dolusu suyu suratına çarpmayı ya da yemeği üstüne dökmeyi geçirirdim kafamdan önce, çoğu şeyleri kafamızda kurguluyoruz zaten...sonrası var tabi bi de bu işin, müşteriyi memnun etmek pahasına yenilen, yutulan lokmalar, alttan almalar...
Geçenlerde iş yerinde hıyarın teki arkamdan uzun uzun ıslık çaldı, dua etsin iyi günümdeydim de dönüp bakmadım bile ama var ya başımdan kaynar sular döküldü sanki, içim böyle fokur fokur kaynamaya başladı, bildiğin dümdüz sayıyorum adama. Eve geldim hãlã o çaldığı ıslığın gıcırtısı kulağımda, kendime de kızdım ağzının payını niye vermedim diye! Dedim 'sen hele o borazını çal yine bakim, ben seni n'apıyorum?' Bir hafta geçti her gün görüyorum meymenetsiz suratını, ıslık da çalmıyor ki namussuz! o hıncımı çıkartim ondan da rahatlim şöyle bi:))) Bu harekete de acayip uyuz oluyorum biliyo musun? Biraz kibar olun ya! Kadının arkasından ıslık çalmak nedir yahu? Hangi taş devrinden kaldın sen? Geçenlerde Brita ıslık çalarak mektupları ayırıyordu, dedim bu kadın da ıslık çalıyorsa vay bizim halimize:))
Islık çalmasına çalarsın, bi notaya, şarkıya ne bilim ritim tutturursun falan ayıp değil, yeri geldi biz de ıslık çaldık ama ıslık çalmanın bile bi adabı vardır hani ben ondan bahsediyorum.
Yaaa! İşte böyle...Saygı, hoşgörü ve nezaketin olmadığı yerde, senin de saygını bitiriyorlar Tüya, zamanla o insanların ayarına, seviyesine düşüp anladıkları dilden konuşmaya başlıyorsun.
Çok dikkat ederim aslında, insanlarla olan diyaloglarım bu yüzden seviyeli, mesafeli ve hoşgörülüdür ama bu peygamber sabrım zorlanırsa da n'aparım bilmiyorum.
Hele bak ya! Güldüğüm yazı aldı beni nerelere götürdü.
Sevgiyle Tüya'mın.
Tüya
Öylesine spontan hayal ettim öyle bir iklimi ve bu çıktı ortaya.
O karakterleri kafamda görselleştirip izlemek, duymak karmaşık duygular bıraktı bende, tıpkı senin anlattığın şu ıslık meselesi gibi. :))
Ama itiraf edeyim ki, öyle bir durumla hiç karşıkarşıya gelmedim bu coğrafyada. Olması halinde senin kadar cesur olabileceğimi de zannetmiyorum-en azından şimdilerde böyle.
İnsan yaş aldıkça biraz daha temkinli ve korkak oluyor sanırım, soy adı korkmaz da olsa . :)
Nere heya, ne bileyim; mesela ayağım takılır da düşer müşerim falan filan yani. Yani "pisliğe basmama" güdüsü, ya da sudan bahanelere sığınıp öyle bir ortamdan sıvışmak da denir buna tabii. Ma derler ya, neme lazım, hasta tipler var bu dünyada...
Evet canım; her zaman ve her yerde olsa saygı ve hoşgörü, belki daha güzel olacaktı bu dünyada yaşamak...
Canım benim, ne iyi ettin de geldin ve polenden kızaran gözlerime merhem oldun, inan :)
Seviyorum varlığını, ruhunu ve gül'ünü..
Çok teşekkür ederim.
Baki sevgimle Gula'mına rındeke
Gule
Cano kurban teşekkür ederim, sağolasın, var olasın her daim sevgiyle yürektesin.
İç Anadoluyu Karadeniz'e yaklaştıran coğrafyanın konuşması gibi geldi. Gayet de başarılı.
Gülümseyerek okudum ellerine dimağına sağlık.
Tüya
Ve biraz becerebildiysem ne mutlu bana, sevgili Sine.
Ziyaret ve yorumunuz çok kıymetli, teşekkür ederim.
Çokça sevgi ve selamlar.
Hikâyede gül hatırıyla ağırladığımız misafirler nereli?
İşte dertli başım, yavan aşım.
Elaziz?
Çorum?
Bingöl?
İzmir?
Tamam, vazgeçtim.
Garsona hişşşt demek?
Yürek ister.
Aklıma Yado çeşmesi geldi.
Sıcak bir yaz günü.
Sığındık gölgesine.
Keçi etinden kebap mönüsü güzeldi.
Su desen buz gibi.
Elazize revan olduk sonra.
Hatırla sevgili...
Çok saygımla Üstadım
Çok saygımla
Tüya
Zaman zaman duyuyorum. İç anadolu olabilir. Ben belki de birbirine kattım yörelerin lehçesini, af ola...
Diyalek varyasyonlarına hakim olmadığım bir gerçek. Ancak çok enteresan ve güzel bulurum. Hatta kendi kendime, biraz tiyatral olsun diye, konuşmaya özenirim. :)
Ve tümüyle kurgudan ibaret olan bu küçük diyalogun, olumsuz algılanmamasını umuyor ve diliyorum.
Garsona şiişt, diyen kişinin yüreğinin büyüklüğünden ziyade, o an ki patavatsızlığının bir ifadesi varsayıyorum. Hatta belki de yanındakine gözdağı verme ihtiyacı, olarak algılanabilir.
Yado çeşmesi... sayenizde internetten baktım. Evet, ziyaret etmekle iyi yapmışsınız...
Benim de aklımda olacak, yolum düşerse.
Teşekkür ederim eleştirel yorumunuz için.
,
Her daim saygımla, Üstadım.
deniz_tayanç1
Takdire şayan.
Çok teşekkür ederim.