- 105 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEÇİME SAATLER KALA
SEÇİME SAATLER KALA
31 Mart 2024 yerel seçimine 48 saat kala önümüzdeki dönemde iç siyasetin nasıl şekilleneceği açısından sonuçları merakla bekleniyor. Seçimde siyasi partilerin izleyeceği yol, takınacakları tavırlarda belirleme çalışmaları da hızlandı. Bu haftaki köşe yazımı da bu sıcak gelişmelere ayırmak istedim.
Konuya başlarken özellikle şunu vurgulamak isterim; ister Kürt sorunu diyelim, ister Kürt meselesi diyelim, Kürt meselesi siyasi partiler için ayrı önem sahip olduğu gerçek bir durum arz ediyor. Bunun farkında olan siyasi partiler çözüm konusunda düşünceleri oldukça farklı da olabilir. Önemli olan çözüm konusunda bir araya gelip, çözebilmek için gerekenleri yapmaktır.
Herkesin merak ettiği Kürt meselesinde ‘’yeni bir çözüm süreci başlayacak mı?’’ tartışmaları gündemdeki yerini koruyor.
Bunun farkında olan Diyarbakır’da İnsan Hakları Derneği Şubesi, “Kürt meselesinin çözümü ve barış” konu konferans düzenledi. İki gün sürecek programının gündemine “Dünya’da Çatışma Çözümü ve Barış Süreçleri Deneyimleri”, “Ortadoğu’da Barış ve Kürt Meselesinde Demokratik Çözümü”, “Cumhuriyetin 2. Yüzyılında Türkiye’de Yeni Bir Barış Süreci Mümkün mü?” olmak üzere 3 oturum düzenlendi.
Açılış konuşmasını; İHD Eş Genel Başkan’ı Hüseyin Küçükbalaban yaptığı konuşmada: “Barış talebinin bu topraklarda güncel olduğunu, savaş politikalarına inat barışın da bu topraklarda yüksek sesle dile getirildiğinin tanığı olduk. Savaş ve güvenlikçi politikaların sonucu ortaya çıkan toplumsal sorunlar da var. Bu sorunların başında ifade, toplanma, basın özgürlüğüne yönelik sorunlar gelmektedir. Bir yandan da barışın sesini yükseltmeye çalışan toplumsal bir kesim var. Biz de İnsan Hakları Derneği olarak, barış taleplerinin yükseltildiği toplumsal kesim arasında yer alıyoruz. 1986’dan bu yana ısrarla barış talebinden vazgeçmedik. Çünkü barışın yaşam, özgürlük, insan haklarının geliştiği ortamlar olduğunu buluyoruz. Bu nedenle barışı savunmaya devam ediyoruz.” dedi.
Konferansa birçok siyasetçi aydın, yazar, gazeteci, insan hakları savunucuları, çözüm sürecinde aktif rol alan akil insanlar ve uluslararası siyasetçilerin katıldığı görüldü.
Katılımcılar Türkiye’de daha önce başlatılan çözüm süreci ve bugün içinde bulunduğumuz süreç ve uluslararası arenada barış ve çözüm konusunda görüşlerini belirterek katkı sundular.
Konferansın en önemli mesajı ise tutuklu bulundukları Edirne Cezaevi’nden HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve yerine kayyım atanan Selçuk Mızraklı’dan geldi. Ortak gönderilen mektupta şu ifadeler dikkat çekiciydi:
“Elbette Kürt sorununun çözümü, resmi olarak bir masa etrafında konuşulacaksa -ki bizce gecikilmeden konuşulmalıdır- masada Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen Hükümet olmak zorundadır. Hükümet de bugün itibarıyla Sayın Erdoğan şahsında temsil edildiğine göre, bu işin birinci muhatabı Sayın Erdoğan’dır. Yine geçmiş deneyimlerden bilinen, kabul gören ve devletin de resmi hafızasında meşruiyeti kayıt altına alınmış Sayın Öcalan bir başka muhataptır. Ancak böylesine köklü ve grift bir sorun iki şahsiyetin tek başına çözebilecekleri bir mesele de değildir. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizzat kendisi, Meclis’teki tüm siyasi partiler, Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aydınlar, kadın hareketleri, sendikalar, barolar gibi tüm toplumsal yapılar da konunun tarafı ve muhatabıdırlar. Onurlu, adil barışa inanan herkes bu sürecin aktif katılımcısı, yürütücüsü ve sahibi olmak zorundadır. Başka türlü, bu zorlu meselenin altından kalkılamaz. Bizler de Kürt siyasetçiler olarak, karşı karşıya olduğumuz tüm adaletsizliklere rağmen; rövanşist, intikamcı duygulara teslim olmak yerine, halkımızın hak ettiği onurlu barış uğruna her türlü desteği sunmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz.
Bu yaz büyük askeri harekatlara hazırlanıyoruz.” diyenlerin, bunun yerine, “Bu yaz büyük barışa kapıları açacağız.” demeleri herkese kazandırır. Öbür türlüsü, çok daha büyük felaketlere yol açar ve büyük kaybettirir.”
Konferansa katılanların ortak görüşü Kürt meselesinin barış ve kardeşlik talepleri tüm olumsuzluklara rağmen halen tüm sıcaklığını koruduğunu ve çözülmesinin gerektiği vurgulandı.
Yeniden konumuz olan 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere gelirsek, bir yanda iktidarda ‘’cumhur ittifakı’’ diğer yanda CHP’nin ‘’kent uzlaşısı’’ diye isimlendirdiği seçim işbirliği ve seçime ‘’üçüncü yol’’ anlayışıyla hareket eden partiler katılacak.
Seçime saatler kala Türkiye’nin birçok yerinde asılsız bildirilerin dağıtıldığı, çeşitli asılsız afişler in asıldığı, çeşitli provokasyon faaliyetleri devreye giriyor. Tüm bu girişlimler çıkacak seçim sonuçlarını kendi lehlerinde sonuçlandırma girişimleri olarak yorumlanıyor.
Son günlerde sıkça yaşanan birkaç örnek verelim:
Gazeteci İsmail Saymaz, "DEM Partililerin yoğun olduğu Tarlabaşı’nda şüpheli kişiler CHP’ye oy verilmemesi yönünde isimsiz ve imzasız bildiriler dağıtıyor" bilgisini paylaştı.
Ahmet Saymadi ise "Dem Parti İstanbul’da 22 ilçede aday çıkarmadı, CHP adaylarını destekliyor. AKP’liler CHP’ye oy verilmesin diye broşür basmışlar, sokak sokak dağıtmışlar.’’ şeklinde açıklamalarda bulundu.
Yine Selhattin Demirtaş’ın DEM parti merkezine seçime ilişkin bir mektup gönderdiğini, bu mektubun seçim sonuçlarını tamamıyla değiştireceği şeklinde açıklamalarda bulunacağı haberleri yayıldığı söyleniyor.
Avukatların bugün yazılı olarak yaptığı açıklamada, “Müvekkilimiz Sayın Selahattin Demirtaş’ın DEM Parti Genel Merkezine seçime ilişkin bir mektup ilettiği haberleri tümüyle uydurmadır. Avukatları ve DEM Parti Genel Merkezini zan altında bırakan bu tür uydurma haberlere itibar edilmemesini rica ediyoruz” denildi.
Sonuç olarak ana başlıklar şeklinde şunları söylenebilir:
1-Seçime saatler kala Türkiye’nin birçok yerinde asılsız bildirilerin dağıtıldığı, asılsız afişlerin asıldığı, çeşitli provokasyon faaliyetleri devreye sokulmaya çalışıldığını unutmamak gerekir.
2 - Yerel yönetimlerin görevi rant sağlamak değil hizmet etme olmalı.
3 - Yerel yöneticilerimizi seçerken rantçılara değil hizmet vereceklere dikkat etmeliyiz.
4- Elim kırılsaydı da bu partiye vermeseydim dememek için oyumuza kullanmadan önce iyi düşünmeliyiz.
5- Sonuçta seçtiğimiz yöneticiler bizim aynamızdır.
6 – 31 Mart’ta yapılacak seçimde kazanan hizmet verecekler olsun.
7 – Sonuç ne olursa olsun kazanan demokrasi olsun, kazanan barış ve kardeşlik olsun, hepsinden önemlisi kazanan Türkiye olsun diye düşünüyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.