- 173 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgi Pıtırcığı
Sevgi; Yüce Allah’ın insanlara nasip ettiği değerler silsilesinde en değerli olan bir duygudur. Sevgi, insanı insan yapan haslettir. Sevgisi olmayanlar için ‘taş kalpli’ sıfatı kullanılırken, sevgiyi hayatının merkezine koyan insanlar için ise ‘melek gibi insan’ sıfatı uygun görülür.
Sevgi, toplumda birliği ve kardeşliği yeşertir. Sevgi birliği yapan bir toplumda empati gücü yüksektir. Bu sebeple, söyleyeceğimiz sözün ve eylemin karşı tarafta nasıl yankı bulacağını, kendimizi karşı tarafta bulunan insanın yerine koyarak anlayabiliriz. Söyleyeceğimiz söz ve eylemler, insanları üzecekse veya aleyhine gelişmelere sebep olacaksa, söz ve eylemlerimizden derhal vaz geçeriz.
Sevgiyi hayatının merkezine koyanlar, insanların seküler yaşam biçimlerine, inançlarına, milliyetine saygı duyarlar. Ve asla insanları bu yönleriyle eleştirmez, ayrıştırmaz ve kınamazlar. İnsanların birbirinden farklı karakterde olmasını sosyo-kültürel bir zenginlik olarak kabul ederler.
İnsanlar, içlerinde yeşerttiği sevgi pıtırcığının gücü ile kolektif düşünür, kolektif hareket ederler. Hataları birlikte çözer ve toplumsal huzura açılan kapıları birlikte açarlar.
Yüce Allah, sevgi duygusunu sadece insanların kendi aralarında paslaşması için vermemiştir. Bu yüce duyguyu Doğa Ana’mıza ve Doğa Ana’mızın bağrında barındırdığı bitkilerin ve canlı türlerinin her birine karşı hissetmemizi de istemiştir. Çünkü Yüce Allah’ın Kozmik Sistemi’nde, Doğa Ana’mızın her bir türü çok kıymetlidir ve her bir türün varlığı bir diğer türün varlığına muhtaçtır. Ünlü Teorik Bilimci Albert Einstein, bal arısının yok olması halinde insanlığın yok olabileceği tezini ileri sürmüştür. Asrımızın yerli ve yabancı bilim insanları da, bal arıları üzerinde yap tığı bilimsel çalışmalarda, arı türünün yok olmasıyla insanlığın devamı için çok gerekli olan besin zincirinin yok olacağını ve bu sebeple insanların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını; ayrıca arılar polenleme görevi gördüğünden doğada pek çok bitkinin de yok olup gideceğini tespit etmiştir. Bir örnek üzerinden de anlaşılacağı üzere her bir canlı ve bitki, bu zincirin birer halkasıdır. Şu noktaya dikkat etmek gerekir: Yüce Allah, yarattığı evrende hiçbir varlığın yok olmasına asla müsaade etmemiştir; yok olduğunu düşündüğümüz her bir bitki türünden ve her bir canlı türünden milyonlarca yıl sonra başka türler ortaya çıkmakta ve kozmik sistemin devamını sağlamaktadır.
Bilim insanlarının uyarılarına rağmen insanoğlu, menfaat uğruna özündeki sevgi pıtırcığını kuruttu; ormanlarımızı, denizlerimizi, nehirlerimizi, göllerimizi, madencilik adı altında katletmeye devam ediyor.
Doğa Ana’mız, evlatlarının bu ihanetine seyirci kalmıyor; doğal güçlerini göstererek insanların kendine gelmesini bekliyor. Kimi zaman sel, kimi zaman yangın, kimi zaman hastalık, kimi zaman deprem, kimi zaman da kuraklıkla kendine ihanet eden evlatlarını sevdiklerinden bir bir koparıyor. Doğa Ana’mızın merhametli ve cömert olduğu kadar intikamcı karaktere sahip olduğunu da unutmamalıyız. Şu gerçeği de hafızamızdan uzak tutmayalım: Yüce Allah, Kozmik Sisteminde Doğa Ana’mızı kendini yenileyecek bir kodlama ve programla yönetmektedir. Bu sebeple her yok oluşun ardından yeni hayat alanları oluşmaktadır. Anasına şiddet ayarlı biz insanlar, şunu unutmayalım; Anamızın kendini yenileme gücü var ancak biz insanların kendimizi yenileme gücümüz yoktur. Bu sebeple; siyaset kurumunun bu gerçeklerle yüzleşerek siyaset-ticaret ilişkisinden bir an evvel vaz geçip, “maden arama” adı altında yapılan doğa ve yaban hayat katliamına bir an evvel son vermelidir, aksi halde yarın çok geç olacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.