- 181 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Yoksul ya da Yoksun
“Ne mutlu o kişiye!
Derdi günü
Birkaç dönüm tarla olan
Babadan kalma.
Ne mutlu o insana!
Doğduğu havayı alıp vermekle yetinen
Toprağın üstünde,
Hoşnut. “ (Alıntı)
*
Sırtında yüklü yorganı, bir elinde tahta bavulu, diğerinde yolluğu, yağlı yavan azığı şehrin varoş mıntıkasına göç eyledi.
“Normal”, toplumun kurgusuydu.
Doğallığını çıkarması gerekti ilk önce.
Babadan kalma birkaç dönüm düşünce tarlasını nadasa bırakınca doğasını inkâr eder oldu.
Doğduğu havayı alıp vermekle yetinirken, göçtüğü şehrin kirli havasına astım tüpünü reçete etti, ruh sağlığını yitirdiğinin ilk belirtisinde.
Doğasını özledi.
Ovasını, dağını, nehrini içinde bırakmıştı.
Ovasında gezdi, dağına tırmandı, çağlayanında aktı.
-Kendi içinde.-
Baskıyla tuttu nefesini.
Yadırganmaktan çekindi.
Salmadı rüzgâra.
Doymazlığın, yetmezliğin karmaşasıyla tanışmıştı.
Huzuru doğallığından alıp, normalde aramaya başladıktan sonra, normali / huzur sandığı normali her defasında lüks semtlerde aradı.
Huzur, kendini çağırır olmuştu.
Kıvrandı.
Melun ruh tacirleriyle dış ticarete tutuştu.
Tefecilerden yüksek faizli borçlar aldı.
Yüreği sızının türküsünü söylerdi.
Şimdi tıs tak tıs tak bir yavanlık vardı.
Bir gün yetmez olmuştu, bir günde yapmak istediklerine.
Her öykü kendi sonuna akıyordu.
Fakat sayfalar telaşla çevriliyordu.
Aşk yapar olmuştu.
Keşkeler, sonralar, hallederizler hızla çoğalıyordu.
Çoğu cümlenin sonu amannn ile bitiyordu.
Sıvanın en pratiği aman idi.
Tükeniyorken her yanı, gövde gösterisi gerekiyordu her defasında.
Normal dedikleri, zamanla doğası oluyordu bir bir.
Kokmayan ve plastik.
Direndi.
Her şeye rağmen şehrin gereklerini topladı bünyesinde.
Zenginleştikçe gördü ki bir yanını kimilerine ödünç verir olmuş, kimileri kendilerini yüklüyor ruhuna, tüketiyor yavaşça.
Onu da öğrendi.
Bir yanını ödünç verirken, bir yandan da ruhunu yükleyerek tüketmesini de öğrendi. İnsanlaştığını(!) fark ediyordu, bir yanı insanlık çağında kalırken.
İnsanlık çağından kalma yanının gün yüzüne çıkacağı korkusu ile yaşıyordu.
Şehrin sinemalarını süsleyen afişlere aldırmıyordu.
Çünkü kurtlar vadisi ırakta değildi.
İnsan kurdu olalı vadinin tam da ortasında olduğunu biliyordu.
Biliyordu hiç de ırak olmadığını.
Keşiflerle, öğreniyor; öğrendikçe elde ediyordu.
Her şeyi elde etmişti.
Hiçbir şeyi olmamıştı.
Elindekiler de yitip gitmişti.
Doğallığını toplumun kurgusu normalle değiştirdiğine, öyküsü sonlanırken, son bir keşke dedi.
Keşke doğallığımı hiç bırakmasaydım dedi.
Şehrin gürültülü ve kirli havasını kabullenmeyi düşledi.
Rüzgâr, güneş, bulut, yağmur kısacası doğa…
Rüzgâr esiyordu burada da, bulut buradan da geçiyordu yağmurlar bırakarak, yağmurun ıslattığı yeri umursar hali yoktu, güneş ısıtıyor ve ışıtıyordu tüm doğallıyla.
Doğallığında, dimdik ayaktaydı her biri.
Her biri kendi doğasında, kendi doğallığındaydı.
Güneş yağıyordu, fakat yalnızca şairlerin dizelerinde…
Rüzgârın erken batışı misali…
Nereye giderse gitsin, gerçek sığınağı kendi doğallığıydı oysa.
Güneş gibi… Doğallığını benimsemeliydi.
Örmeliydi kendi gerçeğini, ilmek ilmek.
Kabul görmek adına şekillenmişti tüm tavırları.
Her bir maskeyi cilalamış, realitesinden uzaklaşmıştı, adım adım…
Tavırlar, ilişkiler, sevmeler, aşklar,… her biri yüklendiği roller adınaydı.
Yok olup gitmekten korkarak, var olamamıştı.
Var olmak istedikçe, yok olmuştu.
Doğallığı fazlaca itmiş, ürkütmüştü onu.
İlk normal denen kurguyla doğallığını değiştirmesi kendini var kılmıştı, kendince ve kendi dışındakilerce…
Adım adım uzaklaşmıştı kendinden…ulaşamayacak denli.
Yarım kalmış bir realite ve tam olmamış bir kurguydu artık.
Normlarla kıskıvraktı.
İntibakı uygun görüldü, sunî hayata.
Oysa,
Geride bıraktıkları yürekteki sızılı türküler, aşkları ve içtenliği...
*
Aslında,
o bir şehirliydi.
Bilmem kaç göbek ötesinden.
Sırtına yorgan yüklenmedi, eline tahta bavul almadı hiçbir zaman.
Hiçbir zaman şehrin varoş mıntıkasında oturmadı.
Hiç yolluk yaptırmadı.
Neden böylesine kurgu bir göçü yaşatmıştı ki kendisine?
Doğallıkla, ilkelliği karıştırdığındandı belki.
Belki de kendi doğasının doğallığını en anlaşılır irdeleyeceği, en bilinir kurguydu bu.
Bu kez aman ile sıvamadı düşüncelerini.
Doymazlığın ve yetmezliğin karmaşasıyla tanışmadan önceki en doğal halini düşünerek;
Kendi olan,
Kendi olabilen,
o kişiye
ne mutlu
dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.