- 202 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DERDİMİZ VATAN, BAYRAK VE İMAN
DERDİMİZ VATAN, BAYRAK VE İMAN
Derdimiz vatan, bayrak ve iman. Derdimiz Filistin, Yemen, Afrika, Doğu Türkistan ve Arakan. Derdimiz İslâm’ın, Tevhit’ in sancağını alaşağı etmeye yeminli düşman. Derdimiz Gazze’de ölümün bin bir öyküsünü, yokluğun envaı çeşit anlatısını bir an evvel durdurabilmek. Birbirimizi yıkabilmenin sahte gururunda, anlık ihtiraslara meylettiğimiz sürece bırakın uzakları, en yakınları bile yekpare bir düzende sabit tutamayız.
‘’Allah’ın ipine sımsıkı yapışın(sarılın), bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarındayken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. ”Ali İmran suresinde bizlere böyle bir öğüt veriyor. Allah iman sahiplerinin birbirine yakın olmalarını, birbirlerine güvenip dayanmalarını istiyor. Eğer biz aramızda boşluk bırakır, sımsıkı sarılmazsak birileri de gelir, o boşluklara nifak tohumlarını saçarak doldurur. Küfür tek millet derken Arap’ı Türk’ü Avrupalısı demiyor. İnanan ve inanmayan ayrımını yapıyor.
Allah inananlarının birlik olmalarını birlik içinde güç birliği yapmalarını istiyor. Biz bu yolda emek vermez, çaba sarfetmezsek, içimize firak dikenleriyle nifak tohumları ekenlerin işini kolaylaştırmış oluruz. Bilhassa hep beraber aynı yöne bakmamızın hayatî bir kıymet taşıdığı olağanüstü hâller sürecinde, bizi birbirimize düşürecek zanların, ithamların ve kavga güdülerinin suç mahallini tespit etmek, bize can suyu etkisi yapacaktır.
Bizi ayrıştıran bazı etkenler vardır. Sorunlarımızı çözmede, yardımlaşıp dayanışma yapmıyoruz. Nefsin hiç boyun eğmediği şey kendimizi hizaya ve sığaya çekmektir. Bunu yapamadığımız sürece tefrikaya, ayrılığa düşeriz. Toplumları ayakta tutan bazı değer taşları vardır, bazı değer yargıları vardır. Buradan başlamalıyız diye düşünüyorum.
Varoluşun anlamını süzgeçten geçirmezsek, toplum ve inanç şahsiyetinin mihenk taşlarını değeri altında heba etmiş olacağız. Bu konu bir cerrahın elinde neşteriyle vücuda incelik ve nezaketle dokunuşu kadar kudretli bir hayat kaynağı, can muhafazası ve dikkate şayan bir olay olarak görmekteyim.
Zira bu çuvaldız meselesi, yol aldığı hedefe göre, ya her şeyi olması gereken boşluklara sığdıracak, ya da bizi birbirimize bağlayan yolları bölük pörçük edip yürüyüşü ucu bucağı olmayan sınırsız bir sekteye uğratacaktır. Adalet duygumuz her hâlükârda kendini “arındırmak, aklamak, temize çıkarmak, yükümlülükten kurtarmak” gibi düşüncelere kaptıracaktır. Adalet duygumuz, öyle ki, öfkeli, kırgın, kindar, nefret dolu, sitemkâr ve yargıcı kalp eylemleri, haklılık kurgularıyla aklın defalarca kendini temize çıkardığı bir alan olur.
İnsan kızmaya görsün, yerkürede ve atmosferde daha evvel böylesi bir haklılık haykırışı çınlamamıştır. Kızgın ve kırgın bir zihin faaliyeti, bunların hepsi zandan ibaret. Her nefis, bir başka varlığa saldırı tutkusuna düştüğünde, fikrini dolduran idelerin ve kalbini kuşatan hissedişlerin bütünüyle yanılgısız olduğu yanılgısı bizi birbirimizden koparmakta, bizi bize düşman etmekte ve bizi aslî düşmana paramparça bir vaziyette teslim etmektedir.
Böl parçala ve yut tuzağına düşmüş oluruz. Biz birbirimize birbirimizi çekiştirirken, eksik noksanımızı araştırıp tefrikaya düşerken, bize öğütlenen birlik ve beraberliği karşımızdaki düşman başarıyor ve üzerimize topyekûn saldırıyor. Bizim başarmamız gerekeni onlar başarıyor. Dolayısıyla da kazanıyorlar. Düşmansa bütün hainliklere rağmen hedefe topyekûn kilitlenmeyi başarabiliyor. Durum bu iken biz nasıl olurda firaka düşen bizler, omuz omuza vermiş düşmana karşı bir dik duruş pozisyonu alabiliriz ki? Biz bu bölük pörçük halimizle bizden birileriyle cebelleşirken. Bütün bu canhıraş mücadelemizle zamanı heba edip aramızdaki muhabbeti ve güveni yerle yeksan ederken, düşman cephesi sistemli ve nizamî tarlaların hasadından elde ettikleriyle yepyeni saldırı stratejileri geliştiriyor ve dağınık mevzilenmiş bizleri, birer birer yok ediyor. ’’Hani tefrikaya düşmeyecektik’’ hani ‘’Saflarımızı daha sıklaştıracaktık’’. Zan üzere hareket etmeyiniz “Zannın bir kısmı günahtır” ayetinde buyurulduğu gibi, birbirimizin niyetine kadar ölçüp tartmanın ve zannettiklerimizle yargılamanın Cehennem kapılarını tıklatan bir gaflet olduğunu bilmiyor muyuz?
’’Siz kardeşinizin etine yemek ister misiniz?’’ Ayetini neden kulaklarımızı tıkıyoruz, neden hiç üzerinde durmuyoruz. Gelin tez elden ‘’Allah’ın ipine sımsıkı sarılalım da bu boşluk, loşluk deryasından silkinip çıkalım. Tövbe kapısı açık iken hemen dönüm tövbe kapısında birlik olalım. Allah-u Teâlâ’nın emirlerine iman ediyor ama eyleme geçişlerde devasa fireler veriyoruz. Sadece dille iman edip de hareket silsileleri boyunca bütün aykırı davranışlarımız için kendimizi aklayacak, haklı sebeplerden ve bahanelerden gökyüzüne meydan okuyan kuleler yapacaksak, bir arpa boyu yol gidemeyeceğimiz gibi düşmanın mukavemeti karşısında ehliyetli ve yetkin olmamız da mümkün görünmüyor.
Rahmetle anacağım yine Erbakan Hoca; Küfür tek millet diye diye hakkın rahmetine yürüdü. Evet bakın örnek önümüzde. İslam diyarlar birbirleriyle uğraşırken, küfür birleşti ve on beş milyon nüfuslu İSRAİL iki buçuk milyar Müslümanın önünde kardeşlerimizi katlediyor ve bizler bir şey yapamıyoruz. Bizim o kadar büyük derdimiz var ki hangisine yanacağız. Vatan derdimiz, bayrak derdimiz, iman derdimiz. Bunların yanında FİLİSTİN, YEMEN AFRİKADAKİ İSLAM DİYARLARI, Kadınlarını mal gibi satışa çıkaran Çin’in zulmünde inleyen DOĞU TÜRKİSTAN; ARAKAN daha bir sürü yerde düşman zulmüyle inleyen Müslüman kardeşlerimiz var. Bu saydığımız yerlerdeki kardeşlerimiz gözlerini bize çevirmişken; biz elimizi avucumuzu ovuşturmaktan başka ne yapıyoruz. İşte bütün bu saydıklarımın üzerine birbirimize düşerek, bunca ayrılık ve gayr ılık içinde, ’Tefrikaya, ayrılığa düşmeyin’’ ayetini de unutarak, birliği başaramayacağımız gün gibi aşikarken, Allah’ın yardımını da beklememiz beyhude bir bekleyiştir. Masaya kuvvetli bir yumruk atabilmenin yolu bütün zıtlıklarını rafa kaldırıp da zulümde el ele veren düşmanı alt etmenin yolu, evvelâ aramızda çığ gibi büyüyen bu nifak ve öfke çığlıklarının sesini kısmaktan geçiyor.
Başarmak mı istiyoruz, güçlü olmak mı istiyoruz, zafer kazanmak mı istiyoruz, küfrü yok etmek mi istiyoruz. Birlik olalım tefrikaya düşmeyelim. Bölük pörçük olmayalım. Gönülden Allaha yönelelim, iman tarafında birlik olalım Allah’a saygısızlıktan sakınalım, Gelin kardeş olalım, kardeş kalalım fırkalara ayrılıp tefrikaya düşmeyelim. Kardeş olalım, kardeş kalalım, Allah’ın ipine sımsıkı sarılalım.
Anlatmam derdimi dertsiz insana,
Dert çekmeyen dert kıymetini bilemez,
Derdim bana derman imiş bilemedim,
Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz.
Olamaz aman aman
=====================================AR================================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.