- 146 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
‘OLMA’YI SÖYLEYİŞ
Pencerenin kenarına oturmuş akşamın caddeyi istila edişini seyrediyordu. Başını pencerenin perdesine yaslamıştı, burun deliklerinde tozlu kreton kokusu. Yorgundu. Odadaki soğuk havanın tenine değişinin de farkında. Dünyanın hali rahatsız ediyordu onu. Sanki o odada karanlıkta dururken yoktan var olmuş. Dünyanın başı ve sonu hakkında kesinlikli bir açıklamaya sahip olmamanın verdiği uykuyla uyanıklık arasında. Gelen geçen pek yoktu. Saat yirmi üç kırkı gösteriyordu. Gece boyunca düşen elmaların sesini dinledi. Elmalar; birer birer dallarını bırakıp çimlere düşüyorlar. Göremiyordu ama sapın çıtırtısını, yaprakların arasından düşüşünü ve ardından yere çarpan son vuruşunu duyuyordu. Bazen ikisi biden, bazen de birbiri ardına. Uzun sessizlik anlarında zedelenen elmaları merak ediyordu. Yeni düşenleri bulmak için sabah merakla bahçeye indi. Hepsi birbirine benziyordu: Çiğden sırılsıklam yatıyorlar. Bedenleri çarpmanın etkisiyle çürümüş.
Ertesi akşam:
Pencerenin altında yatıyordu ve düşen elmaların sesini dinliyordu. O uyurken ve rüya görürken bile devam eden senkoplu bir kod. Duyduklarının anlamı; görünmeyen elmanın her donuk sesi defalarca bedenlerin dünyaya düşmesi gibiydi.
…
Çok sonraki akşam:
Hala oturuyordu pencerenin kenarında; başı pencerenin perdesine dayalı burnunda tozlu kreton kokusu. “Ne âlemin iyiliği, ne varlığın hayır oluşu değişmiştir ne de insanın intibak kabiliyetinde eksiklik söz konusudur. Öyle ya da böyle iman ciddi bir güvenlik alanı olarak insana itimat ve umut telkin eder. Her şeye rağmen ve her durumda hayatın insan iradesinin üzerinde bir gerçeğe sahip olduğunu bilmek gerekir.” dedi gözleri kapanmak üzeydi.
Varlık ile merhamet, varlık ile iyilik arasındaki bağı hissetmenin huzuruyla eksiksiz ve engelsiz uyudu.
Elmalar düşmeye devam ediyordu.
Olma; Türkçenin lehçelerinde elma anlamındadır.
FATMA LEYLȂ DENİZ