- 125 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gafletten Uyanış
Tenolojik imkanların her geçen gün artması, yeni yeni icatların yapılması neticesinde dünya adeta cepe girdi. Ceplerimizde taşıdığımız ufacık makinalar vasıtasıyla çok kısa süreler içerisinde kıtalar arası yolculuklar yapabilir hale geldik. Bu teknolojiyi de “İnternette sörf yapmak” deyimiyle isimlendirdik.
Yanı başımızdakilerle iki kelam edemezken o küçücük makinalarla “sanal alem” diye adlandırdığımız ortamlarda sözüm ona “sosyal medya” sitelerinde yüzlerce belki binlerce arkadaş edinir hale geldik. Sanki hasta olunca sanal arkadaşlarımız bir çorba kaynatacakta kendimize mi geleceğiz? Sanal arkadaşın kaynatacağı çorba da sanal olur. Bir kase içerisinde çekilmiş bir çorba fotoğrafı göndererek, üzerinede “Geçmiş olsun!” kabilinden bir satır yazıyla iyi dileklerini iletiverirler; bizde sanal çorba fotoğrafına bakarak bir iç çeker; “İçmiş gibi oldum, sağ ol” diye de mukabelede bulunuruz. Sonra fotoğrafın altına birbirini takip eden yorumlar, peşi sıra beğeniler yağmaya başlar. Hatta aynı fotoğrafı paylaşanlar bile görülebilir.
İşin şakası bir yana da bu sanal alemdeki sosyal paylaşım siteleri her geçen gün toplumumuzun, özelliklede gençlerimizin başına bela olur hale geldi. Bu siteler vesilesiyle tanışan gençler, yıllarca onları gözlerinden dahi sakınarak besleyip, büyüten, üzerlerine titreyen ebeveynlerini terkedebiliyorlar. Bu türden olaylara tanıklık edenlerimiz hiçte azımsanacak sayılarda değil malesef.
Şu veya bu şekilde nefsine mağlup olan gençlerin var olduğu su götürmez bir vakıadır. Başına böyle bir hal gelen birisine; “Kendin ettin kendin buldun”, “Oh! Canıma değsin!”, “Müstehakını buldun!”, “Allah bin türlü belanı versin!” gibi müslümana yakışmayacak sözler söylememeli, onları ayıplamamalıdır.
Ne buyuruyor alemlerin Efendisi (s.a.v): “Kardeşini bir günahından dolayı ayıplayan kişi, (o) günahı işlemedikçe ölmez.” (Tirmizi, Sıfatü’l Kıyamet 53)
Peki ne yapmalıyız? Burada yine imdadımıza Peygamberimiz (s.a.v) yetişiyor. Hepimizin sık sık işittiği bir hadis-i şerifte Rasül-i Kibriya (a.s.v) Efendimiz; “Senin vasıtanla Allahü teâlânın bir kişiye hidayet vermesi, senin için üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.” diye buyuruyor. (Taberani) Bu hadis-i şerif ile bizlere, bir kimsenin hidayetine vesile olmamız halinde elde edebileceğimiz manevi derecelerin büyüklüğü ifade ediliyor.
Doğruyu-yanlışı, hakkı-batılı ayıracak durumda olmadığından, islamı tanımadığından, bilmediğinden dolayı küfür üzere bir yaşam süren gayrimüslim birisinin islamı hakkıyla öğrenmesine vesile olunursa, müslüman olması ümid edilebilir. İslamı kabul edenlerin sayısının her geçen gün artması bu ümidin yeşermesinin tezahürüdür.
Öte yandan iman şerefi ile müşerref olmuş bir müslüman, dinin emir ve yasaklarını bile bile, isyan ettiği vakit başına gelebilecek ebedi cezayı peşinen kabullenmiş bir hava içerisinde günahta ısrarcı olabilir. Onu bu ısrarından vazgeçirmek, belkide gayrimüslim birisinin imanına vesile olmaktan zor olabilir. Günahta ısrar eden birisiyle karşılaşıpta, uyarmaya çalıştığınızda alcağınız cevap muhtemelen; “Ben zaten batmışım. Bu saatten sonra benden ne köy olur ne kasaba. Bari dünyanın tadını çıkarayım. Felekten birkaç gün çalayım...” şeklinde olacaktır. Allah muhafaza buyursun! Günahta ısrar eden bir müslümanı uyandırmak, kurtarmak için daha çok uğraşmak, bol bol dua etmek gerektiği izahtan varestedir. Bu uğraşın ecride muhakkak büyük olur.
Allah’ın izni ile uğraşılar ve dualar boşa gitmez ve günahta ısrar eden gafil bir müslüman yeniden yüzünü Hakk’a döner...
Müslüman anne ve babadan dünyaya gelen, islamı kabul etmiş olan, az-çok dini ilimleri öğrenmiş, fakat sonradan günah batağına saplanmış durumda bulunan genç, bir düşün!
Seni gece, gündüz aklından çıkarmayan anneni, babanı, kardeşlerini hatırla. Onlar senin bir gün geri döenceğin umuduyla yaşıyorlar.
Peki sen gece başını yastığa koyduğunda, uykuya dalmadan önce hiç vicdanınla konuşmuyor musun?
Annenin, babanın, kardeşlerinin, seni sevenlerin, sana doğru ellerini uzatmış yalvarırcasına “gel artık” dediklerini duymuyor musun?
Can boğazdan çıkmadan yapılacak tevbelerin kabul edileceği, müjdesini hiç duymadın mı?
İçinde bulunduğun gaflet uykusundan ayılıp, firar etme zamanın gelmedi mi?
Ne zaman hak yola avdet edeceksin?
Günahlarla dolu çukurdan kurtulup, rahmet deryasına hicret etmeni bekliyor, bunun için dilimiz döndükçe can-ı gönülden dualar ediyoruz...
Yusuf Akkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.