- 251 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACILARLA BAŞ BAŞA KALMAK
DAYANILMAZ ACILARA MARUZ KALMAK
(Bu yazı musibete ve acılara maruz kalmış her insan için bir reçetedir)
Bir arkadaşım vardı uzun süre görüşememiştik.
Çok büyük acılar yaşamış, ekmeğinden ve işinden olmuş, çevresinden, dostlarından olmuş kendisini bir anda yalnızlığa mahkum bir halde bulmuş.
Onunla dertleştim hasbihal ettim.
Bütün dünyaya kırgındı kendi dostlarına ve yakın akrabalarına dahi kırgındı. Hatta bana bile kırılmıştı onun yanında olamadığım için.
Onun kalbini onarmanın benim için bir vazife olduğu hissiyatıyla konuşmaya başladım.
O dostuma Şöyle seslendim.
İnsanın başına gelen musibetin 3 hikmeti vardır:
Birincisi ya geçmişte birinin kalbini kırmış birinin canını yakmıştır bilerek ya da bilmeden onun karşılığıdır.
İkincisi Allah o kulunu gelecekte güzel bir vazifeye hayırlı işler için hazırlıyor şimdiden onun yetişmesini sağlıyor Çünkü Yusuf kuyuya atılmasaydı Mısıra Sultan olamazdı.
Allah bazı sıkıntıları kullarının olgunlaşması ve sonraki nimetleri daha sağlıklı bir şekilde hazmedebilmesi için hazırlar.
Üçüncüsü de Allah bir kulunu çok sever Ancak onun bu dünyada yaptığı amellerin cennette Allahu Teala’nın ona Murad ettiği makamı kazanmaya yetmez.
O yüzden Allah kulunun makamını yükseltmek için ona musibet verir musibetin karşılığında Eğer bu imtihanı kazanırsa Allah’ın ona Murad ettiği makama ulaşır yani musibet insanın cennetteki makamı için bir vesiledir.
Bir diğer husus:
Abdulkadir Geylani Hz. Lerinin bir sözünde gizlidir:
Geylani diyor ki bir insanın başına bir musibet geldiğinde kul isyan eder Neden bu musibet beni buldu diyerek koyu bir isyana düşerse musibet katlanarak büyür ta ki kul o musibetten ders alıncaya kadar.
Ancak musibetin Allah’tan geldiğini görür buna inanır ve sabırla Allah’a tevekkül ederek Allah’tan yardım isterse musibet en kısa sürede tereyağından kıl çeker gibi kaybolur gider.
Musibetlere bu gözle bakmak şifadır..
Peki arkadaşım sordu ben şimdi o cendereden nasıl çıkacağım Çünkü unutmaya çalışıyorum unutamıyorum diyor bana.
Ben de ona şunu söyledim:
Unutmaya çalıştıkça onlar daha da derinleşir sertleşir ve adeta kederlerin beton haline gelir.
Böyle bir çaba içine girme.
Unutamazsın sen sadece unutma konusunu unut. Yaşadıklarını sanatlaştır abideleştir o seni bambaşka bir boyuta taşıyacaktır. Kimi müziğe döker kimi şiire döker kimi kitaplara döker kimi de bir sanat eserine...
Ona şu tavsiyede bulundum önce bu yaşadıklarının arkasında bir hayırlı Hikmet olduğu düşüncesini kafana koy. Çünkü bu senin o acıya tahammülünü kolaylaştıracaktır.
İnsan umutsuz yaşayamaz.
Sebepsiz de yaşayamaz. Yaşadıklarının birikmesi ve sebebi olduğunu bilmezse altında ezilir.
O yüzden kader inancına sahip insanlar daha az dökülürler.
Umut insanın acısını dağıtmaya vesile olur ve hatta beterin beteri var inancını unutma daha büyük acılar olmadığına şükret.
Bu cendereden çıkmanın en kısa yolu ise bunları yazmaktır.
Eğer yazma yeteneğin varsa tüm bu yaşadıklarını bir kitap haline getir. İster anı şeklinde ister roman şeklinde istersen bir deneme tarzında.
Çünkü kitap insana bambaşka bir boyut kazandırır o acıyı unutturduğu gibi Yeni insanlar yeni çevre yeni bir sanat kazandırır.
Çivi çiviyi söker hesabı.
Bunlari unutmaya çalışmakla unutamazsın.
Tarihte bir taç Mahal hikayesi vardır
Hint kralı kralının çok güzel ve genç bir eşi varmış kadın genç yaşta vefat edince kral çok büyük üzüntüye gark olmuş uzun bir süre insan içine çıkamamış kendi ile muhasebe etmiş ve sonunda bu acıyı unutmak ve eşine layık olduğu değeri vermek için bir anıt yapmaya karar vermiş.
Kıyamete kadar konuşulacak bir anıt.
Taç Mahal.
Evet Taç mahal’i inşa ettirmiş sonra eşini getirmiş bu eserin ortasına koymuş ancak mezarı o büyük abideye yakıştıramamış abi de o kadar büyük bir şaheser o kadar mükemmel olmuş ki eşinin mezarının orada ucube kaldığını düşünerek mezarı abideden çıkarıp atmış. Siz kulağından körük de diyebilirsiniz başka bir şey de diyebilirsiniz.
İşte acılar böyledir acılara karşı da nankörlük yapmak gerekir.
Siz acı yaşarsınız bu acıdan bir sanat eseri devşirirsiniz ve acıyı ancak böyle unutabilirsiniz.
Belki de günün sonunda acıyı yaşadığınız için memnun ve müsterih bile olabilirsiniz.
O yüzden derler ki büyük yazarlar hep erkekler arasından çıkar neden.
Çünkü kadınlar fıtratlari gereği yazma yeteneklerini yok ederler.
Çünkü kadınlar konuşuyorlar kadınlar konuşarak yaşadıkları acıyı hafifletip rahatlıyorlar.
Erkekler konuşamadıkları için yazıyorlar. Bu yüzden erkeklerden büyük yazarlar çıkar..
Son olarak diyoruz ki Eğer insanın yaşadığı musibet ebedi alemi kazanmaya vesile olacaksa o musibet değil nimettir.
Eğer insanın yaşadığı musibet etrafındaki sahte düşmanların dökülmesine vesile oluyorsa o musibet değil ikramdır.
Eğer insanın yaşadığı musibet o insanın bir ömrü boşa geçirip israf etmekten alıkoyuyorsa o keder değil gerçekten bir hazinedir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.