- 173 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Şirin’in bahçesi
Aslı, Ege bölgesinin güney tarafında ufak bir sahil kasabası olan Fethiye’nin bir köyünde dünyaya gelmişti. Ailesinin tek çocuğu olduğu avantajını yaşayarak büyümüştü. Önce şımarık bir begonya gibiydi. Sonra Aslı’ya, annesi lale, karanfil, gül, papatya ismiyle çağırmaya başlaması hoşuna gitmeye başladı. “Anne ben çiçek oldum bak” derken dükkanın altını üstüne getirirdi. Annesinin çiçekçi dükkanında mutlu geçen günleriyle genç kızlığa adım atmıştı. Çocukluğu dikdörtgen biçimi bu odada, bir su damlası gibi akıp kaybolmuştu.
Aslı’nın esmer teni, gün yanığı ile daha esmerleşmişti. Çiçek tarlasında çalışmanın hüneriydi bu esmerlik. Kömür gibi simsiyah saçlarını örüp arkaya salıverirdi. Olgun bir kadın havasına bürünürdü. Pembe desenli, beyaz dantelli yakası olan elbise bedenine cuk diye oturmuş ve güzelliğini ortaya çekinmeden dökerdi. Liseye gidiyordu. Okuldan kalan boş zamanını çiçekçi dükkana gelip, annesine yardım ederdi. Çiçek tarlasında çiçekleri toplayıp buket yapmakta kolay olmazdı. Bu çeşit çeşit çiçekleri kendi bahçelerinde yetiştiriyorlardı. Ama uzun iri beyaz sarı papatyalar çoğunluktaydı. Bu papatyaların iri olması, görenlerin dikkatini hemen çekerdi. Verimli kızıl toprak çiçeklerin çabuk boy atmasını sağlardı.
Aslı babasını hiç tanımadı. Çok küçükken annesinden ayrılmış mı yoksa mapusta mı olduğunu bilmiyordu. Annesinin cevapları hep çelişki içinde olmuştu. Şirin hanım orta yaştaydı. Aslı’ya hem anne hem baba olmuştu. Babasız kız çocuğu büyütmenin zor olduğunu bilirdi. Şirin’in çalışırken derin derin iç çekişleri sessiz bunu gösterirdi.
Bir gün Şirin telaşlı telaşlı evden çıktı. Acil birine çiçek mi götürecekti?Yoksa Aslı’nın okuldan geç gelmesi mi? Karşı kavşağa geçmek isterken, hızla gelen bir motorun çarpması sonucu, Şirin’in ölümüne sebebiyet vermişti. Aslı için gerçek hayat işte o zaman başladı. Sudan çıkmış balık gibi oldu. Aslı okulunu bırakmak zorunda kaldı. Bir lise diplomasını dahi alamadı. Okul hayatı böyle kapanmıştı. Annesinin yokluğu yüreğinde kor gibi yanıyordu. Velakin hayatına devam etmesi, geçimini sağlamak zorundaydı. Komşularınında önerisiyle annesinin çok sevdiği bu dükkanı çalıştırmaya başladı. On yedi yaşında olan Aslı’ya komşunun üç çocukları yardım etmeye geldiler.
Çiçekçilikte bir sanattı. Dilinden anlamak lazımdı. Su ne kadar ister, korunması için ne yapılır, oksijen ihtiyacı ne gibi. Her çiçeğin bir anlamı ve değişik enerjisi olduğunu ölen annesinden öğrenmişti. Bu dükkan annesinden kendine yadigardı. Gözü gibi bakmaya, işini büyütmeye kararlıydı. Aslı çiçek tarlasından papatyaları buket yapıp beline bağlayarak getirmesi görenleri şaşırtıyordu. Yanında çalışan Asya’nın uzun örgülü siyah saçları ve açık mavi şalını omzunda taşıması, erken gelmiş genç bir kız havası katıyordu. Asya’nın küçük kız kardeşi Nisa elinde büyükçe papatya demetini yerden alıp masaya yerleştirdi. Kısa siyah saçları sarı bir bantla toplanmış, Japon çekik gözleri ve tombul yüzü ortaya çıkmıştı.
En küçük yardımcısı sekiz yaşında olan Osman açık mavi pantolonun içinde tatlı bir yumurcaktı. Kumral kıvırcık saçları, sevimli yüzü ve tatlı kıvrak diliyle tam bir afacandı. Çok komik hareketleri olduğundan arada Aslı’yı güldürmesi iyi geliyordu. Getir götür ufak işleri yapardı. Aslı, dükkanın bu dayanışma içinde geçmesine içten içe seviniyordu. Frida Kahlo’nun ölümüne sevipte ayrıldığı aşkı ünlü İspanyol ressam Diego’nun yaptığı tabloya benzediğini düşündü. Üç çocuk ve ben sırtımda yığılı çiçek buketleri. Aslı yabancı bir mecmuada görmüştü o fotoğrafı. Kendisinin hayatı da benzemiyor değildi. Dükkanın üzerindeki isim tabelayı çıkarttı. “Şirin’in bahçesi” adını yazdırıp taktı. Annesinin adıyla dükkan bütün olmuştu.
Günden güne işleri açıldı. Yazın yabancı turistlerin çok uğradığı yer oldu. Aslı dükkana girince ilk işi mor renkli önlüğünü giymekti. Annesinin hatırasıydı ve kendine uğur getirdiğine inanıyordu.
Çiçeklerle üzgün anlarında konuşur dertleşirdi. Dükkanın temizliği ve düzenli olması müşterileri çok memnun ediyordu. O mis kokulu papatyalardan yapılan çaylar insan sağlığına iyi geldiğini okulda okumuştu. Yalnız papatya değil kırmızı güllerde Aslı’nın dert ortağıydı. Motivasyona iyi gelirdi bu renk cümbüşü çiçekler. Düşük modunu yükseltirdi.
Aslı annesinin neden bu dükkanı çok sevdiğini, ve çiçeklerle konuştuğunu, şimdi daha iyi anlıyordu. Aslı’nın işine bağlılığı, verdiği emeği, müşterilerinin de gözünden kaçmıyordu. Günden güne işini büyüten Aslı çiçeklerin içinde mutlu olduğunu net görebiliyordu. Müşteriler dükkana girince “benim sarı beyaz papatyam” nerede diyenler çoğalınca Aslı’nın gerçek adı yavaş yavaş unutuldu. Yalnız resmiyette adının papatya diye değiştirilmesi de an meselemesiydi.
Feride Temel
07-03-2024
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.