- 379 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
HZ. ÖMER’İN ADÂLETİ
HZ. ÖMER’İN ADÂLETİ
Aşağıdaki gerçek hikâye Hz. Ömer (r.a) dönemine ait olaylardan sadece birisidir, örnek olması için paylaşmak istedim, diğerlerini birçok kişi biliyor olabilir, duymuştur.
Eğer bilmediğimiz varsa bulup okunması Hz. Ömer (r.a)’ yı daha iyi tanımamızı sağlayacaktır.
Mehmet Akif Ersoy’un:
"KOCA KARI İLE ÖMER" şiiri bunlardan birisidir. Şiir, 170 mısradan oluşmaktadır.
Hz. Ömer’in ağzından söylenen şu unutulmaz mesaj da şiirde yerini almaktadır:
• Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu
• Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu!
Şiirin konu edindiği hikaye, şöyle özetlenebilir:
• Büyük sahabîlerden Hz. Abbas, karanlık bir gecede dolaşırken Müslüman toplumun emiri Hz. Ömer’le karşılaşır. Selamlaşmanın ve hal hatır sormanın ardından, birlikte bütün mahalleleri, sokakları gezip şehri kolaçan ederler. Şehrin dış mahallelerinden birinde, torunlarıyla birlikte açlık ve sefalet içinde yaşayan yaşlı bir kadının çadırını görürler. Selam verip içeri girerler. İki gündür bir şey yemeyen çocuklar açlık nedeniyle feryat etmekte, kadın da bir köşede içinde taşlar olan bir tencereyi karıştırıp durmaktadır. Evde yiyecek bir şey yoktur ve kadın, anne ve babaları da olmayan çocukları oyalamaya çalışmaktadır. Gelenlerin kimler olduğunu bilmeyen kadın, çocukların niye ağladığı sorulunca, çektiği sıkıntı ve sefaletten dolayı halifeye lanet eder, beddualar yağdırır. Bu durumdan halifenin haberdar olamayacağı şeklindeki bir mazereti de kabul etmez. Ona göre halife, kendi yönetimi altında bulunan bütün insanların durumu hakkında bilgi sahibi olmalı, onların ihtiyaçlarını karşılamayı bir görev bilmelidir. Bu sözler üzerine çok üzülen ve sorumluluğunun ne kadar büyük olduğunu bir kez daha kavrayan Hz. Ömer, Hz. Abbas ile birlikte hemen hazineye gider. Abbas’ın itirazlarına rağmen, kendisi bir çuval unu sırtlanır. Biraz da yağ alırlar. Hz. Ömer, kan ter içinde kalarak kadının çadırına tekrar gelince çabucak bir ateş yakıp yemek pişirir ve kendi elleriyle çocukları doyurur. Kadına, ertesi gün emarete gitmesini de söyler. Kadın, öğleden sonra emarete gelir. Halifenin, dün gece çadırına gelen adam olduğunu bu sırada öğrenmiş olur. Kendisine maaş bağlanır. Hz. Ömer, kadından kendisini bağışlamasını ister.
HZ. ÖMER’İN, VALİYİ SARSAN ADALET MESAJI
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister.
Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
Arsasını kaybeden Yahudi, komşusu olan bir Müslüman’a derdini anlatır. Sızlanır. Bana zulmedildi, der. Müslüman vatandaş da kendisine, Medine’ye git. Orada halife Hz. Ömer vardır. Derdini anlat. Ömer,son derece adildir, elbette seni dinler, der. Şamlı Yahudi Medine’nin yolunu tutar. Yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaşır. Halifeyi sorar. Vatandaşlar bir hurma ağacının gölgesinde dinlenen halifeyi gösterirler. İşte halife bu zattır, derler. Adam Hz. Ömer’in yanına gider. Selam verip yanına oturur. Derdini anlatır. Hz. Ömer adamı dinler. Sonra bulduğu bir deri veya kemik parçasının üzerine şu cümleyi yazar: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.” Kısa ve özlü bir cümle.
Yahudi bu yazıyı alıp ayrılır. Ama yolda giderken de kendi kendine şöyle konuşur: “Şam’daki idarecilerin giyim,kuşam ve oturdukları yerdeki ihtişam ve debdebe nerde, Medine’deki halifede bulunan tevazu nerde.Şam’dakiler şu mütevazı halifeyi ciddiye alırlar mı? Hiç sanmıyorum.” Kendi kendine böyle konuşur.Sonunda Şam’a varır. Doğrusu valiye gitmek de istemez. Çünkü sonuç alamayacağı kanaatindedir. Bununla beraber, mademki yorulup da oralara kadar gittim, bari halifenin şu yazdığı cümleyi valiye vereyim, der. Valinin huzuruna çıkar ve deri parçasını uzatır.
Medine’deki halifenin size mesajıdır, der. Vali bu cümleyi okuyunca, sapsarı kesilir. Uzun müddet başını yerden kaldıramaz. Sonra endişe içinde, başını kaldırıp şöyle der; arsanız size geri verilmiştir.
Yahudi vatandaş hayret eder. Şaşırır. Bir tek cümlenin valiyi bu kadar sarsacağını hiç tahmin edememişti. Merak ve dehşet içinde sorar. Lütfen bana bu cümlenin neden sizi bu kadar dehşete düşürdüğünü anlatır mısınız der.
Şam valisi Hz. Sad, bak der, sana bu cümlenin hikayesini anlatayım. O zaman benim neden bu kadar ürperdiğimi anlarsın:
İslam’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran’a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam iyi biriydi.Bize yardım etti. Sonra da; gidip krala durumunuzu anlatın, o adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder, dedi. Biz de sabahleyin kralın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Şikayetimizi bir mütercim krala tercüme etti. Kral Nuşirevan dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğinisöyledi. Bize de, memleketinize dönün, dedi.
Biz tekrar Han’a döndük. Ama doğrusu sonuçtan çok da memnun olmamıştık. Hancı sonucu öğrenince son derece üzüldü ve burada bir hata var, dedi. Gelin beraberce gidelim, ben size tercümanlık yapayım,teklifinde bulundu. Biz de gittik. Huzura çıktık.
Hancı durumu Nuşirevan’a anlattı. Develerimize el koyan kişilerin kıyafetini, halini, olayın geçtiği yerianlattı. Dikkat ettik, Nuşirevan’ın yüzü sapsarı kesildi.
Bir gün önceki mütercimi çağırttı. Ona sorular sordu. Sonra ayağa kalktı, her birimize 2 şer kese altın verdi, akşama kadar develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin burayı terk edin dedi. Ama giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın, talimatını verdi. Bizler de bir şey anlamadan huzurundan çıktık.
Akşamleyin 200 devemiz kapıya geldi. Durumu anlamak için hancıya sorduk. Neler oluyor dedik. Hancı şöyle dedi: Sizin develerinize el koyan kişi Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir.
Bunlar bir çete kurmuşlar. Garibanların mallarına el koyuyorlar. Siz ilk gittiğinizde, mütercim bunu anlamış. Ama sizin sözlerinizi Nuşirevan’a yanlış tercüme etmiş. Böylece kralın oğlunu ve veziri korumuş. Ben sizinle gidip durumu anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız, dedi. Hz. Sad, anlatmaya devam ediyor: Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım. Kapının çıkışında iki kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm.
Halk toplanmış seyrediyordu. Sordum kim bunlar ve suçları ne, diye. Dediler ki, bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap’ı soymuşlar. Ceza olarak Nuşirevan ikisini de asarak idam etmiştir. Nuşirevan kendi öz oğlunu idam etmişti.
Hz. Ömer’in çıktığı kapıda ise bizim şikayetlerimizi yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin asılı olduğunu gördük.
İşte Hz. Ömer senin eline verdiği deri parçasının üzerine “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözüyle bana bunu hatırlatıyor. Halkına zulmedersen seni darağacına çekerim diyor.
Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan’ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi. Şimdi anladın mı neden benim benzim sarardı?
Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, hem arsasını hibe etti ve hem de İslam’a girdi.
YORUMLAR
ŞÜKRÜ ATAY
Onur veren değerli yorumunuz için sonsuz teşekkürler üstâdım.
Sayfama değer kattığınız için sağolun varolun.
Sonsuz selam, duâ ve saygılarımla.
Allah'a emanet olunuz.
Şimdi nerede böyle adalet_Devir rabbena hep bana devri! Adalet sadece parti adı ve hiç yoktur tadı...
ŞÜKRÜ ATAY
Kıymetli yorumunuz için sonsuz teşekkürler üstâdım.
Sayfama değer kattığınız için sağolun varolun.
Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.
ŞÜKRÜ ATAY
Kıymetli yorumunuz için sonsuz teşekkürler üstâdım.
Sayfama değer kattığınız için sağolun varolun.
Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.