ENANİYET ve BENCİLLİK
Bencillik ve Enaniyet ( Selfishness, Narcissism)
Bencillik (Selfishness): Bencillik, kişinin kendi çıkarlarını diğer insanların çıkarlarından daha önemli görmesi ve bu çıkarları başkalarının çıkarlarına zarar verecek şekilde koruması durumudur. Bencillik, kişinin başkalarının ihtiyaçlarını ve duygularını göz ardı etmesi ve sadece kendi çıkarlarını düşünmesiyle ortaya çıkar.
Hep ben merkezli yaşama başkalarını düşünmeme hep kendini beğenme başkasını küçümseme bencil, insan profiline uyan durumlardır.
Enaniyet (Narcissism): Enaniyet, kelime manası olarak; Yunanca olan Narsisizm kelimesinden gelir. Narsisizm, veya kendini üstün görme, kişinin kendi bedensel veya zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Kelime kökeni Yunan mitolojisinde bir kahraman olan Narkissos’dan gelir.
Narcissos, nehirde kendi yansımasını görür, kendini o kadar güzel görür ki, gözlerini kendinden ayıramaz. Kendine olan aşkıyla büyülenen Narcisoss elbette sudaki yansımasına asla ulaşamaz. Ölümün onu bu güzellikten ayıracak tek şey olduğunun farkına vardığı için olduğu yerden ayrılmaz ve gerçek aşkı bulamadan, günden güne eriyip kendi yansımasına bakarak ölür, gider...
Narsist bireyler yalnızca kendi isteklerini önemseme ve hayranlık duyulma ihtiyacı yanı sıra empati eksikliği, kibirli olma ve ayrıcalık bekleme gibi karakteristik özellikler gösteren kişilik bozukluğuna sahip kişilerdir.
Narsisizm ve enaniyet, kişinin kendisini aşırı bir şekilde beğenmesi ve kendisini diğer insanlardan üstün görmesi durumudur. Bu kişiler genellikle başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını önemsemezler ve kendi çıkarlarını her şeyin önünde tutarlar. Enaniyet, kişinin kendisine aşırı bir şekilde odaklanması ve başkalarının bakış açılarını ve duygularını göz ardı etmesiyle karakterize edilir.
Bu asır, adeta enaniyet asrıdır,
Bediüzzaman; Enaniyeti, “Ehl-i delalet, ene’ye binmiş, dalalet vadilerinde koşmakta” ifadesiyle anlatır.
birbirlerinin enaniyetini okşamakta, eneler şişmekte, kalınlaşmakta ve kabarmaktadır.
Halbuki, insanın gerçek büyüklüğü, enaniyetten sıyrılmakla mümkündür. Kur’an-ı Kerim, bütün iyiliklerin Allah’tan, bütün kötülüklerin nefisten olduğunu bildirir. ( Nisa, 4/79)
İnsanın nefsi ise, bu ilahi hükmün aksine meyleder. Ortada bir başarı varsa kendinden bilir, başarısızlığı kadere yükler.
Kamil insanlar, “enaniyetsiz büyüklük” içindedirler. Büyüktürler, fakat büyüklenmezler. Bütün kemâlâtın, güzelliklerin Allah’tan geldiğini, bütün noksan ve çirkinliklerin kendilerinden kaynaklandığını bilir ve itiraf ederler.
O nedenle Darb-ı mesel olmuş bir ifade vardır..
Büyüklerde, büyüklüğün emaresi tevazuudur
Küçüklerde, küçüklüğün emaesi tekebbürdür..
Her ay memurlara maaşlarını dağıtan bir muhasibin, gurura hakkı olmadığı gibi, fakirlere yardım eden bir zenginin ve devlet başkanının da gurura hakkı yoktur.
Allah’ın O’nlara verdiği imkanı, Allah yolunda kullanıyor demektir. Aksi halde zaten emanete hıyanet etmiş sayılır..
İnsanın ene (ben) merkezli bir hayattan kurtulması, yüce ideallerle mümkündür.
1- Her işinde Cenab-ı Hakk’ın rızasını gözetmek, olmalı.
2- İmanın bütün gönüllere hakim olmasını istemek,
3- Ülkesinin maddî-manevî zirvelere çıkmasına çalışmak.
Bu gibi idealler, insanı ene’ye esir olmaktan, onun emrine girip etrafında dönmekten kurtarır.
Böyle yüce ideallerden mahrum yaşayanlar ise, “ben” merkezli bir hayat yaşamaktan kurtulamazlar.
Her iki kavram da insanların sosyal ilişkilerinde ve toplumda olumsuz etkilere yol açabilir. Örneğin, enaniyet ve bencillik, kişinin başkalarıyla sağlıklı bir şekilde etkileşim kurmasını engeller, ve kişinin kendisini yalnız hissetmesine neden olur.
Ayrıca, enaniyet ve bencillik, kişinin başkalarına zarar vermesine ve toplumda olumsuz bir etki yaratmasına neden olabilir. Bu nedenle, enaniyet ve bencillikten kaçınmak ve başkalarının ihtiyaçlarını ve duygularını önemsemek gerekmektedir...
...andelip...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.