- 104 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YARGI.
YARGININ SİYASALLAŞMASI.
Yargının siyasallaşmasının konu edildiği hemen tüm çalışmalarda iki anahtar kavram ile karşılaşılmaktadır. Bu kavramlardan ilki, bağımsızlık iken, diğeri tarafsızlıktır. Siyasal olan ya da siyasallaşan yargı aynı zamanda “bağımlı” veya “taraflı” yargı olarak kabul edilmektedir.
Bu bağlamda baktığımızda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan bir hukuk devletinde bağımsız ve tarafsız bir yargı erki olması gerektiğine göre, yargının siyasallaştığı bir devlette adaletten ve hukuk devletinden bahsetmek pek de mümkün olmayacaktır.
Siyasetin ve dolayısıyla yönetmenin, toplumsal barışı ve uzlaşmayı sağlamanın ötesinde dar ideolojik ve sınıfsal bir takım programların hayata geçirilmesinin aracı olarak anlamlandırıldığı ülkelerde, yasama erkiyle birlikte yargı erki de bu “kutsal” hedef uğruna yürütme erkinin sopası haline getirilebilmekte. Bu nedenle kutuplaşmış ve toplumsal barışını tam olarak gerçekleştirememiş ülkelerde yargıyı siyasal baskılardan korumak çok daha zor hale gelmektedir.2
Bu kutuplaşmış ülkelerle beraber, demokrasiye ve hukuk devletine duyulan inancın zayıf olduğu ülkelerde ise devletin ya da siyasal iktidarın bizzat kendisi amaç haline gelmektedir. Amaç demokrasiyi tahkim ederek hak ve özgürlükler rejimini güçlendirmek olmayınca, halk adına kullanılan iktidarın farklı görünümleri olan yasama, yürütme ve yargı erkleri de bir bütün olarak bu amaca hizmet eder hale gelmektedir. Bu ülkelerde özellikle yargı erki iktidarın sınırlandırılmasındaki rolü nedeniyle hemen her zaman siyasi müdahalelere maruz kalmakta ve siyasal iktidara bağımlı duruma gelmektedir.3
Günümüz Türkiye’sine baktığımızda da halkın demokrasiye ve hukuk devletine duyulan inancının zayıf olduğu, yasamanın yürütmeye karşı işlevsiz kaldığı, halkın takım tutar gibi parti tutuğu ve ne konu olursa olsun sürekli bir kutuplaşma içinde bulunduğu bir ortam görülmektedir. Böylesi bir ortamdan da kaynaklanarak adaletin dağıtıcısı olan ve yargılamalarını millet adına emaneten yapan mahkemeler (yargı organı) siyasi müdahalelere maruz kalmaktadır. Geçmişten günümüze Türkiye’ de ki yargı kararlarını incelediğimizde üzülerek görmekteyiz ki bu siyasallaşan yargı taraf olduğu siyasi görüş lehinde adaletten yoksun kararlar almaktadır.
Yukarı da belirttiğimiz gibi adaletin halk nezdindeki tanımına baktığımızda, adaletin yapı taşlarının doğruluk ve dürüstlük olduğunu görmekteyiz. Siyasetin adaleti ablukası altına aldığı devletlerde ne kadar adaletten bahsetmek mümkün değilse, doğruluk ve dürüstlükten uzak, yalanla yönetilen devletlerde de adaletten bahsetmek o kadar mümkün değildir. Maalesef Türkiye’mizdeki adaletsizliğin ve halkın yıllardır adalet arayışının bir sebebi de bu yalanlar üzerine inşa edilmiş siyaset ve siyasilerdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.