- 181 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Bin Yıl Geçse de Unutmayacağız!
Kimilerinin Kendilerine Yapılanları Unutmadığı
Kimilerininse Yaptıklarından Utanmadığı Tarih .
28 ŞUBAT
Din ve vicdan hürriyetine darbe !
İnsan haklarına balans ayarı !
Heveslerimizin, geleceğe dönük planlarımızın , üniversite hayallerimizin, meslek hayatlarımızın yarım kaldığı hatta hiç başlayamadığı tarih.
Başörtülü olanlarımızın okullara sokulmadığı, dini vecibelerini yerine getirmek isteyenlerin adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü günün adı .
28 ŞUBAT
TÜRK SİYASİ TARİHİNDE BİR KARA LEKE !
"Şeriat geliyor" şeklinde suni korku politikasıyla özellikle başörtülü okumak isteyenlere büyük bir linç kampanyasının başlatıldığı tarih.
* * *
Dar ağacı misali ikna odalarının kurulduğu ,
Ya başını aç ; Ya Arabistan’a yallah’ denildiği zorba yıllar...
Bin yıl sürecek dedikleri o günlerde , baskı ve zulümlerden nasibini alanlardan biri de bendim.
Ebelik bölümünü kazandığım okulda ki bayan öğretmenin;
beni öğretmenler odasına kilitleyip
iki saat başörtümü açmam için yaptığı baskıyı , psikolojik şiddeti, bana yaşattığı endişe ve korkuyu;
"Şu kılığınla osmanlı döneminde yaşasaydın hangi adamın kaçıncı karısı olacaktın biliyor musun? "
şeklinde ki alaycı ve çirkin ithamlarını UNUTMADIM !
Hafta sonu çarşı izinlerine çıkarken:
" Başörtünü çıkar imzanı öyle at’ dayatmalarını...
Okul gezilerine katılmak istediğimizde:
"Kapalılar gelmesin göz zevkimiz kaçıyor" şeklinde ki amiyane söylemlerini de UNUTMADIM !
Bir başka öğretmenin ders ortasında bize dönüp:
"Benim kızım başını kapatsa evlatlıktan silerim." diyerek nefret dolu bakışlarını,
Dersine daha bir gayretle çalıştığım fakat sırf başörtümden dolayı sınav notumu hakettiğimden daha düşük girip, hakkımı çiğnemesini de asla UNUTMADIM.
* * *
Üniversiteli değildim o günlerde , kamu alanında bir memur da değildim .
Okul ve yurt içinde uyulması gerekli tüm kurallara uyan, sadece başını çarşı izninde örten, yatılı bir lise öğrencisiydim.
Ancak onların derdi başörtüsünün nerede ve nasıl örtüldüğü değil, asıl başörtüsünün varlık sebebiydi.
Ve o zamanlar özgürlük denilen hak, bize teğet geçiyordu .
Şimdi soruyorum
Ey !
Özgürlük naraları atan ,
özel hayat , hak , hukuk çığırtkanlığı yapanlar ...
O zaman neredeydiniz?
Başörtülü kızlarımız üniversite kapılarında sürüklenirken, tartaklanırken..
Hakkıyla kazandığı okulun bahçesinde terörist muamelesi ile gözaltına alınırken neredeydiniz?
Okul birincisi olduğu halde mezuniyet töreninde konuşma hakkı verilmeyen ,
"Senin konuşmaya hakkın yok " diye ağzı kapatılırken neredeydiniz ?...
"Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir."
(***TCK Md. 115)
maddesi ihlal edilirken üç maymunu oynadınız hep.
Hatırlamak işinize gelmese de biz asla UNUTMADIK.
Ve bizler o günlerde hep şu mısralarda teselli bulduk:
Olsun be aldırma Yaradan yârdır.
Sanma ki zalimin ettiği kârdır.
Mazlumun ahı indirir şâhı.
Her şeyin bir vakti vardır.
(Eğitim hakkımızı elimizden alıp,
tüm hayallerimizi çalan ve
psikolojik şiddet uygulayıp bizlere ikinci sınıf insan muamelesi yapanların bazıları ile hesabımız ahirete kaldı.)
VESSELAM