- 228 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
KURT YENİĞİ KESİTLER-8 Boğazımda Geçmeyen Bir Düğüm "
“KURT YENİĞİ KESİTLER-8
Boğazımda Geçmeyen Bir Düğüm "
Dünyadan habersiz saf ve duru bir şekilde yetiştirilmiştik.
Tek derdimiz kimseye muhtaç olmadan, kötülere meydan vermeden hayata tutunabilmekti.
Ne başkalarının aşında, ne de işinde gözümüz vardı.
Sadece sele kapılmamak için yosunlara tutunup düzlüğe çıkabilmekti gayemiz!
Daha önceki yazılarımda, ne kadar asil bir babam ve ne kadar gayretli, çilekeş bir anam olduğunu sizlere sayfalarca anlatmıştım.
Hem varlığı , hem de yokluğu hazmetmeyi onlardan öğrendik.
Var’ken paylaşmayı, hem de sonuna kadar paylaşmayı, yok’kende çalışmayı , çalışarak mücadele etmeyi babamdan ve annemden öğrenmiştik.
Çevremizdekiler sıfırımızı da tüketince, babamın kendine yakışır bir şekilde tutum ve davranışını da gördüm.
Bu ancak asil bir insana yakışırdı!
Babam vefat ettikten sonra dört veya beş yıllık sıkıntılı bir sürecimiz olduğunu da anlatmıştım.
Ancak ne aç, ne de açıkta idik. Kendi yağımız ile kavrulup gidiyorduk.
Ben üniversiteyi bitirmiş,tayin olmayı bekliyordum. Ama sanki bekleyen bir tek ben değildim.
Kapımızdan görücüler hiç eksik olmuyordu.
O güne kadar yolumuzu bilmeyen, bizi tanımayan insanların biri gelip biri gidiyordu
Ben hiç birinin karşısına çıkmıyordum.Sadece " hayır" diyordum.
"Ben evlenmek için okumadım ki! Benim tek hayalim var . Annemin yüzünü güldürmek, kardeşlerime destek olmak!"
İlk tayin yerim Afyon’un Dinar ilçesi olunca hazırlıklara başladık.
Tek bildiğim çok soğuk bir il olduğu idi.
Orada bir arkadaşım olduğunu bile unutmuştum.
Ankara’ da birlikte okuduğumuz komşu kızı Kezban koşarak geldi.
Onun da tayini doğuda bir ile çıkmıştı.
Bana sınıf arkadaşı olan Dinar’ lı Sema’ dan bahsetti.
"Sana ev bulmada yardımcı olur "dedi.
Sema ile aynı yurtta aynı odada bir yıl birlikte kalmıştık. Ama fazla tanımıyordum onu.
Nereden bilebilirdim ki, ben evlilikten kaçarken, koşa koşa oraya gelin olmaya gittiğimin?
Yazgı!
Önüne geçilmeyecek şeyler oluyordu hayatımda!
Eliniz ağzınız bağlanıyor, öylece bakakalıyordunuz.
Öğretmenliğimin ikinci ayında evlilik kararı alınmış, üçüncü ayında evlenmiştim.
Sanki evlendiğim kişi,dertlerimi bilecek, kaygılarımı anlayacak ,bana destek olacaktı.
Bu ne saflık?
Oysa ki hayat öyle değildi!
Herşeyi borç harç aldık. Kendimizi borç batağına soktuk. Nasılsa maaş var ödenir!
Hayallerim!
Hepsi kara toprağa gömüldü kendiliğinden.
Yepyeni bir hayata borç ile stresle , mücadele ile giriyorduk.
O yeni hayatta artık siz , siz olmaktan çıkıyordunuz.
Kimliğiniz, kişiliğiniz yok ediliyordu.
Evde gelin hizmetkâr oluyordunuz.
Eeeee?
Ben bunun için mi okudum?
Üstüne üstlük çok geçmeden yeni bir can taşıyordum karnımda.
Allah’ım!
Daha ben kendime yetemiyorken,
Anneme verdiğim sözü yerine getirememişken!
Bunlar neyin nesi?
Ben kendimle ve bu istemsiz gelişen olaylarla nasıl baş edecektim?
Her şey o kadar üst üste geldi ki?
Düğün borçları ödenememişti.
Benim üzerimde de doğru dürüst kıyafet yok!
Okula gidip gelirken komik olacak ama, gelinliğin altına giydiğim ayakkabı var ayaklarımda.
Ağzımı açıp da bir şey isteyemiyorum.
İstesem de yanıt belli!
" Borcumuz var!"
Kendime parça kumaşlar alıp kıyafetler dikiyordum.
Toplum içinde iyi ve güzel görünmem gerekiyordu.
Öğretmendim sonuçta!
Bu arada annem aramaz mı?
" Yavrım Tülay ’ım , baban bağkura, bir de esnaf kefalet para yatırmış, yarıda bırakmış.
Onu tamamlaya’ k . Sen para gönder de bu işi hallede’k kızım"
İyi de ben anneme nasıl diyebilirim ki halimi?
Zaten çilekeş!
Bir de benim durumumu öğrense kahrolur biliyorum.
" Olur annem! Sen ne kadar lazımsa bana öğren söyle " dedim.
Dedim demesine ama, eşime nasıl diyebilirim ki?
O , farklı bir dünyada!
Konuşmak mümkün değil!
Yine de akşam eve gelince durumu anlatayım dedim, ancak lafım ağzımda kaldı.
" Yok para mara yok!"dedi.
Kendi kendime
"Bu işi çözeceğim.
Bulurum parayı!
Çalışanı Allah’ ta sever kul da!" dedim.
Okula gidince arkadaşlara, " ben boş zamanlarımda evde oturmayı sevmiyorum. Tayyörlerinizi ben dikebilirim" dedim.
" Sen hamilesin, yeni evlisin vs" diyen oldu.
"Yok," dedim " yok eşim okulun dışında büfesine gidiyor. Ben uğraşmayı seviyorum."
Böylece evde gizli saklı kıyafetler tasarlayıp dikmeye başladım.
Kayınvalidem veya eşim görürse parayı eşime mecburen vermek zorunda kalıyordum.
Çünkü evde ekstradan elektrik harcıyordum.
"Ama maaşın? "demeyin!
Maaş eşime lazım!
Ev sahibim olan Meryem abladan biraz para aldım.
Anneme gönderdim.
Kilis’ te bir öğretmen olan akrabamızdan yirmi beş otuz tane çeyrek altın borç olarak aldık. Bunlardan ne eşimin ne de başkalarının haberi oldu. Annemle benim aramızda kaldı yıllarca.
Gizli saklı kazandıklarımla hepsini ödedim.
İki üç yıl belki de beş yıl uğraştım.
Bir ayağımla beşik sallarken bir ayağımla dikiş diktim.
Bir derken iki çocuğum oldu bu arada.
İnanın hiç gocunmadım. Hiç gücenmedim.
Pes etmedim.
Ben ki alın yazımı kendi ellerimle ağartan biriydim.
Bunu da başaracak, annemi düze çıkaracaktım.
Söz ağızdan bir kere çıkar!
Ben anneme söz vermiştim.
Anneme maaş bağlanmamıştı henüz.
Biz de evliliğimizin dördüncü yılında kendi evimizi yaptırmış oraya taşınmıştık.
Öyle kolay değildi aslında!
Birşeylere kavuşuyorsunuz, ancak ne badireler atlatıyorsunuz Allah bilir!
Neyse, o sıralar dayımlar eşleri ve çocukları ile denize gitmişler, dönerken de bana uğrayıp sürpriz yaptılar.
Yemek vs hazırladım. Birlikte yedik.
O arada Necati dayım, mutfağa yanıma geldi.
Çöpe dönmüştüm. Yüzümde bir kaşık kan kalmamıştı.
" Tülay, ne bu halin dayım?
Bir derdin mi var? Söyle" dedi
Yutkundum
Konuşamıyorum.
Dayım omzuna sarıldı.
Ağladım.
" Dayı yediklerim boğazımdan geçmiyor. Aha tam burada bir düğüm var boğazımda!
Hep anamı, kardeşlerimi düşünüyorum. Yediklerim zehir oluyor bana " dedim. Hıçkıra hıçkıra ağladım.
Dayım
" Heç merak etme dayı kurban!
Ben haberini aldım. Bacım bu ay iki yerden birden maeşe bağlanmış. Parasını birkaç güne kader alır " demez mi
"Başardım" dedim. " Şükür bunu da başardım."
O düğümün geçmesi için belki de otuz yıl gibi uzun bir zamana ihtiyacım olacaktı.
Sadece öğrencilerimi değil, çevremde herkesi son nefesime kadar eğitecek, iyiyi, doğruyu, güzeli, insanlığı öğretecektim.
Bunca yıldan sonra gördüm ki, istemek başarmanın ilk adımıdır.
Ve ben bir çok şeyi başardım!
25.02 2024
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
YORUMLAR
Muhteşem!..Kaleminizin incilerini takip ettikçe kendi çocukluk ve gençlik yıllarımı anımsıyorum.Bir kız çocuğunun kurtlar sofrasında verdiği mücadele..Kardelenler işte bu yüzden en soğuk mevsimde ve zirvelerde boy gösterir.Yüreği kocaman kız çocukları yıkılmaz bir kaledir aileleri ve tüm çocuklar için.Hele de bir öğretmen ise..Kaleminiz daim olsun.Saıcakla.Saygıyla.
Saygı değer öğretmenim, yazınızı bir solukta okudum. Her insanın hayatı bir roman dır sözü aklıma geldi. Sonunda başardığınıza o kadar sevindim ki bilemezsiniz. Nihayet, hepimiz insanız ve çeşitli dert ve sıkıntılarımız var. Budan sonra yuvanızda sıcacık , ömür boyu huzur dolu bir yaşam dileğimle selam ve saygılarımı iletiyorum. Esen kalın..