- 193 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ATATÜRK DÜŞMANLARI.
ATATÜRK"E SALDIRANLAR.
Atatürk, düşmanının deyimiyle “dünyaya 100 yılda bir, nadiren gelen büyük bir dahidir.”
9 Eylül 1922’de düşman denize döküldükten sonra İngiliz donanmasına ait zırhlılar Güzel İzmir’imizin limanından demir almak zorunda kalınca, Büyük Britanya İmparatorluğu Parlamentosunda muhalefetteki İşçi Partisi, Hükumet hakkında gensoru önergesi verir. Muhalifler Hükumeti ağır şekilde eleştirirler. “Almanya ve Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ile birlikteyken yendiğimiz Türklere, yalnız başına iken nasıl yeniliriz? Üstelik karşımızda Türklerin hepsi de yoktu. Müslümanların Kutsal Halifesi Padişah ve ona bağlı olan asıl güçler bizim yanımızdaydı. Karşımızda sadece, ellerinde hiçbir şey olmayan, bir avuç eşkıya vardı” derler. Eleştirileri yanıtlamak üzere Başbakan Lloyd George söz alır: “Yapılan tüm eleştiriler haklı” der. “Doğrudur. Karşımızda, ellerinde hiçbir şeyleri olmayan bir avuç eşkıya vardı. Ancak hesapta olmayan bir şeyle karşılaştık. Büyük dahiler dünyaya 100 yılda bir, nadiren gelir. Ne yazık ki yüzyılımızda bunu Allah Türk Milletine nasip etti. Bu nedenle yenildik” der ve sorumluluğun kendisine ait olduğunu kabul ederek “istifa ettiğini” bildirip kürsüden iner.
Atatürk’ün büyüklüğü konusunda başka dünya liderlerinin, komutanların, düşünürlerin söylemiş olduğu binlerce söz var. Bunlar içinde benim önemsediğim, mazlumlar içinde emperyalizme karşı ilk başkaldıranlardan biri olduğu için, çok saygı duyduğum Hindistan Bağımsızlığının önderi Mahatma Gandi’nin sözüdür. Arkadaşlarıyla birlikte Kurtuluş Savaşımızı büyük bir heyecanla izleyen Gandi, “Mustafa Kemal Paşa İngilizleri yenene kadar, Allah’ın İngiliz olduğuna inanırdım” demiştir.
Atatürk Türk Milletinin kurtarıcısıdır. Ondan başka kurtuluşun mümkün olduğuna inanan yoktu. Sadece çıkarlarını düşünen ve düşmanla işbirliği yapmaktan çekinmeyen hainler değil, vatanseverler de kurtuluş umudu görmemekteydiler. Bu nedenle “olmasaydı olmazdık”. “Olmasaydı olurduk” diyenler de haklı. Evet, olabilirlerdi ama, Neyzen Tevfik’in dediği gibi, “anaları gene olurdu fakat babaları belli olmazdı!” Kanıt istiyorsanız, görsel medyanın, uluslararası iletişimin bu kadar yaygınlaştığı, Birleşmiş Milletlerin ve diğer uluslararası insan hakları örgütlerinin bu kadar aktif olduğu 21.Yüzyılın başında Bosna’da yaşananları anımsayın…
Başlangıçta Atatürk’ün yanında yer alanlar, sadece O’na inanan, Çanakkale’de ‘imkansızı mümkün kılmış olması’ nedeniyle, “yaparsa O bir şey yapabilir” diye düşünen bir avuç vatan severdi.
Birlikte Samsun’a çıkanlar bile umutsuzdu. Nitekim Kurmay Başkanı Hüsrev Gerede Havza’dan Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı mektupta bunu belirtmekte ve özetle “boşa kürek çekiyor gibiyiz” demektedir.
Çare arayan vatanseverler, “ehven-i şer” arayışına girdiler ve “Amerikan mandası” peşine düştüler. Oysa Sevr planını hazırlayan Amerikan Başkanı Vilson’du.
İsmet İnönü, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi komutanlar, Halide Edip, Adnan Adıvar, Bekir Sami gibi aydınlar da bunlar arasındaydı. Sivas Kongresi tutanakları bunun belgesidir. Daha sonra Atatürk’ün bir şeyler yapabileceğini görünce hepsi O’nun yanında yer aldılar ve Kurtuluş Savaşı’nda canlarını ortaya koydular.
O günlerde ‘Mütareke Basını’nda Atatürk’e saldıran/ hakaret eden, O’na ve arkadaşlarına ‘idam fetvası/ fermanı’ verenler, düşmanla işbirliği yapan hainlerdi. Başlarında Halife Sultan Vahidettin olduğu halde, Ali Kemaller, Refik Halitler, Refi Cevatlar, Damat Feritler, Rıza Tevfikler, Dürrizadeler, Mustafa Sabriler, İskilipli Atıflar vs. Bunların yazdıkları yazılar, verdikleri fetvalar/ fermanlar, Kuvayı Milliye aleyhtarı bildiriler İngiliz uçakları tarafından askerlerimizin üzerlerine atılarak firar etmeleri isteniyordu.
Bu hainler işgal güçlerinin desteğiyle, Kuvayı Muhammediye adını verdikleri bir ordu oluşturarak Millicilerin üzerine gönderdiler; yurt içinde birçok isyan çıkarttılar. Bunlara karşın kazanılan zaferden sonra, köpekliğini yaptıkları düşmanla birlikte yurttan kaçıp gittiler. Fakat emperyalistler, bunların yüzüne bakmadı, çiğnenmiş sakız gibi tükürüp attı. İngilizler kendilerine sığınan Halife Sultanı bile İtalya sahiline atıp gittiler. Çünkü kendi halkına ihanet edenlere kimse güvenmez ve değer vermez, sadece kullanılırlar.
Günümüzde de Atatürk’e saldıranlar ya haindir, ya da hainler tarafından kandırılmış geri zekalı/ aptal zavallılardır.