An Akar Zaman Kayar
Osman’ın, sürekli tarlada çalışıp uğraşmaktan dikkat çekecek derecede gelişmiş, kaslı bir atletik yapısı vardı. Boyu da rahmetli babacığını andırdığından kavaklar misali azametliydi. Sözünün eri, yakışıklı, gösterişli bir delikanlıydı. Köyün güzel kızlarının gözü üstündedir dense yeriydi. Ama o, çoktan beridir Emine’sine sevdalanmıştı. Her an sevgisini kükremekte olan çılgın yüreğine, bir türlü gem vuramıyor, buna daha ne kadar katlanabileceğini kestiremiyordu. Bir taşkınlık yaparak ağırbaşlılığına halel getireceğinden korkuyor; güzel yârini, etrafa karşı mahcup etmekten çekiniyordu.
Annesi, sakin tabiatlı oğlunun kanının kaynadığını ve delifişek hallerini fark etmeye başlamıştı. Ama uzun süre bir şey demeden onu, umursamaz görünüşüyle uzaktan izlemeyi yeğlemişti.
Yazın, bir öğle vakti boşalan sağanak, tarladakileri hallaç pamuğu gibi bir o yana, bir bu yana dağıtmıştı. Emine, Osman’ın önünden sığınacak bir yere doğru koştuğu sırada genç adam, ani bir kararlılıkla onun koluna yapıştı ve şaşkına dönen kızı, ekinlerin arasına çekip oturttu. Delişmen delikanlı, diğer eliyle de bağırmaması için genç kızın dudaklarını, güneş yanığı ince, uzun, toprak kokulu esmer parmaklarıyla usulca kapattı. Emine, olanlar karşısında gıkını bile çıkaramamış, irileşen güzel gözlerinin göz bebeğine endişesi, kara bir leke gibi çökmüştü. O an Osman’ın yüreği, anlaşılamamasına isyan etti. Kaslı kollarını yavaş yavaş gevşeterek sevdiceğinin iki yanına salan yakışıklı genç: “Sakın korkma benden. Yıllardır delice seviyorum seni! Sana zarar verebilir miyim hiç?” diyerek ateşi harlamış sıcaklığının altında tir tir titremekte olan genç kızı, yanık sözleriyle bir anda büyülemiş gibi teskin ediverdi.
O sihrin başardığı sükûnetin ardından Emine’nin bakışları sevdaya çaldı ve kıpır kıpır göz süzüşü, sevgi ışıklarını yüreğinden, Osman’ın aşkla parıldayan gözlerine yansıtarak kenetledi. Boşalan sağanak, içlerindeki sevdanın coşkusunu, çağlayanlar gibi kalplerine akıttı. Duygulu gençler, sımsıkı birbirlerine sarılmaktan kendilerini alamayarak öylece dakikalarca kaldılar. Emine: “Kendimi bildim bileli ben de seni seviyorum Osman’ım!” diye, onun kulağına fısıldadığında genç adam, iliklerine kadar ürperdi. Genç kızın sesi melekler kadar saf ve yumuşaktı. Osman: “Ne duruyoruz, ailelerimize açılalım o zaman?” diyerek yâreninin narin başını, omuzuna doğru çekip sıkıca boynuna güvenle dayadı.
Yağmur dinmeye yüz tutmuş, herkes işinin başına dönmeye başlamıştı. Nefes kesen bu değerli anı sürdürebilmek dünyalara değerdi ama gençler, kendilerini zapt etmek, toparlamak, uğraşılarının başına dönmek zorundaydı. Ayrıca Osman, deli dolu davranarak Emine’sini dedikodulara yem etmek istemezdi…
“An Akar Zaman Kayar”
Kitabımdan alıntıdır.
2.Baskı
YORUMLAR
Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık üstadem Anlam.dolu güzel bir yazı tebrik ederim Saygılarımla
ayşe1
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Ömrü güzel olası Anadolu'm canı üstat, harika yorum. Kaleminize yüreğinize sağlık.
ayşe1
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.