ayyaştan duhaya
başladığım yerden geliyorum. süpürdüm dökülen saçlarımızı. süpürürken erinmedim. tozunu aldım her şeyin. nevresim değiştim.
sabahlandım.
güneş acıyor pencereye ve mizacı değişiyor penceremizle sabahın. uslu bir turuncusu yok bu aydınlığın muteber bir söz geçirilmez ona ve yürümez her ışık gibi gördüğü ilk karanlığa.
bana yürümeyi, konuşmayı ve babamı üzmeyi öğreten zaman, odalarda ışıksızım. lütfen ibrahim tatlıses gibi söylediğimi farz et. uykusu gelenin yastığı yandı, korkuyorum bu kadar tekken, çok çocuklu bir anne kadar başından aşkın olmaktan. oturaklı umutlar vaad ediyor diye de korkabilirsin yarından. korku her duygunun şakağında patlıyor. hayat çok korkak bir süreçtir esasında.
bir kuşun rızkı. kalbimiz ahraz. burda yeni öğrendiği bir kelimeyle ilgili cümle kurmanın heyecanını görebilirsin. küçüktük inan, annemizin karnı kadar bir ülkemiz vardı.
güneş. gök.
korkan bir kısrak nasıl koştuysa öyle koştum, bir kuşun rızkı kadar ham üzüm ağzımdaydı. ben koştukta büyüdü.
bir şarap var damağımda
korkuyorum. biliyorum terk edilmedim.
YORUMLAR
Yazı kendi kendine dertleşiyormuş gibi, huyu huyuna, suyu suyuna; kendi yoluna ve kafasına göre yorumlamış içsel dünyasını...öyle ki bi an yorum yapmanın bile rahatsız edeceğini düşündüm. Bazı kalemlerin dışa dönükten ziyade daha çok içe dönük bir anlatımı var ve bu tarz konuşmalar beni daha çok içine çeker, daha bi merak uyandırır bende...ama konumuz şimdi benim ne hissettiğim falan değil, yazının tesiri altında kalıp, bunları söylememi tetikleyen bi şeyler var, tam olarak ne? ben de adını koyamıyorum ama hissediyorum.
Yazıyı okuyorum, hiç yorum yapmadan arkamı dönüp gidebilirim, yazarın da haberi olmaz ya da hiç oralı olmaz, bunu çok da kafaya takacağını, çemkireceğini sanmıyorum.
Kalabalıktan ziyade, herkesten uzakta, kimseye ilişmeden, göze batmadan yalnızlığını seven biri konuşuyormuş gibi bi etki yaratıyor yazar...
Yazının bana şu yazdırdıklarına bakar mısınız?
Yani işte insan demek ki çok etkilendiğinde anca böyle kırk yıllık ahbapmış gibi konuşabilir biriyle...
Umarım rahatsızlık vermemişimdir ama anlatım dilin ve yazın çok güzel...
p.s: "küçüktük inan, annemizin karnı kadar bir ülkemiz vardı."
ne denir ki başka👏👏
Z î n
dil yarası dil yarası ne acı yara imiş.