- 221 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hased ve Kıskançlık 2
Hased genelde aynı konum veya meslek sahibi olanlarda daha çok görülür.Mesela,karşılıklı market sahipleri,aynı şeyi hedefleyen ilim erbabı birbirini kıskanır.Çünkü aynı alanda aynı kulvarda koşmaktadırlar.Bu olaylarda rekabet söz konusu olmaktadır.
Halbuki ahirette böyle bir rekabet yoktur.Çünkü orası çok geniş ve verilen nimetler çok fazladır.Herkes kendine ikram edilene razıdır.Fakat dünya şartları buna uygun olmadığı ve insanların aşırı ihtirası nedeniyle ortaya rekabet girmektedir. Tabii bunlar Müslümanlar için geçerli değildir veya olmamalıdır. Olduğu takdirde Müslüman’ın diğer insanlardan ne farkı kalır?Bu açıdan Müslümanlar zehir gibi tehlikeli ve öldürücü olan ve her türlü kötülüğün başı olan hased duygusundan menfi manada kaçınmalıdır. Ruhunu da bu huya karşı arındırmalıdır.Hased edeceği kişiye yaklaşmalı,onun güzel yönlerini görmeli,ona yumuşak muamele etmelidir.böylece kalp yakınlığı tesis edileceğinden aradaki soğukluk ve düşmanlık giderilmiş olur.Cenab-ı Hak bunu Kur’an’da gayet net bir şekilde ifade buyurmuşlardır:"Kötülüğü iyiliğin en güzeliyle karşılık ver;bir de bakarsın,aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiştir." Fussilet,41/34
Bu emrin dışında hareket eden kıskanç insanlar her şeyin düşmanıdır.Kendisinden başka hiç kimsenin bir adım ileriye gitmesini istemez, buna tahammül dahi edemez.Elinden geldiğince onlara engel olmaya çalışır.Bu uğurda yalan,iftira ve dedikodu gibi yollara başvurur.Oysa bu hareketler çok kötüdür.İnsanın maddi ve manevi hayatını karartır.Hased edenin bu kötü düşüncesi hased edilene pek zarar vermez.Asıl zarara uğrayan her zaman hased eden olmuştur. Ayrıca yapılan hasetlik kişinin iyi amellerini iptal eder. Böylece Allah’ın da gazabına uğrar.Bu bakımdan Hz.Peygamber (s.a.v.) "Bir kulun kalbinde iman ile hased birleşemez." (Nesai,Ebu Abdurrahman,es-sünen,Cihad,8)
"Hasedçi, koğucu ve falcı bizden değildir." (Tirmizi,a.g.e.,Birr,79) buyurmuştur.
Haset eden,haset ettiği şeylerin sonucunu düşünmeli.Rakibinde olan dünyaya ait güzellik ve kuvvet ve makam ve servet,fânidir,geçicidir. Faydası az,zahmeti çoktur.
Ayrıca haset ettiği kişiye gelen belalardan memnun olan , gelen nimetlerden üzüntü duyan kadere ve rahmet-i İlâhiye yede, tavır almış olur. ri tenkit ve rahmete itiraz etmiş olur. Kaderi tenkit eden,başını örse vurur,kırar.Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.
İnsan düşünmeli çok küçük şeyler için düşmanlığa değmeyen bir şeye uzun süreler kin ve düşmanlıkla karşılık vermeyi hangi insaf kabul eder, bu tavır bozulmamış hangi vicdana sığar?
Halbuki, inanan kişi mü’min kardeşinden sana gelen bir fenalığı bütün bütün ona verip ona kızamaz. Çünkü, öncelikle onun davranışında kaderin de bir hissesi olduğunu bilmelidir.
Ayrıca,nefis ve şeytanın hissesini de çıkarmalıdır. O zaman görecek ki, o insana düşmanlık yerine ona acıyacak, pişman olup düzelmesini beklemektir.
Diğer taraftan, insan kendi nefsinde görmediği veya görmek istemediği kusurlarını da görmeli, bir payda ona vermeli.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduktan sonra geriye kalan küçük bir hata payı için, suçu bağışlayarak ve büyüklük göstererek karşılık verirse, karşısındaki insanda insanlıktan çıkmamışsa bunu anlar ve kendisini düzeltir. Bizde yapacak olduğumuz zulümden ve zarardan kurtulmuş oluruz.
Hased edenler,bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamalı,söz ve fiilleriyle ondan kurtulmanın çarelerini aramalı ve hasedin zıddını yapmalıdır. Mesela: "Hased ettiği kimseyi övmeli, ona tevazu göstermeli ve onun nail olduğu nimetlerle ferahlık duyduğunu izhar etmelidir. Eğer bunları yaparsa, önceleri hased edip kendisine düşman olduğu kişi yavaş yavaş gözüne dost görünmeye başlar.Hased ortadan kalkar.O da hased etme günah ve eleminden kurtulmuş olur.
Ahmet TULGANER