- 137 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şehadeti kabul görenlerden eylesin bizi Allah
Şehadeti kabul görenlerden eylesin bizi Allah
Şehadet ettin diye kabul görmez imtihansız kabul görmez.Kalple tasdik şte bu.Şehadeti kabul görenlerden eylesin bizi Allah
" İnsanlar, hiç imtihana tâbi tutulmadan, sadece "İnandık!" demekle bırakılıvereceklerini mi sandılar?"" Gerçek şu ki biz, onlardan öncekileri de imtihan ettik. Böylece Allah, doğru söyleyenleri de ortaya çıkaracak, yalancıları da elbette ortaya çıkaracaktır.(Ankebut/ 2-3)
Şehadet getir ve imtihanları başar...
Hz Habil de muvahhitti ama cihad ayetlerine asiydi.Kısas ayetlerine asiydi...Bu kıssa bize Habilin asiliğini eksiğini öğretir bize.Kabilinde eksikliğini öğretir...o kavga iki eksik arasında geçti...Şeytan-Adem kavgası da iki eksik arasında geçti.Tevbe ile hz Adem ekmelleşti.
Şehadet getir ve ekmelleşmeye gayretli ol...
İlah çoktur ama Allah tektir...çünkü 99 esmanın sahibi kaynağı tek.ilahlah emanetçidir ama kibir onların kendilerini sahib sanmalarına sebeb olur.
Zıttı olan BAKİ olamaz...Allahtan gayri her şeyin zıttı var."Oğul İsanın da"Şehadet getir ve eylemlerinle hallerinle düşüncelerinle duygularınla onayla...işte kalp ile tasdik denilen şey tam da bu...
Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler. (Bakara/186)
İmanımız İlaha mı Allaha mı...İmtihansız anlaşılmaz...
Hz muhammet imamdır...en ekmel yaratılandır...duan o olsun...Örnek o olsun...ama ölçün Allah olsun.ekmel değilsin ey muvahhid...Hz Eyyub şifa aramasaydı eksiklikti o eylem hal düşünce duygu onun için.çünkü ölçü Allah.örnek kişi sayılmazdı hz Eyyub şifaya yönelmeseydi.Hz Nuh gemi yapmasaydı Örnek sayılmayacaktı...Yunus kahrıyla terbiye edildi...balığın karnına mahkum oldu.Kahrıyla ve lütfuyla peygamberlerini ve bütün insanları Allah terbiye ediyor.ekmel muvahhit örnek muvahhitliği öğretiyor...bize..
Şehadet getirdin diye örneksin sanma...Hz Adem bile eksikti.İmam olmak başka şey iman etmek başka sey...Ekmelleşe ekmelleşe imam olunuyor...Yaratılanın imamıdır hz muhammed.Şehadet getirdiğin an imamlığın neresindesin...yerin imtihanlarla tesbit ediliyor...İmn kibri yok etmektir...kibri yok eden cenneti hakkeder ama imamlık veya o yolculukta imtihanları başara başara rutbeler alırız kimimiz onbaşı kimimiz albay oluruz o orduda...
Şehadeti kabul görenlerden eylesin bizi Allah
Kibri sıfırladığın an cennet senin...Şehadetin kabul olmuştur yani...secde imamdır...secdede rutbeler kazanmak imtihanları başarmamıza bağlı...üçler kırklar yediler var...orduda herkez aynı rutbeli mi...Mürşitlere müşrik diyenler var günümde...Bunlar kibirlerini sıfırlayamamış insanlardır...Kibir varsa iman yoktur.Şeytan hz Ademi küçümsedi...ey mürşidleri küçümseyen...Bırak Allah küçümsesin.esma ölçüsüne göre tart insanı...
Şehadeti kabul görenlerden eylesin bizi Allah
Allahın ululuğuna inanmak kibiri sıfırlamaktır...
Kibir mi kalır onun ululuğunu idrak edende...
Allah’ın eşsiz ve benzersiz büyüklüğünü, ululuğunu kulların dile getirmeleri istenmiştir.Kibrini sıfırla...İman imtihansız anlaşılamaz.İnandım diyen...hiçim de secdeye eğil...asilikten kork...esmayakulluğa aşık ol...değilse İslamdan gafilsin...
Kibir mi kalır onun ululuğunu idrak edende...
Allah şahdamarımızdan da yakın bize...aynayız onun esmasına...ama cem yok...parça da değiliz...ilişkimiz aynalıktır sadece.Bildik Allahı ve Bilinmesine ayna olduk.Allahı bilen ve bildiren aynayız Allahla ilişkimiz bu...
Allah-yaratılan ilişkisi ne mi...Kur’an bunu izah etmiştir...Allahla ilişkimiz ne mi o Allah biz esmasına aynayız.parçası değiliz.Yakınlığımız aynanın görüntüye yakınlığı gibidir...Kilisenin izahi havranın izahı ve beşeri dinlerin izahı farklıdır Kur’anın izahından...
Şehadeti kabul görenlerden eylesin bizi Allah
Yakınlaştıkça yakınlaş...Allaha inanalım...yetmez İlişkimizi doğru algılayalım...yetmez...İnandığımız Allahı doğru anlayalım...aramızdaki ilişkiyi de...Evet...Bu kadar büyük bu kadar yüce bir varlıkla küçük, âciz, başı ve sonu belli, fâni, varlığına kendisi hâkim bulunmayan zavallı bir insanın nasıl bir ilişkisi olabilir? Onun kulluğu, şükrü ve duası bu büyüklüğe nasıl ulaşır? o keyfiyetsiz ve akıl almaz büyüklüğün sahibi bulunan rabbin kullarına yakın olduğunu, her an ve her yerde hazır ve nâzır bulunduğunu, fizik ve matematik ötesi büyüklüğün mesafe olarak uzaklığı gerektirmediğini ifade ederek kullara, şuurlu ve canlı bir ibadetin yollarını açmaktadır. Bu yakınlık “Biz ona (ölüm halindeki insana) sizden daha yakınız” (Vâkıa 56/85), “Biz ona (insan) şah damarından daha yakınız” (Kaf 50/16), “Allah kişi ile kalbinin arasına girer” (Enfâl 8/24) şekillerinde de ifade edilmiştir.
Yakınlaştıkça yakınlaş...
Farzlar yakınlaşmaktır...yakınlaşmak içindir...cihaddır yakınlaştıran...Müşrikle kavga et.emanetleri kap müşrikin elinden.Yakınlaşmak istiyorsan cihad et...
Oruç tut namaz kıl haca git zekat ver zekat vermek malik Allahtır demektir...Oruç da...99 esmayı Allaha ait kılmaktır farzlar...Müşrik esmayı kibre kul eder...rızaya kul et esmayı emanetleri...Farzlara sarıl oruç tut.Yakınlaştıkça yakınlaşmaksa amacın... Evet oruç tut... Kulun Allah’a yakınlığını şuur halinde yaşaması ve hissetmesine mani olan şeyler arasında yeme, içme, cinsel ilişki gibi beden zevkleri de vardır. İnsanlar bu zevklerle haşir neşir oldukları sürece fizik ötesi âlemlere ve varlıklara açılan pencerelerinin farkında olamazlar ve buradan başka âlemleri seyredemez, onları düşünemez, onlarla içli dışlı olamaz ve bütün bunların insana vereceği emsalsiz zevki yaşayamaz, ilhamı alamazlar. Belli bir süre bedenî zevklere açılan pencereleri kapatan oruç, diğerlerinin açılması için insana önemli bir fırsat sunmaktadır. Kul bu fırsattan hakkıyla yararlandığı takdirde Allah’ın yakınlığını ve beraberliğini (huzuru), yiyip içtiği günlerdekinden daha şuurlu ve canlı yaşama imkânını bulacaktır. Âyet oruçluya bunu hatırlatmakta, onu bu fırsatı değerlendirmeye çağırmaktadır.
Şehadeti kabul görenlerden eylesin bizi Allah
Yetmez yakınlaştıkça yakınlaşan kullarından eylesin...Kamiller ordusuna nefer olalım...ey muvahhid farzlara sarıl...Yalancılardan olma ey insan.İnancın hakını ver...kamilleş...
İnandık dedik.Kalu belada da inandık demiştik.İnanan kamilleşir...Gazzeli de inandık dedi ama evler yaptı silaha harcamalıydı o paraları...evler başlarına yıkılıyor işte.Kahrı ile lütfu ile kamilleştirir Allah.İnandım diyeni imtihan eder yani...
İşte ayet..." İnsanlar, hiç imtihana tâbi tutulmadan, sadece "İnandık!" demekle bırakılıvereceklerini mi sandılar?"" Gerçek şu ki biz, onlardan öncekileri de imtihan ettik. Böylece Allah, doğru söyleyenleri de ortaya çıkaracak, yalancıları da elbette ortaya çıkaracaktır.(Ankebut/ 2-3)
Yalancılardan olma...imtihaneder Allah...ey muvahhid...hz Ademi şeytanla sınadı.hz Nuhu Tufanla sınadı.esmaya sarılan kurtulur...başka kapı arama aman...Ve işte ayetin tefsiri
"Hem insanlarla ve dünya ile hem de Allah ile ilişkide doğru yolu bulmak, doğru hareket edebilmek için (rüşd için) bağlantıları doğru kurmaya ihtiyaç vardır. Kâmil insanlığın şartı Allah’ı tanımak, O’nunla ibadet yoluyla ve ibadet şuuruyla ilişki kurmaktır. Âyet bunu “Allah’ın çağrısına katılmak, davetini kabul etmek” şeklinde ifade ediyor. İbadetin bir şekli ve çeşidi de duadır. Kulun rabbi ile en yakın ve sıcak ilişkisi namazda secde halinde ve içten gelerek yapılan dua ve niyaz halinde kurulan ilişkidir. Allah’ın çağrısına kulak veren, O’nun dinine giren bir kimse bundan üç önemli kazanç elde etmektedir: 1. O’nun yakınlığını bilmek ve yaşamak. 2. Doğru düşünme, doğru yerde ve konumda olma imkânını elde etmek. 3. O’ndan istediğini almak (duasının kabul edilmesi). Şu iki hadis, her dua edenin nasıl mutlaka sonuç aldığını anlamamıza yardımcı olmaktadır: “Acele etmedikçe her birinizin duası kabul edilir. Bu sebeple (acelecilik yüzünden) insan, dua ettim de kabul olunmadı der”; “Hiçbir dua eden yoktur ki, şu üç sonuç arasında olmasın: “Ya istediği hemen verilir ya lehine ertelenip saklanır yahut da dua bir günahına kefâret olur” (el-Muvatta’, “Kur’ân”, 29, 36).
Kader inancına göre olacak ve olmayacak her şey bellidir, kulun istedikleri de kaderinde yoksa kendisine verilmeyecektir. Şu halde duanın faydası nedir?
Allah Teâlâ madde âleminde olup bitenleri kanunlara ve sebeplere bağlamıştır. İnsanı bir ana ve babadan (onları aracı kılarak) yaratmaktadır, yağmuru bulut aracılığı ile vermektedir, ölümü bir sebebe bağlı olarak gerçekleştirmektedir. Duymaya kulağı ve beyni, görmeye gözü ve beyni vasıta kılmıştır. Sebepleri ve vasıtaları ortadan kaldırarak Allah’tan istemek “ana baba olmadan doğmayı, göz olmadan görmeyi” istemek gibidir. Allah’ı unutup yalnızca sebeplere ve aracılara yönelmek ise insansız kulağa, göze yönelmek, işitmeyi ve görmeyi böyle sağlamaya çalışmak gibidir. İslâm’ın gösterdiği yol hem sebepleri ve aracıları kullanmak, ihmal etmemek hem de sebep ve sonuç elinde olan, bunlara hâkim bulunan Allah’a yönelmektir.
Allah’ın vermesi ve vermemesi kadere bağlı olduğu gibi dua da kadere bağlıdır. Kul ister Allah verir. İstemek kadere aykırı değildir, kader çerçevesi içindedir. Biz kullar kaderimizi “şöyle şöyle olsun” şeklinde değil, “şöyle şöyle olacak” şeklinde anlamalıyız. Kul âdâbına uygun şekilde dua ederse Allah da kabul edecektir.(Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 283-285)
Yalancılardan olma...imtihaneder Allah...ey muvahhid...işte Gazzeli silah almalıydı ev bina etti o parayla ama başına yıkılıyor o evler...Kahrından kork Allahın.sebeb-sonuç ilkelidir bu dünya...ektiğini biçersin...Esmayı ek esmaya kulluğu ek...cihada kul ol...hicrete kul ol...ev-bark sahibi olmak sonraki işlerdendir ancak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.