- 304 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BELENOVA PİKNİK ALANINI TANIYALIM...
KUYUCAK BELEDİYESİ BELENOVA SOSYAL TESİSLERİ ve PİKNİK ALANI...
KERİM ÖZBEKLER
GAZETECİ-YAZAR-ŞAİR
Bugün Seyhan Güzel ’’Belenova’ya gidelim mi ?’’ diye sordu, 1 ay öncede aynı sözü tekrarlamış ama evde bulunma zorunluluğum olduğu için gidememiştik. Bugün güneşli, güzel bir havada yola koyulduk. Aydın-Denizli karayolu üzerinde bulunan Kuyucak İlçesi’ni 2-3 kilometre geçtikten sonra ’’ÇOBANİSA’’ yazan levhanın olduğu yerden kuzeye direksiyon kırdık, ben daha önce hiç gitmediğim için yolu bilmiyordum. Seyhan aracı hızla sürdüğü için daha önce geldiği yolu unutmuş, levhayı es geçmiş. Oldukça büyük bir köy olan Çobanisa Köyü içinden 2-3 yola aracı sürdüysede yanlış bir yola girdiğini farkederek 2-3 defa geri çıktı, sonunda bir bakkala sorduk. Meğerse bayağı ileri gitmişiz, 1 kilometre daha geriye gittikten sonra yolda bir gence daha sorarak asıl istikameti bulduk. Yol ayrımında levha varmış ama konuşurken levhayı görememişiz, uzatmayalım. Sürekli rampa çıkarak ve sürekli inişli çıkışlı virajlardan dönerek, bilmem kaç dağı arkamızda bırakarak. Hiç görmediğim köy ve acaip coğrafi yerlerden geçerek ve yer yer inanılmaz güzellikteki yerlerden görmediğim manzaralar seyrederek Belenova’ya vardık ama içim dışım çıkmadı desem yalan olur. Vardığımız yer önce bende hayal kırıklığı yarattı, 10 kadar taksi girişteki park yerinde duruyordu. Göz ucu ile karşılıklı yerleri gözden geçirdim, burası 50 araç alabilirdi. Aileler ve çocukları mevcuttu, çok fazla bir kalabalık yoktu. Yer tam olarak çam ormanlarının içinde idi, sağ tarafta erkek ve bayanlar için wc’ler ile bir mescit mevcuttu. Onların karşısındaki nizami bir basketbol sahası yer alıyordu, ileriye doğru çam ormanları arasından ileriye doğru giden 1-2 aracın geçebileceği genişlikte bir yürüyüş yolu gözüme çarptı ama buraya araç girmesi mümkün değildi. Piknik alanının girişinde araçlar bırakılıyordu ve giriş bölümü demir bariyerlerle kapatıldığı için araç girişine uygun değildi. Kafe kısmı sol tarafta idi, burada kapalı 1 sekizgen bir salon vardı ve tahtadan yapılmıştı. Burada yiyecek ve içecek bölümü yer alıyordu, 20-30 kişinin oturacağı masa ve sandalyeler yer alıyordu. İkinci kapalı alanda 10 kadar masa ile 40 sandalye falan vardı, burada tam 4 şömine yanıyordu. Bir de üstü açık balkon tipi bir yer mevcuttu, burada da 10 masa ile 40 sandalye mevcuttu. Yalnız burasının üzeri yaz veya kış açılıp kapatılabilen bir sisteme sahipti, Seyhan daha önce buraya gelip gittiği için öncelikle ne yapmamız gerektiğini bana sordu. Kafeye girmeden önce gezmemiz gereken bir yer varsa gezelim deyince, 1 metre genişliğinde renkli taşlarla döşenmiş inişli çıkışlı yerlerden geçerek Seyhan’ın daha önce gezip gördüğü gölete gitmeye karar verdim. Tamamen çam ormanı içinde ve doğallığı hiç bozulmamış yeşillikler içinden geçerek gölete ulaştık, göletin etrafı 1.5 metre yüksekliğindeki tellerle çevrilmişti. Tellerin üzerinde 3-4 yerde uyarı levhaları vardı, uyarı levhalara şu şekilde idi. ’’Gölete girmek tehlikeli ve yasaktır.’’, buna rağmen bir yerde yarım metrelik bir açıklık vardı, orada fotoğraf çekildik. Etrafında dolaşırken ana kapıyı bulduk, 1.5 metrelik 2 demir kapıdan ibaret olan gölet ana kapısı açıktı. Gölet buradan iyi göründüğü için sadece 1 metre kadar içeri girerek 10-15 kadar fotoğraf çekildik. Göletin 2-3 dönüm olduğu kanatine vardık, derin olduğu kesindi. Balık tutulmaması konusunda da uyarı levhası mevcuttu, biraz etrafındaki açık alana çıkarak çam ormanlarını seyrettik. Geldiğimiz yoldan değil de başka bir yoldan kafeye çıktık, kafe ile göletin arası 150 metre falandı. Kafeye girince önce fiyat listesinin fotoğrafını çektim, daha sonra Seyhan’a köfte-ekmek yedikten sonra çaydanlık ile çay siparişi vermemizin uygun olacağını izah ettim. Kabul etti, bölümdeki görevllerden birisi ’’Siz gidin oturun, ben size bir güzellik yapacağım.’’ dedi. 2.salona geçtik, birisi ’’Kerim abi merhaba.’’ demez mi, dağ başında da bir tanıdığımız çıktı. Selamlaştık, üstü açık balkona çıktık. Burada da fotoğraf çekildik, görevli kısa sürede masamıza köfte ile ekmekleri ve çaydanlıkla bardak ve şekerleri bırakarak çekip gitti. Söylemesi ayıp ama köfteler çok lezzetli idi, üzerine 3’er 4’er bardak çay içtik. Görevli gelip masayı temizlerken ’’Usta işi biliyor, köfteler bayağı güzelmiş.’’ dedim. ’’Usta biraz sonra sizin yanınıza gelecek.’’ dedi, dediği gibi de geldi. Ustaya bunu nasıl yaptığını sorunca, köftelerin Bursa’dan ’’Bereket Döner’’den hazır geldiğini ifade etti. Burada kaç kişi çalıştıklarını sordum, 6 kişi çalışıyormuş. Belenova’nın deniz seviyesinden ne kadar yükseklikte olduğunu sordum, 1100 metre yükseklikte imiş. Kuyucak ilçesi ile Belenova Köyü arasının kaç kilometre olduğunu sordum, 28 kilometre uzaklıkta imiş. Nazilli’ye ise 40 kilometre uzaklıkta, personel hergün Kuyucak İlçesi’ne mi gelip gidiyor diye sordum. Belenova Köyü’nde Belediyeye ait lojman varmış, orada kalıyorlarmış. Sosyal Tesisilerin ne kadarlık bir alanı kapladığını sordum, bilmiyorum dedi ama burası en az 20-30 dönüm var, benim gitmediğim çam ormanı içi var. O yürüyüş yolunun uzunluğu ne kadar orasını bilmiyorum, bu arada sosyal tesis girişinde 1000 metre kadar bir düzlük var. Bir köşesinde üstü ve yanları kapalı 6 yer mevcut, orada yaz aylarında köylüler ürettikleri ürünleri satıyorlarmış. Sosyal Tesislerde telefon numarası yok, birisinin telefonunu istedim. İnternette burayı tanıtacağımı ve bir telefon numarası vermem gerektigini izah ettim. Burada ki sorumlu’nun adı soyadı Bünyamin Akdağ, telefon numarası ise 0-536-6190210. Akşama kadar burada bugün iyi vakit geçirdik, oksijeni bol bir yer. Manzara çok güzel, yazın oturmak için 6-7 tane ağaçtan yapılmış üstü kapalı oturma yerleri de mevcut. 150 lira hesap ödedik, gitmek için ayağa kalktığımızda bize kahve ikram etmek istediklerini söylediler kırmadık. 2 orta şekerli kahve ikram ettiler, biraz şömine başında ısınıp dışarı çıktık. Buz gibi soğuk iliklerimize işledi, ’’Seyhan 1100 metre yükseklikte olduğumuz net bir şekilde belli.’’ dedim. Aracın kaloriferi yanık olduğundan içeri girince sıcaklık vücudumuzu gevşetti, yavaş yavaş önce Belenova Köyünü geride bıraktık. Daha sonra 920 metre yükseklikteki Ören Köyü’nden geçip, bayağı büyük bir köy olan Kayran Köyü’nü de gördük. Bu arada 8-9 köyün levhası olan 3 yol ağzında ’’Seyhan arabayı durdur, şurada bir fotoğrafımı çekiver. Bir daha ne geliriz, ne gelmeyiz.’’ dedim. Seyhan aracı durdurup, orada 7-8 fotoğrafımı çekti. Sakköy’ü geçtikten sonra çok fazla büyümüş olan Çobanisa Köyü içinden geçerek Denizli-Aydın-Nazilli-İzmir karayoluna çıktık. Uzun lafın kısası, bugün görmediğim bir çok yeri gördüm. Bazen uçurumların dibinden geçip gittik, bazı yerlerde gördüğüm çok dik dağ yamaçlarını görünce ’’Seyhan, sanki Himalaya Dağları’nın dibinden geçiyormuşuz gibi geliyor bana. Bir düşünsene, 1100 metre yükseklikteyiz. Himalaya Dağları, buralardan 7-8 misli yüksekliklerde. Her halde oralara bu araçla çıksak kesin donarız.’’ dedim, Türkiye çok büyük bir ülke. İnişli çıkışlı 28 kilometrelik yolu 2-3’le çarpın. Bugün çok enteresan yerler gördüm, birde çok çalışan insanlar.(17 Şubat 2024 Cumartesi)
Fotoğrafta Gazeteci-Yazar-Şair Kerim Özbekler Aydın’a bağlı Bozdoğan İlçesi’ne bağlı ’’Bozdoğan Baraj Gölü’’ etrafında bulunan ve ’’Arap Apıştı Kanyonu’’nu gezmek için buraya gelenleri gezdirecek motorlu deniz taşıtlarının iskelesi önünde görülüyor.(Foto.Seyhan Güzel)