- 264 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Tarih 1920 bir acemi kalemden karalama
Gecenin zifiri karanlığını, dil gibi uzanan alevler yarıyor, ortalığı gündüz gibi aydınlatıyordu. İnsanların mimikleri adeta taş kesmişti. Her birinin içinde volkanlar patlıyor, ama yüzleri sanki felç olmuştu. Yanan evin içinde, küçük bir çocuğun kaldığını, saniyeler önce öğrenmişlerdi. Beş yaşındaki kızının alevler içinde kaldığını fark etmesiyle, yanan eve doğru koşması, tüm komşuların yüreğini ağzına getirmişti. Zor zaptediyorlardı, bıraksalar ateşin içine dalacaktı, yavrusunu kurtarmak için.
Anneyi tutmuşlar bırakmıyorlardı. Çığlıkları tüm mahalleyi inletiyordu. Feryat eden sesinde insanı dehşet içinde bırakan, bir annenin çaresizliğinin kokusu vardı sanki. Havayı is kokusu ve bu acı sarmıştı. İnsanlar öylece bakakalmışlardı simsiyah dumanlara, alev alev yanan eve ve saçını başını yolan, üzerindekileri paralayan, zavallı anneye.
"Allah’m sen koru yavrumu!
"Pamuklara sar, demir gömlekler giydir!
"Ey büyük Allah’ım, evladım sana emanet!
İlk şokun etkisini üzerlerinden atan komşular, annenin yakarışlarına daha fazla dayanamayıp, çaresizlik içerisinde ağlamaya başladılar. Bağırmaktan kısılmış sesiyle, yardım isteyen bakışlarını, kalabalığa çevirip seslendi.
"Öyle bakmayın!
"Ne olur bir şeyler yapın!
"Kurtarın kınalı kuzumu!
Mahallece çok sevilen Zeynep, çilli yanakları, ela gözleri ve turuncu saçlarıyla dünya tatlısı bir çocuktu. Şimdi şu alevden topun içinde miydi? İnanamıyorlardı bu nasıl bir kabustu...
"Yalvarırım çocuğuma dua edin! Allah rızası için, kınalı kuzuma dua edin!
Zavallı kadıncağız, bir taraftan kendisini sımsıkı tutan ellerden kurtulmaya çalışıyor, diğer taraftan da yangını izlemekte olan komşularına sitem ediyordu.
"Ne olur öyle bakmayın!
"Yalvarırım bir şeyler yapın! Hiç mi merhametiniz yok?
Tekrarlayıp duruyordu artık...
"Dua edin!
"Dua edin!...
Ağlamayı kesmişti. Ellerini kaldırarak avuçlarını semaya doğru açtı ve sessizce dua etmeye başladı. Yüzünde garip bir ifade vardı. Üzerine sanki bir sekinet inmişti. Boynunu bükmüş, hiç durmadan dualar ediyordu. Teslimiyeti inanılmaz bir güce dönüşmüştü. Huzurlu bir hali vardı artık. Bu güç garip bir şekilde, tüm havayı etkisi altına almıştı.
Tüm sesler kesildi. Sanki zaman durdu. Kalplerde ki korkunun yerini, tevekkül etmenin verdiği huşu kapladı. Tek vücut olup aynı duayı etmeye başladılar.
"Onu kurtar Yarabbi!
"Onu kurtar Yarabbi!
Yangını söndürmeye çalışan itfaiyeciler, evin balkonuna ulaşmak için merdiven kurmaya çalışıyorlar, bir taraftan da alevlerle savaşmaya devam ediyorlardı. İnsanlar, derin bir kuyunun dibinde, kurtarılmayı bekleyen takatı kalmamış bir insanın bekleyişi gibi, umut ile umutsuzluk arasında gidip geliyorlardı. Arafta kalınmışlık hakimdi tüm bakışlarda.
Sessizliği küçük bir çocuğun bağıran sesi bozdu.
"Hey! Balkona bakın!
"Zeynep balkonda!
Tüm başlar aynı anda yanan evin henüz alevlerin uzanamadığı, küçük balkonuna çevrildi. Küçük kız balkondan annesine sesleniyordu. Ağlayarak, büyük bir korku içinde çırpınarak...
"Anne beni kurtar!
"Anne beni kurtar!
Bir anda göklerden sanki bir muştu inmişti. Herkesin gözlerinden çağlayanlar gibi, yaşlar akıyordu.Sevinç içinde alkışlayanlar, ıslık çalanlar, ve hatta mutluluktan çocuklar gibi, zıplayanlar bile vardı.
Zeynebi balkondan indiren fedakar itfaiye memuru, gözyaşları içinde sımsıkı sarılmıştı küçük çocuğa. Küçük bir kızın yanmaktan kurtuluşunun verdiği o büyük mutluluk ve coşkuyla, tekbir getirmeye başladı. İnsanlar sevinçten ne yapacaklarını bilemez bir haldeydiler. Tekbirlere onlar da katılınca, muazzam bir atmosfer oluşmuştu...
Tüm bunlar bir kaç dakika içinde olup bitmişti. Yüzü gözü is içinde kalmış, sürekli ağlayan küçük kızın yaşadığı panik
ve korkulu hali, içler acısıydı.
Tüm gözler, merak içinde anneyi arıyordu. Onun mutluluğunu paylaşmak için can atan, insanların bakışları anneyi göremiyorlardı. Büyük bir telaş sardı tüm kalpleri. Gözler alev alev yanan eve çevrildi.
Anne yoktu...
Hafifçe esen rüzgarla birlikte, yağmur çiselemeye başladığında; Korkunç gerçeğin dehşetiyle, yürekler acı içinde dağlandı...
Böyle bir acının tarifi olamazdı. Ellerini kalplerinin üzerine bastırdılar, nefesleri kesildi sanki. Devasa bir mengenenin, dişleri arasında kalmış gibi, daraldı tüm yürekler. Nefes alamadılar. Dilleri Lal oldu.
Bir kaç saniye, hayat durdu.
Fedakar bir annenin, kınalı kuzusu kurtulmuştu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.