- 201 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KIYI
Uzun uzun cümlelerle aklımızı derdest eden bilmediğimiz kelimelerin derinliği içinde kaybolmuş halde kendimizi bulma biçiminin adına yaşamak diyoruz. Yaşamak öyle bir, iki cümleye sığmaz. Günlerce hatta haftalarca anlatmalıyız belki.
Her faninin anlayabileceği ama hiçbirinin anlatmaya dağarcığının yetmeyeceği bir gerçek. Hayata tutunuşların bu denli güçlü olmasının saçmalığını yaşayanlarla, hayatın içinden kaçma çabası içinde olanların arasındayım şimdi. Dipten çekip çıkardığımız umutların afallamasından kaynaklanan bir sersemlik hâliyle, topyekûn hücum ettiğimiz acıların özlemini çekeceğiz zamanı gelince belki. Sıradan saydığımız hayatımızı mumla arayarak sızlanmakta gerçeği görmenin acı bir şekli. Yokluğuyla savaştığımız bütün duygular bizden uzakta olmakta memnun bir halde belki. Kim bilir belki de kopuşlar bu yüzden acı vericiydi. Ne gündüz ayrılabilirdi alaca karanlıktan. Ne de gece vazgeçebilir güneşin parlaklığından. Dengeyi muhteşem bir şekilde yaratan yüce yaratıcı insanı da aynı harikulade bir biçimde yaratmıştı. Tabi insanların bunu ne şekilde algıladığı, ne kadar düşünerek yaşadığı tartışılır bir mevzu halini aldı. İnsanın kendini olduğundan farklı bir şekilde algılaması çağdaşlaşan evrenin oyunuydu. Fakat kimse içindeki kuyudan kurtulamıyordu. Çocukluğun özlemiyle, yaşlanma endişesinin arasında sıkışıp kalmanın ruh hali.
Gelenin gidenlere bir el sallama şekliydi gelişi. Gidenlerinde hoşçakal demesiydi sessizce gidişi. Umudu yarıda kesip hayatı bırakma biçiminin en canlı örneğine binlerce kez şahit olmadık mı?
Evet olduk...
Defalarca aynı sahnenin içinde uğurladık sevdiklerimizi.
Hangisinin içindeyim bilmiyorum ama.
Bende onlar kadar kıyıdayım şimdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.