- 184 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN ÖLDÜKTEN SONRA SEN-BÖLÜM-8
Büşra nefes nefese Onur Beyin kliniğinden içeri girdi ve Hülya’nın yanına giderek,
‘’ Pardon Onur Beyin davetlisi olarak geldim kendisine haber verir misin?’’
‘’ Büşra Hanımsınız değil mi?’ Bizde sizi bekliyorduk. Buyurun Onur Beyin odasına geçelim.’’
Onur Bey, bizi görünce ayağa kalkarak,
‘’ Buyurun Büşra Baş komiserim, sizi kızımız Başak’la tanıştırayım.’’
Tanışma faslından sonra Büşra,
‘’ Demek Palcuyla sen konuştun? Bir zamanlar bana da yardım etmişti. Çok şaşırdım doğrusu. Söyleyebileceğim tek şey var. Çok şanslı bir kız sın.’’
Başak,
‘’ Bana da çok yardımı oldu. Ona her şeyi anlattım. Hiç sesini çıkarmadan beni dinledi. Bana ne dedi biliyor musun?’’
‘’ Ne dedi?’’
‘’ Hiç korkma kızım, bütün dertlerin bir gün sona erecek. Ama sorduğum sorunun cevabını Palcu’ da vermedi.
Seda,
‘’ Hangi sorunun cevabını vermedi?’’
Başak,
‘’ Dertlerimin ne zaman biteceğini oda bilmiyor
sanırım.’’
Büşra,
‘’ Sana bir şey soracağım Başak, Palcu nasıl iyi mi?’’
‘’ Palcu, ha tabi çok iyi, sana selam söyledi. Bir ara seninle öbür tarafta görüşecekmiş. Sen ne diyorsun Büşra Abla?’’ Diye cevap verdi Başak.
Büşra,
‘’ Bir şey anlamıyorsun değil mi Başak. Anlasana sende seçilmişlerdensin ve bu yüzden çok şanslısın.’’
Başak,
‘’ Yeter artık her lafın sonunda çok şanslı olduğumu söylüyorsunuz ama nedense ben göremiyorum bir tek.’’
Bekle ve de gör diye cevap verdi Büşra, Bekle ve gör.
Seda,
‘’ Artık konumuza dönsek diyorum ne dersiniz? Teybi açın yaptığımız konuşmalardan bir pasaj dinleyelim ve onu üzerinde biraz konuşalım.’’
Yapılan seansın kayıtlarından bir bölüm dinledikten sonra, Seda Hanım teybi kapattı ve Başağa dönerek konuşmaya başladı,
‘’ Yaptığım kayıtları defalarca dinledim ve şuna inandım. Senin ilk yaşamın ne İzmir’de başladı ne de İstanbul’da. Sen bana anlattıklarını hatırlıyor musun Başak?’’
Başak,
‘’ Bazılarını hatırlıyorum. Daha çok gece uykularımda yaşıyorum dersem daha doğru olur. Zaman, zaman neredeyse deli olduğuma inanacağım. Ben erkek çocuğuyum.’
Seda,
‘’ Korkma kızım, el birliği ile bu işin üstesinden geleceğiz. Şimdi sana dinlettiğim bölümü bana yeniden anlatmanı istiyorum.’’
Başak,
‘’ Büyükçe bir avludayız, avlunun tam ortasında eşyalarımız yüklenmiş bir at arabası duruyor. Arabanın yanı başında annemle babam bir gaz ocağı için kavga ediyorlar. Babam arabada yer yok diyor. Annem ise onu burada bırakamam diyor. Biz, dedem babaannem ve halam hayretle ikisini seyrediyoruz. ‘’
Seda,
‘’ Sonra ne oldu?’’
Başak,
‘’ Ne olacak, babam gaz ocağını kaptığı gibi birden yere çarptı. Üzerinde tepinmeye başladı. ‘’
Seda,
‘’ Bana birazda bulunduğunuz yeri anlatsana hatırlaya bildiğin kadar.’’
Başak gözlerini kapattı ve bulunduğu yeri hayal etmeye çalışarak anlatmaya başladı.
‘’ Avluya büyük kocaman bir kapıdan giriliyor. Avluyu daire şeklinde düşünün. Bahçeye girişin hemen sağında hela var. Onun yanında tek katlı iki göz oda. Odaların yan tarafı boş. Ondan sonra ise büyük üç odalı bir ev daha var. Evin sundurmasında sabahları kahvaltıda tarhana çorbası içmek harika bir şeydi. Bu benim hayatım değil Seda abla ben bu hayatı yaşamadım. Allah’ım yardım et bana. Bir de büyük evin yanından arka bahçeye çıkılan bir daracık yol. İşte ben ilk hayatımda o evde yaşadım. Burası nerede acaba Seda abla?’’
Sen hiç merak etme bir gün soruların bütün cevaplarını öğreneceksin güven bana.’’
Bir köşede oturduğu yerden kalkarak yanımıza gelen Onur Bey,
‘’ bu günlük bu kadar yeter hanımlar çok iyi idiniz. Aferin Başak görünüşe göre kısa zamanda çok yol alacaksınız. Hanımlar eğer bana ayıracak vaktiniz varsa yan taraftaki kafede size çay ısmarlamak isterim.’’
Hepimiz birden cevap verdik isteriz.
Cuma akşamı Büşra Baş komiseri arayarak, yarın Başağ’ı evinde ziyaret edeceğimi ve bana eşlik edip edemeyeceğini sordum. Sevinçle kabul etti. Cumartesi günü sabah saat onda Dikilitaş’ta buluşmayı kararlaştırdık. Başak bizi gelip alacaktı.
Sabah tam onda üçümüz buluşarak yokuş aşağı yavaş, yavaş yürümeye başladık. Bir binanın önünde,
‘’ Bu binanın üçüncü katında oturuyoruz, hadi içeri girelim Naz abla.’’
Apartmandan içeri girdik. Üçüncü kata çıktığımızda, annesi Ömür hanım bizi kapıda bekliyordu. Salona geçtik.
Naz,
‘’ Başak çığım, Çarşamba gününden beri ne yapıyorsun?’’
Başak,
‘’ Okula gidip geliyorum, ama yakında tatile gireceğimiz için derslerin çoğu boş geçiyor. Bende kitap okuyup resim yapıyorum.’’
Büşra,
‘’ Resim mi yapıyorsun? Yaptığın resimleri gösterir misin Başak?’’
‘’ Tabi gösteririm. Öğünmek gibi olmasın ama resmim iyidir. Kara kalem çalışıyorum.’’
Başak yerinden kalkıp yaptığı karakalem çalışmalarını getirip masanın üzerine bıraktı. Naz’ın aklından ilk geçen düşüncesi, resimlerin gerçekten çok güzel olduğuydu.
Büşra,
‘’ Bunları bir yerden bakarak mı yapıyorsun?’’
Başak,
‘’ Hayır, bu resimler önceki hayatımda yaşadığım yerleri gösteriyor.’’
Başak resimlerin içinden birini eline alarak,
’’Bu resmi görüyor musunuz? Bu resimdeki derenin adı, Hatap deresi. Ben yüzmeyi bu derede öğrendim. Yani erkek çocuğu olarak yaşadığım bir önceki hayatımda. Şurası da bir zamanlar bizim bağımız idi. Tam ortasında bir kulübecik. O kadar güzel günlerimiz geçti ki orada. Yani bizim derken dedemle babaannemin. Şu resimdeki istasyon hemen bağımızın yanındaydı. Bana orada İstanbul’da oturduğumuz için İstanbullu lakabını takmışlardı.’’
Naz,
‘’ Bunları Onur Beyle paylaşman lazım. Bunu düşündün mü Başak?’’
Başak,
‘’Hiç aklıma gelmedi ama siz öyle söylüyorsanız bir sebebi vardır. Bugün Onur Beyin yanına giderken yanımda götürürüm.’’
Naz,
‘’ Bugün benimde gelmemi ister misin?’’
Başak,
‘’ Çok sevinirim. Büşra abla sende gelir misin?’’
Büşra,
‘’ Sedat Amirle konuşur bende gelirim.’’
Ömür hanım salona gelerek, ‘’ Başak kızım bana yardım et çay servisini yapalım.’’
Başak, tabi anne diye cevap verdi. Başak ile annesi mutfağa giderken, Büşra, Naz’a ‘’ Bugün Başağı bayağı iyi gördüm. Sen ne dersin Naz.’’
Bende senin gibi düşünüyorum Büşra Baş komiser diye cevap verdi Naz.
Büşra,
‘’ Bırak şimdi Baş komiseri, ben sana Naz diye hitap ediyorum. Sen de bana Büşra diye hitap et.’’
Biraz sonra bisküvi ve çaylar geldi. Biz çaylarımızı içerken Ömür Hanım lafa karıştı,
‘’ Başak son zamanlarda bayağı güzel resim yapmaya başladı. Kendisine bir sorsanıza resim yapmayı kimden öğrendi?’’
Naz,
‘’ Başak sana resim yapmayı kim öğretti?’’
Başak biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı.
‘’ Öncelikle anlattıklarıma inanmanız lazım. Bana resim yapmayı ilk yaşamımda, yani erkek çocuğu olduğum dönemde ressam bir arkadaşım vardı. Adı Orhan Akkaplan. Benim resim hocam odur. Kendisi ünlü bir ressamdır’’
Hepimizin ağzı bir karış açık kaldı. Başağın söylediği inanılacak gibi değildi.
Büşra,
‘’Peki, Başakçığım bu ressamı araştırdın mı?
Başak, hayır araştırmadım diye cevap verdi. Naz’la bakıştık.
Naz,
’’Ben bunu bir araştırayım. Büşra kalkalım ne dersin? ‘’
Büşra,
’’İyi olur ben daha Asayişe uğrayacağım.’’
Naz Başakla Ömür hanımı evine davet etti.
Büşra Asayişe dönerken, Naz’da eve doğru yola çıktı.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.