- 454 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
Lulu'ya Böyle Söyledim (Hızır)
Rüyanın birinde Hızır oldum, Hızır oldum da kendimi tanıyamadım. Bu yabancılık yüreğime ağır geldi ve ağladım. Öyle bir ağladım ki gözyaşımdan Hızır kendine bir kolye yaptı. Ruhumun utangaç kırıntısıyla kolyeyi kırmızıya boyandı. İnsan utanır iken renklerden bir kırmızı ile hukuku vardır. Kolyenin rengi bundan ötürü. Kolyeyi boynuna astı ve yürümeye başladı.
Hızır ben oldu, ben bulut oldum da Hızır’ın göğünü kapladım. Cellabiye’sinin eteğinde sitareler ışıldıyor, omuzlarında ay huzmeleri, göğsünde haşmet, gözlerinde sükunet, cemalinde nur vardı. Uzunca yürüdük, yol sürdük, dağlar aştık, dallanıp budaklandık. Bir dağ yamacında bir adamla karşılaştık. Hızır ile adam selamlaştılar, birbirlerine sarıldılar, sonra da bağdaş kurup oturdular. Meğer adam Hürmüz’ün elçisi imiş, daha yeni tazecik göğün yedi kat üstünden, arşın ötesinden inmiş. Gördüklerini, duyduklarını, olanı biteni, olacakları, olmuşları Hızır’ın kulağına fısıldadı. Gayp bir deryaya dönüştü o ara ve Hızır ile Zerdüşt derya üstünde taşlar sektirmeye başladı.
Yanı başımızdaki dağdan Akbaba sesleri yükseliyor, ölü bedenlerin etleri ile sesler oburluk neşesine dönüşüyordu. Ölü bedenlerin ruhları Zerdüşt’ün fısıldayan sesi ile fezaya uçmaya başladı. Her ruhun kendine göre bir uçuşu vardır desem; yeridir. Yalpalayan çok oldu ama uçamayan yoktu. Zaten ruh dediğin uçucu bir şey. Zerdüşt ve Hızır birbirine sarıldı ve veda etmeye hazırlandı. Bir kuş oldu Zerdüşt ve Hızır onu gömlek cebine koydu. Kuş cinsinin Serçe olduğuna bahse girilebilir, yani en azından ben girerdim ama ben bulutum. Bulutlar bahse girmez bahis konusu olurlar ve Zerdüşt bir kuş oldu ise bu kuş Serçe olmalıydı. Rüyası incelikli olmayan biri Akbaba diyebilirdi ama leşçi bir kuş cinsini Zerdüşt’e reva görmek büyük küfür!
Gömlek cebindeki Zerdüşt Hızır’ın kalp atışlarını (sol gömlek cebi) masal gibi dinledi ve tarihe gözlerini yumdu. Ahuramazda (Hürmüz) ondan razı olsun. Elçilik vazifesini icra etti de tarihin kahverengi köşesine itildi. Tarihe gözlerini yuman ve haliyle uyuyan Zerdüşt’ü; Fi tarihli uykusundan yaklaşık İsa’dan Sonra yirmi beş yüzyıl sonra adamın biri uyandırdı.
Zerdüşt uyanmadan ve Adam onu uyandırmadan, Hızır ile yürümeye devam ettik. Sarp yollar bizi ormana götürdü. Ben ağaçların üstünde kaldım. Hızır ve Ermiş’in biri gölgede kaldı. Ağaçların dalları arasından hayal meyal gördüğüm kadarıyla, Zerdüşt gömlek cebinden çıkmış da olay mahalli üç kişilik olmuş. Ben ağaçların birbirlerine gösterdikleri hürmeti seyrettim. O kadar nazikler ki birbirlerine adeta ulvi bir nesir gibi. Bu seyirden kendimi alıp dalların arasından hayale meyale bakınca; olay mahalli üçlüsünün ağaçların kökleri arasındaki sohbete kulak kabarttıklarını gördüm. Ağaçlar birbirlerine gökte oldukça nazik, toprağın altında ise sağlıklı iletişim içindeydi. Adeta barbar bir topluma örnek olabilecek ve barbarlığı bertaraf ederek müferreh bir toplum haline getirecek bir örnek. Bu mucizenin kendisiydi. Bu mucizelerin en güzeliydi.
Üçlü konsey bir süre sonra ağaçları dinlendikten sonra birbirlerini dinlediler. Konuştular ve sözcükler ağızlarından birer mercan olarak çıktı. Ağaç tarlası biraz daha yeşillendi. Zümrüt kat sayısı arttı. Bir kişi daha eşlik etti mercanlı söyleşiye. Kulaklarım bana oyun oynamıyor ise eşlik eden isim İlyas idi. Zaten bu yeşilin Zümrüt hali başka türlü açıklanamazdı. Oyun bahsine dönecek olursak; evet, insan uzuvları sahibine oyunlar oynar. Beyin mesela oyun konusunda mahir bir uzuv ve insanı oyun hamuruna dönüştüren bir kabiliyete sahiptir. Bu olağanüstü bir kumpanya. Ve evet, insan kulakları ile görür. Bu da kumpanyanın dahilinde.
Hava karardı. Hızır dostlarını gömlek cebine koydu. Yürüme devam ettik. Ben uyandım ben oldum. Hızır ve dostlarını rüyada bıraktım.
Sol gömlek cebim doludur benim.
Lulu, kendince kal kimseciklere benzeme.
Lulu’ya Böyle Söyledim.
YORUMLAR
Mistik bir rüya, surreal bir öykü...
Aradığımız Hızır, varlığı, tılsımı, gücü; Ermiş'lerle, Zerdüşt ile kualisyonu, dayanışması...
Bu salt bir rüya olmasa gerek. Hani bizi gerçeğimizle buluşturan, sarsan ve uyandırmak isteyen bir öykü olmalı, diyorum...
Ağaçların barbarlıktan uzak duruşu, "hürmeti" de ne demek mesela? Ya "sağlıklı iletişimleri" söylemi neyi anlatmak istiyor bize, vermek istediği mesaj ne olabilir ki? Mesela yani...
Değerli hocam; siz, "sol gömlek" cebinizi hep dolu tutun. Tılsımı herkeslere iyi gelir, eminim; hiç bilmeseler de...
Sağ olsun Lulu, sağ olsun Lulu'ya başvuranlar...
Kaleminize ve size baki teşekkürüm ve saygımla.
Tüya tarafından 7.2.2024 20:56:24 zamanında düzenlenmiştir.
Orhan KANZA
Saygılar, sevgiler sevgili Tüya.
Orhan KANZA
Teşekkür ederim.