- 217 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DEPREMLE UYANMAK
DEPREMLE UYANMAK – 6 Şubat 2023
“İyi geceler” dileğinde bulunduktan ve derin uykulara daldıktan sonra kimse bilmez o gecenin sabahını. Bilmez Güneş’in aydınlık ışıklarını bir kez daha görüp göremeyeceğini. Sevdiklerinin gözlerindeki pırıltıyı, bakışlarını -belki de- son kez ziyaret ettiğini… Onu bekleyen akıbetin boyutlarını. Çünkü o, çizginin iki yakasında sürekli yer değiştirendir.
Deprem… Gecenin yumuşak, huzurlu yatağında olanları, önüne kattıklarını -acımaksızın- derin uykusundan uyandıran. Gök gürültülerinden, şimşeklerden ürken çocukları evrenin tanımsız donduruculuktaki yüzüyle tanıştıran. Evsiz, ocaksız, yuvasız kalmakla…
Sen bir coğrafya ürettin. Sayısız insanın güvenli limanı su içinde. Binlerce kişi enkazlar arasına hapsolmuş donarak beklemekte. Hayattan kopmuş, mutlu birlikteliklerden, tüm anlamlardan uzaklaşmış; apayrı yerlerde üşümekte. Eksi derecede seyreden hava ile birlikte, umut peşinde gezinen yüreklere ‘zor’ eklenmekte.
Zor… Kimsecikler kalmadı… günler öncesinde bulunduğu yerde. Gülüşler yok, sevinçler yok.
Sönen ocaklar ne zaman tekrar yanar, tekrar ne zaman ısınır kalpler, ruhlar… Arkada kalanlar bekler mi gidenleri yerlerinde. Güven verir mi sıcacık, terk edilmiş yuvalar…
Yaşadık… Yine… Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa… Uykuları kaçıran ve kaçırdığı yerde bekleten. Ve duaya sığınarak bugünlerin geçmesini bekleyen binlerce afetzede/yiz.
Tüm Türkiye tek yürek yine… Harçlıklarını depremzede kardeşlerine gönderen, karne hediyesi ayakkabılarını, botlarını, emekli maaşlarını, yüreğinin zenginliğini, sevgisini zarflara, yardım kolilerine, kaban ceplerine koyan, kalbini kilometreler ötesine ulaştırma gayretiyle sessizce gözyaşı döken insanlarımız; O gece gerçek.
O gece var. O gece yaşandı. Her vakit kendini yoklayan beynimiz her yoklayışta -bu gerçeği çok üzülerek ifade etmeliyim ki- doğruluğunu tekrar tekrar yaşıyor, yaşatıyor. Sürüyor istemsizce alışkanlığa dönüşen hallerle. Ampulden gözlerini alamayan, gittiği şehirlerde, evlerde en ufak çatlaklara şartlanan, gelecekle ilgili planlar yapamayanlar olmuşken, “Yer kaymıyor sadece… Kayıp giden, hayatlar…”
Duvarların çatırdaması, karanlığı depremin sarmalaması, eşyaların bir nevi konuşması, evlerin ‘dayanamıyorum’ der gibi haykırması, kapıların kirişlerin -deprem durmasına karşın- bir türlü susmaması, ardından son’u solumak… Kurtulmak ya da kurtulmamak. Zamanın sonunu soluduğunu hissederek son noktayı koymak üzere olmak. Son durağa yaklaşmak fikrinin bedenlere dolması değil sadece ismi. Bunun ismi belki boşluk, belki anlamsızlık… Bunun ismi şükür, tahammülle sınanmak, sabır. Bunun ismi kaçış ya da kopuş. Bunun ismi gidiş bildiklerinden. Belki yüzleşme, belki muhasebe etme.
Kardeşliğin, iyiliğin baki kaldığı, ölmediği dünya evinde bir göçebe insan. İnsan yaratılanların en üstünü en değerlisi. Akıl sahibi… Mantık, fikir sahibi. Aşılacak bu karlı dağlar, sarp geçitler. Aşacak insan… Sarılacak yaralar. Saracak insan…
Yine… Okul bahçelerine dolacak masum güzellikleriyle çocuklar. Beyaz sayfaları bilgi bilgi dolduracağız tekrar. Sevgiler büyüyecek sınıflarımızda; hep birlikte olacağız bir gün. Hatıralar çoğalacak, yükle(n)diğimiz hüzün trenlerini kaldıracağız. Capcanlı yüzlerinizi, hayat dolu gözlerinizi göreceğim/z tekrar. Yeter ki umut hep var olsun kalbimizde.
Aydınlık kapımızı çalar, camımıza vurur tekrar…
Not: Bu yazı 14 Şubat 2023 tarihinde Asanatlar.com’da yayımlanmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.