LAİKLİK
LAİKLİK
Köken Olarak Fransızca bir kelime olup günümüzde hukuki temel de kullanılan bir yönetimin şekillenmesidir. Tanım olarak anlaşılmasının kolaylığı bakımından din işleri ile devlet işlerinin ayrılması veya bu işlemlerin ve işleyişin ayrı yürütülmesi manasına gelir.
Devlet din işlerine kişinin inancına ve inancının gereğini yerine getirmesine karışmaz. Müdahale etmez. Bunun yanında devletin idaresine de dini müdahaleyi kabul etmez. Devlet yönetiminde din kurallarına yer vermez.
Diğer taraftan dine müdahale etmeyeceği için toplum içindeki çeşitli inanç ve din mensuplarına da müdahale etmez. Herkes bildiği ve inandığı şekilde dininin ve inancının gereğini yapar. İşte yönetimdeki laik sistem bu hoşgörüyü sağlar. Bunun aksi bir ortamda dinler ve inanç sahipleri arasında çatışmalar ve iç savaşlar ortaya çıkabilir. Tarihte bunlar olmuş vakalardır.
Toplumun içindeki farklı din mensuplarının uğrayacağı karşıt fikir ve din sahiplerinde düzeni ve kuralların işleyişini bozmaya çalışan davranışları da laik sistemde devlet önlemek zorundadır. Herkesin özgürlüğünün yasalarla belirlenmiş bir sınırı vardır. Bu sınır ihlal edildiğinde devleti karşısında bulur.
Laiklik devlet ile din arasında bir temel oluşturur. Bazı milletler de devlet dine bağlıdır. Her şey dini esaslara göre yönetilir. Yani teokratik bir yönetim anlayışı. Ama o devleti oluşturan halk çeşitli din ve inanç sahiplerinden oluşuyorsa her zaman kargaşa ve anarşi olağandır. Devlet çoğunluğun inancına göre şekilleneceğinden azınlıktaki inanç sahipleri dışlanmış ve inanç vecibelerini hakkıyla yerine getiremeyecekler dir.
Bazı milletlerde din devlete bağlıdır. Devlet ne derse ve devletin koyduğu esaslara göre din uygulama ve yaşama alanı bulur. Bilhassa imparatorluklar böyle birer yönetimdi. Osmanlı imparatorluğu da devlet olarak dini yönetiyordu. Bu sistemde ise dini uygulamalar devletin müsaade ettiği ve koyduğu kurallar çerçevesinde ancak yerine getirilebiliyordu. Sözde var olan gerçekte asla olmayan bir ibadet serbestisi vardı.
Birde din ve devlet serbest bağımsız özerk bir yapıya sahipse orada günümüz de adına demokrasi dediğimiz yönetim vardır. ABD de ki sistem gibi. Biz dede Türkiye Cumhuriyeti olarak bu gün adına laiklik dediğimiz din ve devlet kurumlarının özerk olması, eksiksiz uygulanması herkesin din iman ve inanç alanında özgürce ibadetini yerine getirmesini, devletin ise kendiişlerine bakmasının eksiksiz yerleştirilmesini sağlamaya çalışmaktadır. Ne yazık ki bağnaz düşünceli, menfaat kapıları kapanacak olanlar tarafından laiklik dinsizlikmiş gibi inanç sahipleri kandırılarak bu konu yozlaştırılmaktadır.
Cumhuriyet ile birlikte ülkemizde laik devlet ile Müslüman kesim arasında bazı çıkar ilişkileri zarar görenlerin yıkıcı faaliyetleri, uyduruk menfaat şebekesi gibi çalışan bazı cemaatlerin el altından din kisvesi altında kendi uydurdukları yapay inanç kışkırtmaları ile irticai ortam yaratmışlardır.
İrtica sahte din ve taassuptur.Çünkü topluma faydalı her yeni icada ve gerçek dini esaslara karşı çıkmak bunu hemen din ile bağdaştırıp kendi sapkın inancını empoze etmek irtica dır. Devletin koyduğu idari kuralları ve kanunların içeriğini dinden çok siyasi amaçları için kullanarak da toplumu devlete karşı din kullanılıp karışıklıklar yaratılmaktadır. Okuma alışkanlığı maalesef olmayan halkımız gerçekleri araştırmadan böyle grupların peşine takılıp zavallı durumuna düşmektedir. İçine din konusunda girince bu aldatmacalar daha hızlı yayılmaktadır. Bu da irticai bağnazlığı körüklemektedir.
Cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün arzu ve isteğiyle laik devlet anlayışı İslam dinini teokrasi, dinin devlete bağlılığından, din benim dediğimdir baskısından kurtulmuştur. Fertlerin dinini özgürce uygulama serbestliğini getirmiştir. Ve lakin halen içi boş irtica dan kurtulunmamış. Din çıkar çevrelerinin elinde oyuncak gibi kullanılır olmuştur. Bazı bilinçsiz bilgiç kişiler azın sınmayacak kadar fazlalar. Bunlarda bu irticai din bağnazlarına çanak tutmaktalar.
Bakınız öyle propaganda yapıyorlar ki emperyalist ülkeler tarafından işgal edilen vatanı ve bu mukaddes dini işgalci Ortodoks yunanlıdan kurtaran yıkılan bir imparatorluk kalıntıları üzerinde bir vatan yaratan Atatürk ‘e bile hakaret derecesine varan karşı çıkışlarda yok değil. Atatürk ve silah arkadaşları o vatan severler kurtuluş savaşını inançlı halkı ile verip bu topraklarda Laik bir Cumhuriyet kurmasalardı, İslam dininin De si bile kalmayacak, minarelerde ezan sesleri yerine kiliselerden çan sesleri dinleyeceklerdi. Çocuklarının ve torunlarının isimleri Yorgi, Simitis olacak erkek çocukları sünnetsiz birer kopil yetişeceklerdi. Yatıp kalkıp bu bağnaz fikirlilerin tarihe mal olmuş kahramanları ve bizlere özgürce ibadet edebileceğimiz bir ortamı yaratanları şükranla anmaları gerekir.
Laik olmayan imparatorlukta kadınlarımız sanki yok hükmünde idi. Okuma yazma oranı zaten erkeklerde % 7 iken kadınlarda %01 gibi yok derecesinde bir oranda idi. Kadınların okuması günah sayılmış eve kapalı cahil sokakta erkeğinden 3 adım geriden giden, dünya nimetlerinden mahrum, çalışmayan. Meslek sahibi olamayan, mal gibi alınıp satılan erkeğin kölesi, hizmetçisi, erkeğinin kafası attığında dövülen ve sövülen boşsun deyince kutsal evlik müessesi erkek tarafından hemen oluşan cahiliye devri cariyeleri gibi insan mertebesine konulmayan yaratıklar gibi idi ler.
Meşhur bir deyim vardır. Cennet anaların ayağı altındadır. Ama dinin bu kadar kutsal saydığı kadına ön görülen muameleyi görüyor musunuz? Bunu da dinimizde olmayan din adına uygulanıyordu. 1878-1908 yılları arasında Osmanlıda kadınlar seslerini yönetime karşı çıkarmaya ve duyurmaya başladılar. Onlarda insan muamelesi görmek birinci sınıf insan olduklarını ona göre yaşamak istediklerini dillendirmeye başladılar. Haklarını arar oldular. Bunu çok iyi bilen ve o günlerde gözlemleyen büyük insan devrimleri ile hayata geçirmeye çalıştı. Bu konu da çok yol alındı.
Bunu sağlayan laik Cumhuriyet idaresidir. Bu gün kadınlarımız ve erkeklerimiz el ele omuz omuza hür ve özgürce vatan için çalışıyor. Laik Cumhuriyetin getirdiği serbestlikle dinini inancını istediği gibi kullanıyor.
Siz bakmayın başörtüsüymüş, kadın Cuma namazı kılabilir kılamaz, cenaze namazında saf tutar tutamaz iddiaları laik sistemin sonucu değil. Yıkıcı bölücü dini istismardan çekinmeyen siyasi dinozorların, menfaat çetelerinin uydurma soyguncu tarikatların, yabancı yıkıcı güçlerin bizlerin arasına soktuğu kin ve nefret duygularının eseridir. Dinini Kuran ahkâmı içinde hadis ve sünnete uyarak doğru olduğuna baskı görmeden uygulayan ve inanan en iyisini ve yapılması gerekeni yapmış olur.
Laik devlet yönetimi dinsizlik değildir. Hiçbir zamanda olmamıştır. Bilakis din laik devlet anlayışında en güzel şekilde uygulama ortamına kavuşturulmuştur. Ama ortalıkta bağnaz, softa, riyakar, ikiyüzlü dinden bir haber dini çıkarı için kullanan, muskacı. cinci. kadınların orasına burasına dua yazan din bezirganları cirit atıyor. İslami yeti ülkemizde ortadan kaldırmak için her türlü melaneti yapıyorlar. Cahil halk ta bu gibilerini önemli matah kişilermiş gibi savunup peşinde sürükleniyor.
Görüyoruz ki laiklik devletin vatandaşları arasında dini ve diğer farklılıklar konusunda tarafsız ve yansız kalmasıdır. Gerçek inanç ve iman sahibi Cumhuriyet sevdalı insanlarımızı Allah doğru bildiği yoldan ayırmasın AMİN
DURMUŞ KARABAĞLI
YORUMLAR
Devlet idaresinde sistemlerin adından çok, ''LİYAKAT'' birinci derece de esas alınarak, sistemlerin ''LİYAKAT AHLAKI'' düzeneği üzerine oturtulması, tüm sorunları sıkıntıları tartışma konusu dışına atacaktır derim hep.
BEN DERİM SADECE SANIRIM;)) çünkü sesimin yansımasıdır çınlayan.
SAYGIMALRIMLA
Ne yazık ki bağnaz düşünceli, menfaat kapıları kapanacak olanlar tarafından laiklik dinsizlikmiş gibi inanç sahipleri kandırılarak bu konu yozlaştırılmaktadır.
Süper zekânızı hangi LAİK ortamda olgınlaştırdınız
Geri zekâlığınıza ayyy pardon pardon İLERİ ZEKÂLIĞINIZA hayran kaldım
Tanrı seni ve senin gibilerin korusun korusun amin amen amen amin
Durmuş bey Laiklik adlı yazınıza göz atma imkanı buldum
İki sorum olacak size
Laiklik din ve devlet işlerinin birbirine karışmasını engelleyen bir düzendir diye tanım yapmışsınız.
Ülkemizde devletimize bağlı çalışan Diyanet işleri adlı bir kamu kurumu vardır
Bu kurum Dini fetvaları veren Camileri yöneten hutbeleri ve vaazları belirleyen yöneticilerinin Devlet atamaları ile belirlendiği Sünni esaslarına bağlı ve Hanefi meshebini temel alarak çalışan resmi bir kurumdur.
Devlet bu kurum üzerinden Dine,Din anlayışına doğrudan müdahale ediyor mu? Ediyorsa bu Laiklige aykırı değilmidir?
İkinci sorum ise yazınızda ki bir paragrafa olacak.
''Dinini Kuran ahkâmı içinde hadis ve sünnete uyarak doğru olduğuna baskı görmeden uygulayan ve inanan en iyisini ve yapılması gerekeni yapmış olur.''
Kuran'ı Kerimi okudunuz mu ?
Kuran'ı Kerimdeki Ahkam Ayetleri konusunda bilginiz var mı ?
Bu Ahkam ayetlerinin gerek bireysel gerekse toplumsal uygulanması halinde ortaya çıkaracağı sonuçlar konusunda düşüncelerinizi öğrenmek isterim.
Hayırlı çalışmalar dilerim.