Benzemek değil benzelene
Öykünmek derdimiz olsaydı öykündüğümüz
höyüklerde bulunurdu. Ve ona ve o ana tanık olmuş zamana tapılırdı. Bizler ise ne benzemekti birilerine ne anka kuşunun külünden yaratılmışı yaratmaktı işimiz.
Biz tarih sayfalarında alınları zaferlerle süslenmiş, ne onbeşliler, ne nene hatunlar ve ne de sarı saçlı mavi gözlü Musatafa Kemal’ler doğurmazdık. Eşsiz benzersiz bu vatan topraklarında. Yani gözüm, gözümüz hep göklerde, ellerimiz hep ilerde, kollarımız ulaşılamayan umduğumuzu umduğumuzdan öte süsleyen bir neslin, doğup doğup büyüyen, Büyüdüğünde ölmeyen duygularına sahip bilincin çocuklarıyız. Bu yüzden ne görüntümüz sizin bildiğiniz eskisi gibi gözükür gözünüze, ne eski bilincin yakasına yapışmış kirin iziyiz biz.
Biz ne bir ölüyüz ve her bir diriden farkımız var bizim .