Üvey Mutluluklarla Süslü Zula
Zamanın yalın ayak geçitlerinde mola verirken, adamakıllı durulanıyorsun. Anlamsızlığın sataşan selamlarına, kuşkuyla bakıyorsun. Ellerin ve kolların ise bağlı!
Rivayet değil zamanın kendine sadıklığı, aşkı. Zaman yenik düşse de kekremsi geçişine, yine de aşıktır kendi izine:
Mesela mevsimine aşıktır zaman.
Fırtınalarına, musonlarına aşıktır.
Işığına aşıktır zaman.
Say ki, sende ışığa dair ne varsa söndürmek ister zaman. Ve en çok da karanlık kostümünü sana giydirip, aşık olur sende gördüğü kendine...
O, kendi karanlığıyla kundaklar seni. Sen bilmesen de, sıradan bir gerçektir gecenin gözlerinde. Sevecendir. Tılsımıyla sever seni zaman; tıpkı yeni bir aşık gibi, ilk kez dokunur gibi dokunur apak ellerine.
Zordur zamanın gündemini kavraman. Listesi, programı kaotiktir. Zaman - sana sezdirmeden - ketum adımlarıyla söndürür tüm ışıkların bilindik yalınlığını. Karanlığıyla öne çıkar ve "hiç" incitmeden arkadan bağlar kollarını.
Zaman, yavaş yavaş zehirler damarlarındaki kanı: sonra da, susuz kalmış ince kum dehlizlerinde kavurur kaslarını, o samanlaşan belleğini.
Aşksız kalınan ikindilerdesindir artık. Kırgınlığı dingin şiirler çalar kapını. Parmak uçların sızlar, kanarken kaburgalarının arası. O vakit, belki zor büyür, içinden sancıyla doğurduğun yeni şiirler.
Tasarladığın ne varsa, muhtemelen yarım kalmıştır belki. Ve istesen de, kendine bile anlatamazsın derdini...
Usul usul kapını çalar yaşlanmışlığın ağarmış saçları. İstemsizce açarken sen kapıyı; kırışıklıklara aşık zamanın boy aynası çıkıverir karşına: hadi, sorgula şimdi kendini! Dile ne dilersen zamandan, yitirdiklerine dair ne varsa...
İstersen sorunun başına dönelim:
Kimdin, ne oldun?
Hangi patikalardan, hangi uçurumların kenarlarından geçtin?
Ne vakit incindin?
Kimlerdi seni inciten?
Senin de mi incittiklerin vardı yoksa?
Dahi dokunamadıkların, dukundukların... hatta sevdiklerin mi vardı?
O en çok sevdiklerin neredeler şimdi?
Ya söyleyemediklerin, hadi bakalım, çekincesiz söyle!
Ne o? Anımsamaya mı başladın paradoksları, çelişkileri, devingen trajedileri? Ve yatağından bir nehir gibi geçmeye mi başladın, hayat denen kara mizahın?
Peki bundan sonra ne yapmalı? Yoksa içinden bir ses: ”hançerleme yarının cılız fonetiğini. Kendinden dahi saklı tut perde aralığından sızan ışıkları” mı diyor?
Her şeyin tadı tuzsuz ve acı olsa da ağzında; gözlerine çöken bulutları kov, hep kov... Zamanın kederle ilişkilendirdiği ketum aşk eylemlerine de asla aldanma.
Bu kirletilmiş dünyanın, kirletilen düşüncelerinden uzak tut ütopik hayallerini. Sökük, yırtık ne varsa hayatın hatırasında; gözden geçir yeni baştan – dilersen tıpkı bir albüme bakar gibi incele. Sonra da, sabırla dik, sabırla yamala o titrek ellerinle…
Hatta bundan öyle, üvey mutluluklarla süslemelisin zulanı! Derim ki; yak bütün lambaları ve aynadaki kendine bir vitrine bakar gibi bak. Mim sanatıyla dalga geç hayatla. Sunduğun pantomimin yönetmeni de, oyuncusu da kendin ol. Becerebiliyorsan eğer; gülümse, hep gülümse...
Mesela; her hafta sonu bir demet çiçek al meydandaki çiçekçiden. Vazolarından birine özenle yerleştir. Her an görebileceğin bir yere koy sonra.
Sula, konuş onlarla! Çiçeklerin yalınlığına aldanmak, hayata aldanmaktan çok daha iyidir nasılsa.
Göreceksin; arınacaksın hayatın sana sunduğu suskun ve pısırık portrelerinden, ketum aşklarından...
Kendi akl/ar/ınla dost olup, dostça söyleşeceksin karıncalanmaktan yıpranan kalbinle.
Bu yetmez mi sana?
(foto bana ait)
H. Korkmaz, Okt. 2023 Sthlm
YORUMLAR
Değerli dost kalem, yazıya konu zaman kavramı hakkında kitaplar dolusu şeylerin yazıldığı, çizildiği, çok şey anlatıldığı bir husus. Değindiğiniz konu esasen insanın en değerli varlığı.
Her hayat zamanı konu edinmek durumundadır. Zaman her hayatın içinden akıp gider. Tabi zaman kavramı o kadar geniş bir tanımlama ki, ne söylesek yetmez. Kanımca zamandan daha devasa bir anlatı yok. Ya da hiçbir anlatının yetemeyeceği. Yaşamın kendisi var içinde.
Benim de nacizane yazdığım çoğu şiirin ana temasını zaman kavramı oluşturur. Kiminde az vardır kiminde çok ama çoğunda vardır.
Murathan Mungan'ın 'Şairin Romanı' adlı kitabında: “Hayat kısa olabilir ama anlar sonsuzdur.” der. Sanırım her insanın zaman ile ilgili en büyük anlatısı, kendi yaşantısıdır, yaşadığı anlardır. Ve o anlar kimi hüzün, kimi mutluluktur. Bunlar gereklidir, çünkü hayatın kendisi budur.
Tebrik ederim. Anlatı ve konusu ile çok güzel bir yazıydı.
Selam ve saygılarımla...
Tüya
Zamanın hangi anını, hangi yanımızdan alıp su gibi akışını anlatalım? Bir de zamandan beklentilerimiz var, umduklarımız var...
Zaman; hem sahip olmak istediğimz, hükmedip yönlendirmek istediğimiz; hem de kendimizden uzak tutmak istediğimiz bir soyutluk... Onun bize ne yaşattığına bağlı elbette...
Özerinde felsefe yapılacak uçsuz bucaksız ve zamansız bir kavram...
Çok teşekkür ederim irdeleyen yorumunuza.
Saygı ve selam ile.
Yazının iki farklı zulası var gibi. Birinde; güneş almayan karanlık bir odada kıskıvrak yakalayıp çapraz sorguda sorgulatıp düşündüren, eksiklerini, boşluklarını yüzüne vurup hatırlatan; diğerinde güneşe çıkartıp, serbest bırakan, umutlandıran, hayat veren ve kendi kendini motive eden bir iç döküş...
Geçenlerde arkadaşın biri " içimde bahsedilmeye değer bir kaos kalmadı." demişti. Doğru dedim kendi kendime, o kadar çok taşın suyunu sıktık ki, bizde bi şey kalmadı artık.
Tüya'm, sevgiler çokça...
Güney
Gule
Güney
Sert bir fırtınanın insanı çarpması gibi ayıltır bazen insanı. -Bazı- Kaoslar verimli kılar insanı, yaşadığın diğer tüm anları da anlamlı, değerli.
Tüya
Çok seviyorum senin bu tini sitimüle eden kreatif analizlerini. Ve repartuarın öyle geniş ki, bazen içimden gizli gizli gölgen olasım geliyor.. :))
Çok teşekkür ederim canım Gule,
İyi ki varsın kelamınla, varlığınla.
Hep sevgimle.
Tüya
Çok teşekkür ederim, sevgili rengim.
Hep mavi olsun göğünüz,
Selam ile.
Zamanı sorguladığım bir yaşta olduğumu düşünmüştüm !!
Anladım ki şimdiye kadar sadece sanmışımlarla geçirmişim şu ölgün sessizlikler yüklü vagonlardaki yolculuklarımı. Gözlerimin faltaşı iriliğinde görememişim aşkın da zaman
kadar hain olduğunu...
Tılsımlı geçişlerinde izbe kuytuluklar iliştirmiş sadece kalp dediğimiz anlamsızlıklar yuvasına ve sorgulanan olmuşum karşısında zamanın...
Çok etkiledi sorgulamalar,
Tebrikler Tüya...sevgiyle.
Tüya
Pek hoşnut olmasak da, bu bir gerçek belki...
Çok teşekkür ederim hissiyatına ve güzel katkına.
Selam ve sevgi ile.
Zamanın Vedası.
Bir yanıyla uzak sanki.
Bir yanıyla yakın.
Tevekküle teslim.
Bir yere uzanan merdiven.
Ya da inen bir yerden.
Farklar kayboluyor.
Hah işte söylemek istediğim.
Farkındayım, bu duyarlıkları kimse tanıdık bilemez.
Yaşıyorum hâlâ.
Umut çoğalsın.
Umut çoğalalım.
Çok saygımla Sayın Yazar.
.Çok saygımla.
Tüya
Zaman ve insan...
Hangimiz bu veda eden, hangimiz teslim olan ya da köle olan bir diğerine ve dahi hükümsüz kalan?. Zaman mı insan mı?
Diyalektiklen mi, yoksa metafiziklen mi açıklanmalı zaman kavramı?
Hangi doğru daha doğru? Kim/ler/in doğrusu?
Tevekküle teslim" midir hayat denen kaosun içindeki suallerimizin cevabı? Vesaire vesaire...
Her daim bir kapı aralarsınız yorumunuzla. Ben de belki kaparım o kapıyı; belki de anlamadığımdan yeterince.
Ama "umut çoğalsın... çoğalalım" kesinlikle. Ona hepimizin her daim çok ihtiyacı var çünkü.
Çok teşekkür ederi, Üstadım.
Hep değer katarsınız şiirsel kelamınızla.
Saygılar, selamlar.