Eşik
Eşik de beşik gibi. Bir sınır, çizginin tam ortası. Ya ötesindesin ya berisinde ya da tam ortasında bir kuzeye bakıyorsun bir güneye, bir doğuya bakıyorsun bir batıya... Eşiğin matematiği kuvvetli, eşiğin edebiyatı da kuvvetli, eşiğin fiziği kimyası biyolojisi de kuvvetli. Çünkü eşik; bir değer. Dayanma gücü, yırtılma katsayısı, sıfır noktasının sıfırı.
Yön kimsesizdir. Yönelim de şansa. Tanrının yönünü düşünürsek...
Dünyevi, ya hu bi rahat bırakırsan, ne güzel gidiyordum yazıyordum yani... Tanrıya ne zaman gelecek bu çocuk diyordum. Noldu mutlu mu oldun Tanrıya gelmeme, yok ya hu, hiç çıkmıyor değil mi aklından Tanrı. Sorma, geri zekalı aklıma girdi beni de geriletti. Neyse diyelim, rahatsız etme emi... Tamam yeğenim nasıl istersen, sen yazmana bak...
Yönelimini bulmak gerek, pozitife veya negatife, insan hem manen hem madden zarara veya kâra oynar. Zarara kimse oynamaz, o biraz civanmertliktir, kendinden vermektir, başkasını öne geçirmektir falan. Lakin zarar da güzeldir, hırsını dizginler, aşırılığı önler. Lakin hem eşiği hem de yönelimi bozan bir şey var, seni aradan çıkaran bir şey..
Dünyevi, efendim üstadım, çok kibarsın bakıyorum da, bırak lafı ne oldu gene... O bozan şey Tanrı mı diyecedim... Yav yok, Tanrıyla bozmuşsun kafanı üstad, çık aradan yahu. Tamam...
Tam sırrı açığa çıkaracağım, araya girdi, unuttum zihnimdeki kelimeyi... Şansa bak ya hu, bir an da işimiz düz gitse şaşarım. Neydi o kelime, hay ben bu Tanrının...
Dünyevi, efendim ya hu, ne oldu... Ebenin gözü oldu.. Yav sinirlenme, bulursun elbet ol kelimeyi...
Etki, dış etki, bok böceği etkisi, rüzgarın etkisi, nefesin tepkisi, bilinmezlik katsayısı, dürtü; iç dürtü, dengenin bozulması, zırıltı etkisi, mikro fırtına tepkisi, kaosun benzersizliği, eşitsizlik, düzenin oyunu veya zevki, halin ruhu, zamanın zortladığı yer, ...
Hay ben bu kelimenin, bu fikrin, bu bozguncunun... Üstad gördün mü yaptığını...
O kelime hangi dilde, nasıl bir şey, karanlığın kaynağı gerçekte ışığın kendisi değil mi, yani o kelime işte.
Dünyanın eşik değerleri her konuda kendini kaybediyor, döngü bozuluyor, yeni döngüye giriyor yaşam, mevsimler kendini yitirdi, insan hiç olmadığı kadar çoğaldı, zulüm artık herkes tarafından hissedilmeye başladı,
Ohh canıma değsin Dünyevi, ya hu zırt bırt girmesene yazıya üstad, bu millete az bile, bunca cahilin olduğu yerde huzur mu kalır Dünyevi. Offf üstad off,
Cahiller çocuk gibidir, tapıcıdır, yaygaracıdır, bildim sanır, güdülürler, mafyatik oluşumları çok severler, cahilleri siyaseten sopalarlar, keserler, biçerler... Kılla tüyle, fistanla ceketle uğraşırlar, kimi kafasını kazıtır, kimisi don gömlek gezer...
Ya hu üstad, geçenlerde giymişim ceketimin altına dansöz elbisesi, çıkmışım mikrofona yani kürsüye, tabii yaş olmuş benim yetmiş, yani rüyamda, meclisteyim, başkan söz sizin buyurun Dünyevi diyor, sağ olun başkanım diyorum thanks manks yani, sonra başlıyorum soyunmaya, meclis full çakılı, akıllı telefondan eksantrik bir müzik açıyorum,
Başlıyorum konuşmaya, beyler bayanlar kaldırıma tüneyenler, işte siz busunuz diyorum, seyredin; kalçamı önce sağa bir çıkarıyorum, sonra sola, dümbele tek eşliğinde, bir o yana bir bu yana, sonra bir göbek dansı yapacağım ama ... birden uyanıyorum...
Neyse, hayırdır diyorum, haberlere bakıyorum ülkeden dünyadan vb vs... Ülkenin birinde rüyasını anlatan veya yazanlara hapis ezası yasası onaylanmış, şaşırıyorum, yoksa hala rüyada mıyım diye kafamı musluğun altına tutuyorum, ıslanmıyor, sular kesilmiş herhalde...
Sonra birden telefon çalıyor, arayan ülkemin en mega basın kuruluşlarından biri, röportaj teklifi, canlı yayın teklifi falan fişman...
Bir dakika diyorum, size rüya mı anlatmış mıydım,
Sonra bizim mahallenin tapınağının önünde buluyorum kendimi, ışınlandım mı nedir, etraf kalabalık, selamlar hoşbeşler vb vs... papaz mı imam mı şeyh mi rahibe mi, rahip mi, şaman mı, biri, dünyevi kardeş ne zamandır yoktun, yüzüne görene şükür diyor..
Sana rüya mı anlatmış mıydım diyorum, girmişim tapınağa, o günün hareketlerini ben yaptıracağım ben söylettireceğim sözlerini, üstadım diyorum, üzerimdeki ceketi çıkarmışım en önde en başta herkesten yüksekçe bir yerdeyim, tüm cemaat bana bakıyor, diyorum ki, işte sizler...
Oradan bir ses, her yer toz bulutu, gözleri kamaştıran bir ışık, dünyevi senin de sıran geldi diyor bir ses, artık tanrıya kavuşacaksın...
Tanrının huzuruna çıkarıyorlar beni,
Söz hakkım var mı diyorum, tabii tabii artık atış serbest diyorlar...
Tanrı nerede diyorum, perdenin arkasındaymış... Tüm canlılar, mahlukat, irili ufaklı bilinir bilinmeyen cisnten... herkes bana bakıyor,
Ey nefesliler, nefessizler, sizlere Tanrıyı anlatacağım, ceketi çıkarıyorum, müziği veriyorum mikrofona, bir sağa bir sola...
İşte Tanrı diyorum, böyle yönetir.
Yine uyanıyorum, rüyada mıyım değil miyim anlayamıyorum, yoksa gerçek mi yaşadıklarım şoktayım... Zihnim oyun mu oynuyor bana üstadım...
Galiba o aradığım kelime veya şey; Dan veya Tan. Yoksa An ve N miydi? İkinci tekil yani.
En sevdiğinize emanet olunuz.
İyi geceler efendim.
YORUMLAR
Yazdıklarınızda bilimsel bilginin aranma hali vardı, bu kez bulamadım. Tanrı ile ilgili anlatılarınızı daha bir yoğunlaştırmak istemiş gibiydiniz. Yazı sizin elbette. Fakat ben o alıştığım yazı biçiminizi daha bir seviyorum. Soran sorgulayan örneklerle açıklayan paylaşan yani...
Yinsani
komedi yazmak istiyorum lakin teknik meknik yok, öylesine yazıyoruz, hedefsiz bir gemiye rüzgar neylesin benim hesap..
( ya hu çok mu karamsar oldu ne cevabım da:)
teşekkür ederim
eksik olmayın..