Dünyanın heryerinde
Erkek çocuk tüfekle, kız çocuk bebekler oynar. Sanki erkek dünyaya öldürmek için, kadın da doğurmak için gelmiştir.
Dünyanın heryerinde, beş yaşındaki kız çocuğunun bir numaralı oyuncağı bebek, aynı yaştaki erkek çocuğunun bir numaralı oyuncağı tüfektir. Bu tercih farkı iki yaşında belirmeye başlar ve çevreden gelen tesir ve terbiyenin neticesi de olmaz.
Kadının erkekle bir olabileceğini söyleyen de, olamayacağını söyleyen kadar abes bir iddia yoluna sapmıştır. Kadın erkekle bir olabilir; çünkü insandır, olamaz; çünkü kadındır..
Erkeklerin bütün zaafı kadınlardan doğmuş olmalarından gelir.
Birbirinin aynı olmak eksiklerde de beraber olmak demek değil midir? Eğer erkek ve kadın, bir çift göz gibi, birbirinin tıpa tıp aynı olsalardı, tam bir görüş birliği içinde tek varlık haline gelecekler ve kurtulmaya çabalakdıkları yalnızlığın dibine çökeceklerdi. Sevgililerini kendilerinin aynadaki akisleri gibi, lüzumsuz göreceklerdi!..
Bu asrın başından beri kadının istedikleri ve iştahları arttı. Eskiden onu evinden dışarı çıkarmaktan ürperten kibar ve çekingen ihtirası, bugün sokaklara uğramış, büyük meydanlara doğru koşuyor ve bizden herşeyi istiyor. Herşeyi!.. Bir yandan lüks otomobil bir yandan intihap hakkı, bir yandan yarı çıplak balo tuvaleti, öte yandan fazilet, inci gerdanlık ve erkeklerle eşit ücret, boya ve samimiyet, şuhluk ve aile geçimi, bize karşı harp, kendilerine karşı sulh..
Kendi zihni şeması içinde hapsettiği donmuş kalıplardan gözlerimizi kurtararak, dışarıya, hayata bakalım. Sayısız şekillerin anaforu içinde gözünüze çarpacak şey, kadının, hayatın sabit kategorilerinden nefretidir. Yüzbin nazariyecinin, yüzbin planını çatlatarak darmadağın edecek bir canlılık, çokluk ve değişiklik alemi içinde doğacak ideal kadın, ne sadece iktisadi hesaplarla tezgaha ve tarlaya sürülen işçi kadın, ne sadece klasik tabiat ve aile mülahazalarıyla bütün kainatın mutfak ve loğusa döşeği arasında kalmış ev kadını, ne de sadece elinin hamuruyla umumi idare işlerine karışarak millet ve belediye meclislerinde nutuk atan sosyal ve siyasi kadındır. Bunların hiç biri tek başına ve ötekiler aleyhine bugünün kadınını temsil edemezler.
Ev kadınlığını hizmetçilik sandığı için kendisini üniversiteye atan bir kızın kültüründen de, ahlakından da, bilgi ve becerisinden de bu memlekete hiç bir hayır gelmez. Blakis kızlarımıza en büyük üniversitenin ev olduğu telkin edilecek bir terbiye istikameti aramalıyız.
Evlenmek bir birleşmedir. Yalnız vücutların birleşmesi olsaydı, tabiat ve hayvan planında kalan bir çiftleşmeden başka bir şey olmazdı. Bu birleşmeyi insan seviyesine yükselten şey, ruh beraberliğidir. İki insanın ruhunu bütün halinde birbirine bağlayan yalnız aşktır. Yeter derecede sevmeyen/sevişmeyen bir kadınla bir erkeği yalnız akıl ve yalnız nikah birbirine bağlayamaz.
Kadın ruhu heyecanlarını kendinde değil, sevdiklerinde arar. Bu kendini başkalarına, sevdiklerine dağıtan cömert bir ruhtur. Cömert ve fedakar. Sevdikçe, hürriyetten başlayıp en kuvvetli arzularını feda eder, feda ettikce sever..
Evlenme aleyhindeki edebiyat yalnız bekarların muhayyilesinden peydah olmuş ve hiç bir tecrübeden icazet almamış marazi bir yalnızlığın evhamlarıdır. Sinirli ve evhamlı bekarın mahud "eşimi bulamadım" sözü, eşimi aramadım manasına kabul edilmelidir. Aranırsa bulunur!..
--------------------------------------------------------------------------------
Dedem : Arayan mevlasını da belasını da bulur demiş..