Devrimci Kadın..!
Sol görüşlü bir hanım okuyucum var.
"Hayda buda nerden çıktı" diyorsunuz duyuyorum. Estağrifullah çekenleri de işitiyorum. Müsaadenizle devamını getireyim. Ta ki, kime ve neye istiğfar çekeceğimizi netleştirelim.
Evet, sol görüşlü bir hanım okuyucum var. Ticari meşguliyetlerim esnasında tanıştığım bu hanım, iyi bir kitap okuyucusu. Bilhassa Aczmendi Tarihçe kitabımla ilgili kendisinden istifade ettiğim hususlar oldu.
Ailece tanışıyoruz... Önce o beni eşi ve çocuklarıyla tanıştırdı ve akabinde evimi ziyaret edip kendisi de ailemle tanıştı.
Şimdi biraz rahatlamışsınızdır ve hayretiniz de kısmen yatışmıştır sanırım. Yine de fazla rahatlamayın bence. Zira anlatacaklarım, nefsi muhasebeye sevk edecek ve belki de vicdanımız konusunda bizi biraz düşündürecek… ki düşündürmeli !
Çalışan bir kadın... Dışardaki 8 saatlik mesainin ardından, evinin hanımlığını aksatmayan, bitirdiği üç fakülteye ilaveten bir dördüncüsünü okuyan bir hanım.
Birgün bana bir fotoğraf attı. Yanında 5/6 yaşlarında 3/4 çocuk var. Kim bunlar, yeğenleriniz mi? dedim. "Yok. Bazen çocuk esirgeme yurduna gidiyorum. O an, en çok ihtiyacı olan 3/4 çocuğa izin kağıdı düzenleyip, evime getiriyorum. Birkaç gün misafir ediyor... oynuyor... eğlendiriyor... sonra tekrar yurda bırakıyorum." dedi.
Siz sormadan söyleyeyim; okuyucumun biri kız, diğeri erkek, iki çocuğu var.
Anlayacağınız çocuk özlemi değil ondaki... Sadece insanlık..!
Başka bir gün farklı bir fotoğraf düştü ekrana… 85/90 yaşlarında bir nine ile aynı kadrajda.
"Nineniz mi?" dedim. "Yok. Huzur evini ziyarette tanıştım. Çok düşünceliydi..."Hayırdır" dedim. "Yıllar oldu, köyü görmeyeli. Gözüm kesmiyor çocuklarıma söyleyeyim. Götürürler belki lakin, tekrar isteyeceğim endişesiyle gelmelerini iyiden iyiye seyreltirler diye endişeliyim." dedi. Çıkarttım izin kağıdını… bindik arabaya sürdük Sivereğe. Fotoğrafı da yolda çektik..."
Okuyucumun anası da ninesi de hayatta bu arada... Anlayacağınız, yaşlılara hasret ve özlem değil ondaki... Sadece insanlık !
Annesinden, ninesinden söz açılmışken, kayınvalidesinin kayınvalidesi geldi aklıma.
Hayda o da nerden çıktı demeyin. Anlatayım dinleyin. Ta ki halis dua nereden, nasıl alınır beraberce öğrenelim...
Kayınvalidesinin kayınvalidesi gayet yaşlı ve hasta. Bazen oturduğu yerden doğrulsa da ekseriyetle yatalak durumda. Çocukları annelerine bakmaktan yana biraz ağır kalıyor. Okuyucumun kayınvalidesi ona bakıyor. Lakin o da hasta, hissettirmemeye çalışsa da, ona da kolay gelmiyor aslında.
Okuyucum; "nineye ben bakacağım" diyor. Bindiriyor arabaya evine getiriyor. Aylarca bakıyor… Hem öyle ince ve hassas bakıyor ki, evinde bir sığıntı ve yük olduğu hissine kapılmasına asla müsaade etmiyor.
Nasıl mı ?
Bazen bir kaç dal maydanoz, bazen nane, rehan veriyor eline. "Ana bunları ayıklarsan salatam yetişir, yoksa yemek gecikir" diyor. Nine hafiften doğruluyor... Ufak ufak ayıklıyor dalları. Bitirince; "Ana ellerine sağlık. Dağ gibi arkamda olmasan, ben bu işleri nasıl yetiştiririm." diyor. Bu tavır, nineyi gayrete getirmekle kalmıyor, varlığına anlam katıp, hayat neşesi aşılıyor.
Anlayacağınız ninenin morali yüksek, rahatı iyi ve keyfi yerinde. Lakin ana yüreği işte arada bir çocuklarını sayıklayıp duruyor. Okuyucum, ninenin çocuklarını arıyor "Abi arada bir uğrasanız nasıl olur... sizleri sayıklayıp duruyor anneniz. Ama peşinen söyleyeyim; ziyaret eder dönersiniz, ninemi kimselere vermem (hani kimsenin de götüreceği yok ya... anlamışsınızdır işte öylesine…)" diyor. Lakin çocukların dünya işi bitmediği gibi, ninenin de hasreti hiçbir zaman dinmiyor…
Gel zaman git zaman ninenin hastalığı ağırlaşıyor. Başka bir ilin yoğun bakımına kaldırılıyor.
Bir müddet yoğun bakımda kaldıktan sonra, bir gün hastaneden arıyorlar "nine ağırlaştı, yakınları gelip görsün" diyorlar.
Okuyucum arabasına atlayıp gidiyor. Hastane kapısında yakınlarıyla karşılaşıyor. "Nine nasıl?" diye soruyor. "Birkaç gündür tepkisiz. Gözünü açmıyor. Seslenenlere cevap vermiyor." denilse de aldırmıyor. Yoğun bakıma giriyor. Ninenin kulağına eğiliyor; "Ana ben geldim" diyor.
Nine gözünü açıyor… "Kızım, Hazreti Fatıma’ya komşu olasın" diyor… ve gözlerini yumuyor.
Fazla sürmüyor... ninenin ismini sayıkladığı hacı oğlu geliyor. "Ana... Ana... Ana..." diyip kendini paralıyor. Annesi hiçbir tepki vermiyor ve laf tam gediğine oturuyor; "Hacı abi, o sizi aylarca çağırdı, siz onu duymadınız... Şimdi siz çağırıyorsunuz, o sizi duymuyor." diyor. Tabi hacı abimizin solcu bir kadından nasihat dinlemeye ihtiyacı yok... Bir hiddetle yoğun bakımdan ayrılıyor.
Konu uzamış olsa da iki manzara daha nakledip, meramıma gelmek istiyorum.
Okuyucum birgün telefonda birinden bahsederken, "kızım" dedi. Şaşırdım... "Bir kızınızdan başkası yoktu, diye biliyorum" dedim. "Yanlış biliyorsunuz. Benim üç kızım var. Biri öz. Diğer ikisi okuma imkanları kısıtlı olduğu için dört yıl evimde misafir edip, okuttuğum kızlarım. Onlar beni annelerinden ben onları evlatlarımdan ayırt etmiyorum" dedi.
Şimdi son perde...
Her yaz Antalya’ya tatile gidiyor. Bu yıl tatilden dönerken daha önceki yıllarda tanıştığı bir hanım arkadaşını da beraberinde getirmiş. Niye biliyor musunuz? Tatil dönüşü vedalaşırken, ağrıdan kıvrandığını fark etmiş. Meğer acil bir ameliyatını 4/5 aydır erteliyormuş kadıncağaz... Çocuklarının ilgisizliği bir tarafa... dul maaşına ek olarak takı standından kazandıklarıyla geçimini sağladığından, işi gücü bırakıp ameliyata cesaret edemiyormuş... Hani biraz tasarrufla bir iki ay yetecek kadar para toplasa da, ameliyat sonrası bir müddet yatalak kalacağından "kim bana bakar" diye endişe ediyormuş.
Sonrasını tahmin etmişsinizdir... Bizim devrimci arkadaş alıyor kadının uçak biletini, getiriyor memlekete. Tahliller, tedkikler, ameliyat ve sonrası istirahat... derken kimi zaman hastanede kimi zaman evinde bir ayı aşkın bir müddet, tam sıhhate kavuşana kadar bakıcılığını yapıyor.
Bir tatil beldesinde tanıştığı ve son bir kaç yılda, birkaç hafta kadar bir arada kaldığı bir kadına; evli, iş-güç sahibi çocuklarının yapmadığını yapan bu insan, sizce bu fedakarlığı ne için yapmış olabilir ? Cennet için mi ? Hayır... Mesele sadece insanlık !
Ne dersiniz ? Bizim devrimci arkadaş, insan olmayı biraz abartmış sanki !
Öyle ya insanlıktan ileri, İslam’ı dava edinenlerden öyleleri var ki; Bırak elin yetimiyle oynamayı veya akrabası olmayan bir yaşlının bakımını yapıp, gönlünü almayı... kendi evladına, akrabasına veya dava arkadaşına dahi bu tarz fedakarlık ve civanmertlikleri gösteremiyor. Oldu ya, ufaktan bir fedakarlığa muvaffak olsa; cennetin yedi kapısından çağrılmayı bekliyor.
Ve yine itiraf edelim ki; ebedi saadet ve cennet hesabı yapanlarımızdan öylelerimiz var ki, bırakın kayınvalidesinin kayınvalidesine bakmayı... Marifet sanıyor öz annesine mesafe koymayı. Öyle ya okumuş, ilim sahibi(!); "Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme!" (İsra 23) ayetindeki "öf" demek tehlikesine düşmemek adına "ne göreyim ne üzeyim" tedbiri alıyor.
Sizin anlayacağınız; bu işler ilim irfan ister... Okuyucum bu ilimlerden mahrum kalmamış olsa ve azıcık fıkhi malumatı bulunsa; "kadının kayınvalidesine bakmaya dahi mecbur olmadığını" bilirdi. Öyle değil mi ?
Kaldı ki aile işleri yanında, okul ve iş hayatı yetmezmiş gibi bir de insanlık namına böylesi mesailer harcamak, eşini ihmal etmesi gibi bir durumu da beraberinde getirebilirdi ve bu da kocasının ikinci bir hanımla evlenebileceği gibi bir ihtimali ortaya çıkardı ki -mazallah- hiç bir hayır ve hasenat, hiçbir insanlık böylesi bir belay-ı azime(!) karşılık gelmezdi. Öyle değil mi ?
Elhasıl: Okuyucumun yükünün ağırlığı, fıkhi incelikleri bilmemesinden kaynaklanıyor. Sakın yanlış telakki edip aziz nefsimizin üzerine fazlaca gitmeyelim. Bilakis ilim, irfan sahibi (!) olmamızın konforunu sürelim, derim.
Fiemanillah...
--------------------------------- *-------------------------------
(NOT: Nefsimde ve İslami camiada şahit olduğum bir kısım bencil ve egoist tutumlardan duyduğum rahatsızlık sebebiyle 6/7 yıldır tanıdığım bu okuyucuya ait bazı özel bilgileri paylaşmak ihtiyacı hissettim. Kendisinden müsaadesini istediğimde. Mahçup oldu... "Bunları duyulsun diye yapmadım. Lakin eğer bilinmesinin faydası olacaksa, paylaşılmasında bir mahsur yok" dedi. Tek bir şey rica etti. "Yazdığınız zaman arkadaşlarınızdan merhum babam için dua isterseniz mutlu olurum" dedi…
Cenab-ı Hak Sefer Amca başta olmak üzere, cümlemizin ecdadına rahmet ve merhamet ede. (amin)"
AbdulMetin SAYIN. dan Alıntı.. olduğu şekliyle...
YORUMLAR
Yardımlaşmak hem de kimselerden karşılık beklemeden yaşlı ya da çocuk birilerine şefkat göstermek ne güzel. Bunun solculuk ya da sağcılıkla, dindarlıkla bir ilgisi yok, direk insanlıkla ilgili vicdan ile ilgili bir konu. Dileyelim vicdanlı insanlarımızın sayısı artsın toplumda... Kutlarım yürekten...
Kimde ne var bilinmez.Kalp Allah'ın nazargahıdır.Kalplerden geçenleri Allah'tan başka kimse bilemez.Sağı da yaratan Allah, solu da yaratan Allah..Devamlı okuyun kendinizi geliştirin diye emreden de Allah.Yarattıklarımı hoş görün ve kırıcı olmayın aklınızı kullanın diyen de Allah.İyilik etmekte birbirinizle yarışın diyen de Allah.Bunları yaptığınızda sizlere merhamet ederim diyen de Allah..Ne kadar korkunç gelirse gelsin devrim gelişmenin hızlandırılmış halidir.Kokuşmuş bir idare varsa eğer toplumu geren ve yeren elbette yenisiyle değiştirilecektir.Hedep insanların güzelliklerden nasibini alması..Zalimlerden, cahilerden ,aymazlardan kurtulması.Selamete çıkması.İyilik yaparken karşılık gözetmeyen mükâfatını alır elbet.İbretlik ve muhteşem paylaşımınız için teşekkürler.Sağlıcakla.Saygıyla.