- 260 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BASKICI REJİM, ERMENİLER, TÜRKLER VE KÜRTLER
Yazılar BASKICI REJİM, ERMENİLER, TÜRKLER VE KÜRTLER
Bu ülkenin son yüzyıllarda garip bir macerası var. Osmanlıyı bölen ırkçılık hareketleri bu gün Türkiye’nin de başına bela. Moiz Kohen Tekinalp adlı Yahudi’nin kaynattığı bu fitne kazanı önce koca bir imparatorluğu yıktı, parçaladı ve ulus devletlere ayırdı.
Bu yıkımın kalıntılarından biri de ırkçı bir söylemle oluşturulan Türkiye oldu. Bu Türkiye başlangıçta demir bir yumrukla yönetildi.
Her türlü ayrılıkçı fikir Tunç bir elle ezildi. Gerek Kürt, gerek Türk, gerekse Ermeni her ırk devrimler karşısında ezilmeye mahkûmdu.
Uzun yıllar ülkedeki tüm fikirler bastırıldı. Başta dini duyarlılıklar olmak üzere bütün düşünce ve hayat tarzı sorgulandı, yasaklandı ve yok edilmeye çalışıldı. Tek parti diktatoryasının üstünü örttüğü, ama yok edemediği sorunlar zamana yayıldı. Zamana yayılmakla kalmadı derinleşti, ilerledi, kangren oldu.
Kanla bastırılan Şeyh Said isyanı, Kürt hareketinin ilk raunduydu. Bütün yurdu saran İstiklal mahkemelerinin yurt çapında estirdiği terörün, halk vicdanında açtığı yaralar yıllarca unutulamadı ve devletle millet arasında onulmaz yaralar açtı
.
Çanakkale’de şehit olan kişi sayısınca insan devrim düşmanlığı suçlamasıyla idam sehpalarına gönderildi. Ulus’tan Kızılay’a kurulan damlarda sallananlar yüzünden yayalar yürüyemez olmuştu.
Sırf Kur’an okudu ve okuttu diye binlerce insan evlerinden alındı üç Alinin hakim olduğu seyyar mahkemelerde yargılandı ve anında infaz edildi. Birçoğunun mezarı bile bulunamadı. Birçoğunun akıbetinden haber bile alınamadı.
Dersim vilayetinde demir yumruk harekatı yapıldı. Çoluk çocuk, hasta yaşlı binlerce insan bombalanarak katledildi. Binlerce insan sürgün edildi, tutsak edildi, en tabii insani haklarından mahrum edildi.
Bu da yetmedi çok partili demokrasiye geçişte halk ilgisi bahane edilerek bir sürü kısıtlamalara gidildi.
Bir sürü kısıtlamalar, hukuki engellemeler, bastırmalarla halk ürkütüldü, korkaklaştırıldı. Sonra sıra azınlıklara geldi. Birçoğu horlandı, aşağılandı, korkutuldu, kaçırıldı, mallarına el konuldu.
Saltanat ailesi yurtdışına kovuldu, malları müsadere edildi, mahrumiyet içinde yaban ellerde yaşamaya ve acılar içinde ölmeye, vatan özlemiyle kahrolmaya mahkûm edildi.
Bir yandan 163’le dindarlar üzerine gidildi, öbür yandan 141,142 ile sol fraksiyonlar baskı altına alındı. Tektipçi rejim, tek tip insan yetiştirmek üzere ayarladı her şeyini. Her şeyi yönetmelikler ve kanunlarla idare etmeye başladı. Halkın düşüncesi yoktu.
Yönetici erk tek hakimdi. Seçim için halka başvursa da seçildikten sonra onun düşmanı oluyordu. Halkın her şeyi yönetilenler tarafından talan ediliyordu. İstimlak için yeşil alan yapılan yerler yıllarca ne alınıp satılabiliyor ne de her hangi bir amaçla kullanılabiliyordu. Halkın gayrimenkulleri yok pahasına istimlak ediliyor, istimlak edilen yerler bazı kişilere getirim sağlamak amacıyla kullanılabiliyordu.
Halk işlerini görebilmek için rüşvet vermekten yorulmuş, yolunmuş tavuğa dönmüştü. Halk kanuni haklarını alabilmek için malını mülkünü satıp rüşvet veriyordu. Mahkemelerde rüşvetsiz iş görülmüyor, hastanelerde muayene olmak işkence haline dönüşüyor, tedavi olabilmek için soyup soğana çevriliyordu.
Bir zulümdür gidiyordu her alanda. Yönetici erki her şeyi zulm üzerine kurmuştu. Kürt olsun, Türk olsun, Ermeni olsun hepsi bu zulümden payını alıyordu. Dindarı da dinsizi de bu zulümden payını alıyordu.
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.