- 142 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADIN GEÇTİĞİNDE
ADIN GEÇTİĞİNDE
Adın geçtiğinde kıpırdar içim, gençlik günlerim canlanır, kara gözlerin aklıma gelir. İçimden bir ses uyarırken, ürkekçe zilinizi çalardım Kapıda annenin güler yüzü, Kara oğlum gelmiş diyen sesi kabaran heyecanımı yatıştırırdı.
Adın geçtiğinde, taze yenen pilavın tereyağı kokusu gelir sonra babayla içtiğim kahve, karşılıklı dumanladığımız sigaralar. Arada bir sen geçerdin yanımızdan, bakamazdım yüzüne utanıp mahcup, gözümün kıyısından takip ederdim seni
Sonra ellerini öpüp vedalaşır Ankara da yalnızlığıma karışırdım. Oysa nasıl ihtiyacım vardı sana. Ne kadar isterdim açılmayı Öyle bir mutlu tesadüf olsaydı karşılaşır mıydık Ulus ta Kızılay da Haydi gel Piknikte oturup konuşalım diyebilir miydim, İçimdekileri sana demeyi ne de çok isterdim, köşedeki çiçekçiden birkaç kırmızı gül alıp vermeyi
Tek vasıta eve gitmek üzere tasarruf olsun diye yürürdüm Cebeci den Kızılay a kadar. Otobüse bindiğimde Biletçiden yirmi beş kuruşun üstünü beklerdim. Bildiğin beş kuruşu
Belki de karşılaşmamak en iyisiydi. Nereden bilecektin parasızlığımı Oğlum Ankara da okuyor da nasıl okuyor?
O zamanlarda anladım, çocuğun varsa gençlik günlerini giyimini, okumasını, yaşamasını düşüneceksin Baban her zaman, oğlum yırtık ol derdi. Doğru derdi, öyle olmalı da .. Şimdi anlıyorum cebinde biraz varsa cesaretinde olur edebiyatın da
Adın geçtiğinde içim titrer. Hep o günleri ve ilk göz ağrımı hatırlarım.
M. Faruk ÖĞÜŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.