- 463 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KURŞUN GEÇMEZ İSKELEÇ'İN TAŞINA
138- KURŞUN GEÇMEZ İSKELEÇ’İN TAŞINA
Sarıveliler/ Lemos (Esentepe) köyü İskeleç mevkisi XX. yüzyıl ilk yarısına kadar bodur üzüm bağlarıyla meşhur bir yöre. En az iki yüzyıl üzüm yetiştirildiği, yer bağcılık yapıldığı sanıl maktadır. Bölge coğrafik konumuna göre güneyi, Göksu nehri kıyısında konuşlu Yeşilköy’e (Gürmün) kadar uzanır. OrtaToroslar Taşeli platosunda yükselen Koçaş Dağını Lemos Antik Kaleden ayıran Ermenek Göksu Nehri, İskeleç’i de Yeşilköy ve Nadire’den koparır. Tarihi Na dire Köprüsü ve Değirmeni, içerisinden kaynak su çağlayan Ayhatun mağarasıyla mevcut doğal güzelliklerinin yanı sıra Ermenek Taşeli Baraj Gölü’nün oluşturduğu Nadire kanyonu ve on kilometrelik Ambar Boğazı doğa harikası saklı cennete komşuluk eder. Kuzeyi ise; is mini doğal yetişen lale çiçeğinden alan Lemos Lalelik Tepesi ve Abdül öldüğü(1*) ekenek tarlalarıyla çevrili. Doğusunda; Ermenek-Boyalık köyü bağ, bahçeleri, Kükreyen Dede Tepe si heybetiyle yükselir. Batısında; Lemos Antik Kalesi harabeleri (Dağın başı) ve Kütükardı ot lakiye mezrası yer alır. Kuzeyden güneye doğru kuş uçuşu en az beş km.lik mesafede tatlı bir meyil oluşturan bölge, doğu batı aksında takriben dört-beş km.lik derinliğe ulaşır. Gü nün her saati güneşe bakar, rakımı 700-1000 arasında değişkenlik gösterir. Bölge safari ve dağ turizmi sevenler için insan eli değmemiş ideal bakir bir yöredir.
İskeleç bölgesinin batısı ve güneyi yoğun şekilde ormanla kaplı olup dağlıktır. Yırtıcı ve ya bani hayvanların özgürce gezindiği doğal ve emniyetli yuvası. Lalelik’ten bakınca ufuktaki si lüette Lemos Antik Kale’nin, Koçaş Dağına nazire yaparcasına yükseldiği gözlemlenir. Antik Kalenin Gevne ve Fariske çaylarına bakan sarp yüzlerinde yalçın kayalıklar arasında yetişen ve her daim taze, yeşil kalan pırnar çalısı dibinde Çengel boynuzlu dağ keçileri barınmış ge çen yüzyılda. Dibine dökülen pırnar giliği ve meşe palamuduyla güven içinde beslenmiş. Fa kat dağ keçilerin peşi sıra gece gündüz umudu yitirmeden heyecanlı koşturan avcıların taş yapı av kulübeleri (çardak) sert doğa şartlarına karşı direnemese de adı kalmış belleklerde. Köylüler, kış şartlarında küçükbaş hayvanları korumak için İskeleç’te orman içinde uygun koyaklara Tomalı, Samanlıktaşı, Karain obalarını gizlemiş. Bu obalar kış boyunca cıvıl cıvıl olurmuş. Yeni doğan oğlak ile anasının melemesi, süt bakracıyla insan sesine karışarak do ğada tatlı bir tını oluştururmuş ıssızlık içinde.
İskeleç, içinde muğarlar, sayısız tepeler, aralarında birbirine ulalı koyaklar, ‘Göbette’ deni len geniş düzlükler bulunan engebeli bir arazi konumlu. Sesini işittiğin kişinin cemalin (şah sını) görmeme durumu asla yadsınmaz. Böyle bir arazi yapısı içinde yer gök bodur üzüm kü tüğü ve her ağaç bir üzüm asması harpıçlı kurulu vaziyette. Üzüm bağları mülküyet sınırla rında menengiç, sumak çalıları boy gösterir. Ilıman Akdeniz iklimlendirmesi sonucu toprak üzüm yetiştirmeye çok elverişli. Güz ve kış ayları süresince küçükbaş kıl keçi sürüleriyle gübrelenen bağların bir kök üzüm kütüğünden dört, beş küfe yaş üzüm devşirildiğine tanık olunurmuş. Üzüm bağlarının bakımı, sürülmesi, budanması, üzümüm devşirilmesi ve pek meze dönüştürülmesinde yaşanmış binlerce hikaye gizli. Yıl içinde üretilen yaş üzümü gü zün bağ bozumunda küfelere doldurup binek hayvanıyla köye(5 km) taşımaya zaman kifa yet etmezmiş. Buna da can, mal dayanmazmış. Böylece üretim fazlası üzüm arzını yerinde hne ihtiyaçları için değerlendirilmesi amacıyla nerdeyse her haneye ait özel bir yaş üzüm çiğneme havuzu (Şerhana Taşı) ile pekmez kaynatma ocağı bulundurulmuş.
İskeleç üzüm bağları, Lemos köyü yerleşkesine takribi beş km.lik mesafede bulunur. Patika yol boyunca mazı, ardıç, pelit (meşe) ve tesbih çalıları arasından geçilir. Belenlerin enişleri enilip yokuşları çıkılır. İnsanı doğanın zor şartları ve korkunç yüzüyle başbaşa bırakan bir mekan İskeleç. Bir nevi yırtıcı yabani hayvanlar yatağı. Üzüm bağlarında yaz ayları boyunca bekçi (Deştivan) olmazsa olmazmış. Köy muhtarı bölgeyi her yıl iki deştivanla gece gündüz bekletirmiş. Deştivanlar bağlara aleni ve ya gizli girmek isteyen tilki ve bal arılarından bile haber dar olurlarmış. Kulübeler sahaya en hakim yüksek bir yere kurulurmuş. Deştivanın bi risi kulübeyi Şekerpınarı başına yaparken, öteki deştivan ise, mesafe gözeterek Laleliğin ba şına kulübesin kurarmış. Böylece deştivanlar farklı yerleri gözetleme imkanı bulurlarmış. Geniş ve engebeli arazide izinsiz kuş bile uçurtmazlarmış.
İskeleçte geçmiş yıllarda deştivan olan köylüleri lakabın belirterek rahmetle anarsak: Mol la İsmail (Hacı Korkmaz’ın babası), Hacı Durmuş (Hacılı Osman Altaş’ın babası), Karadayı Mustafa (Mahmut Coşkun’un babası), Tıkmak Abdullah (Hasan İlhan’ın babası), Dimli Mus tafa (Belediye Başkanı Mustafa Doğan’ın dedesi), Kaşıkçı Ali (Astsb. Hüseyin Yıldız’ın dede si), Faraza Osman (Osman Canan’ın babası) görev yapmış. Muhakkak İskeleç’te görev ya pıpta, bilmediğimiz kişiler elbette vardır. Ancak Lemos köyünde benim hatırlamadığım döneme (1960 öncesi) ait sosyolojik sürecinde ve bazı önemli hadiselerde her zaman bilgi sine baş vurduğum, yaşayan efsane, canlı ajandam köy sakini Gadızade Mustafa oğlu 1930 doğumlu Abdurahman (Abban) Öztürk (2*) güvenilir bir bilgi kaynağımdır. Abban dayımın anlatımları olmasa, paylaştığım bilgiler duyumlar, kulaktan dolma üzerine olacaktı. Unut mamak gerekir ki; yaşanmış bir hadiseyi nakleden kişi sayısı arttıkça o hadise, yeni ekleme lerle özünden, gerçeğinden, bağlamından o derece çok kopar, bambaşka bir boyut kazanır. Çünkü gerçek (doğru) bilgiye, yalan yanlış uydurma ekleme elbisesi giydirilerek yalanlar ger çekmiş gibi pazarlama yapılır. Bu nedenle bilginin, gerçek kaynaktan dinlenmesi, okunması her zaman duyulan bilgi sözünden binlerce kez daha değerlidir.
Yüzyıllar öncesi tabii doğası, yabani hayatı, tarihi eserleri, Göksü nehri, obaları ve altın sarı sı hevenk hevenk bal üzümleriyle çekim merkezi olan Lemos köyü İskeleç bölgesi, aynı za manda yöresel aşıkların şiirlerine de konu olmuş. Bu aşıkların en önemlisi ve yöreyle ilgili söylediği şiir dilden dile söylenerek günümüze kadar ulaşan ozan, Sarıveliler/Uğurlu köyün den Aşık İbrahim, “Delibeş” lakabıyla ünlenmiştir. İskeleç’ten sadece verimli üzüm asması ve halis pekmez hikayeleriyle birlikte Delibeş’in atışma dörtlüğü günümüze intikal etmiş.
Aşık İbrahim “Delibeş”(1821-1900), nüktedan, hoş sohbet bir kişilik. Yöresinde duyduğu, ta nık olduğu ilginç hadiseler ile haksızlıkları şiirsel bir anlatımla eleştirip yeren bir halk ozanı. Ruhu şiirle yoğrulduğundan yörede yaşanan önemli vakaları, espirili şekilde şiir tadında an latmış. Diğer yöresel aşıklar ile koşma şiirle atışmalarda bulunmuş. Nazını çeken, gönlü ge niş samimi ve ahbap bildiği dost kişileri bazen yermiş, bazen de övmüş. Bu yönüyle yörede çok sevildiği, bazı fevri eylemleri de benimsendiği için ömrünce hep,“Ozan İbrahim/Aşık DE LİBEŞ”lakabıyla adlandırıp tanınmış. Ruhunu şiirlerindeki okkalı dizeler besleyip yaşatmış.
Aşık Delibeş’in(3*) ömür törpülediği yıllarda Lemos köyünde de (1800’li yıllar), “Kulaksız oğlu Memed” lakaplı bir zat yaşar. Memed’de hoş sohbet, ağzından bal tadında kafiyeli söz ler dökülen köyünün mahalli ozanı. Bu yeteneklerinden ötürü köylüleri, “AşıkMemed” laka bın daha çok yakıştırmış. Böylece mahalli bir ozan olarak tanındığı için ömrünce “AşıkMe med” (4*) adıyla bilinmiş. Hatta Osmanlı 1830 yılı Nüfus ve Ekonomik Varlıklar sayımında da bu lakabıyla köy nüfusuna kaydedilmiş.
Aşık Delibeş ile Aşık Memed, ilginç konularda keyfe keder şiirsel atışma yaparmış. Aşıkların atışma şiirlerini başka bir yazımda paylaşacağım. Komşu köylü iki ozanın şiirsel yarenlikleri neşeyle dinlenip belleklerde yer etmiş. Unutmak mümkün olmamış. En az 1950 doğumlu yöre sakinleri aşıkların deyişlerini dedesi, ninesinden mutlaka dinlemiştir. Aslında bu atış malar halk kültürünün bir nevi nüvesin de teşkil eder. Yazılı basının yaygın olmadığı bir dö nemde halk kültürü, kulaktan kulağa anlatılarak yaşatılmış. Yazar Mustafa Ertaş hoca; ”De libeş’in şiirlerini yaşarken yazan olmadığı için, ‘Öşür Ağıdı’ gibi bazı şiirleri Konya Yusuf Ağa ki tap lığında Arap harfiyle yazılı, “Haliyat ve uhuarsiyat “ adlı kitapta yer aldığını” belirtir. Aşıklar arası atışmalar, milli şairimiz Lemos’lu Ahmet Tufan Şentürk tarafından da ilgiyle saptanır. Zira Delibeş, Ahmet Tufan Şentürk’ün babası ‘Battaloğlu’ lakaplı Ali’yi doğrudan
Hedef alır. Battaloğlu Ali için; “…Babası battaldır, oğlu çingene” satırıyla sonlanan şiirinin dörtlükleri gözden ırak tutulamaz. Elbette bu sözleri dillendiren aşık ve sözleri hep aranır.
Delibeş, milli şair Ahmet Tufan Şentürk’ün babasından gayri Günder, Mençek köylerinden bazı kişileri yererken Lemos Köyünden Aşık Memed Kulaksızoğlu’nu da İskeleç’te görülen a yıya ait şiiriyle yerip taşlamış. Delibeş’in İskeleç bölgesiyle ilgili ve dillerden düşmeyen şiir hikayesin Lemos’lu Abdurahman Öztürk’e sordum. Ömrünün geçtiği yerlere ait hikayeyi:
“İskeleç üzüm bağları deştivanından biri akşam karanlığında köyden görev yerine giderken Belen mevkisinde kocaman tesbih çalısı (zehirli meyvesine Ayı fındığı denir) içinde bulunan büyük bir kayayı boz ayı sanır. Hemen koşarak köy muhtarı Süleyman Ağaya (5*) haber ve rir. Muhtar Süleyman eli silah tutan avcılardan müfreze teşkil eder. Tez vakitte ayı görülen Belene ulaşıp çalının etrafı çepeçevre kuşatılır ve ateş ederler. Görülen cisme yeterli miktar da kurşun atıldığına kani olunca yavaş yavaş yanına varırlar. Bakarlar ki, ateş ettikleri cisim, üzeri yeryer yosun bağlamış büyük bir taş. Bu duruma çok şaşırınca gizlemek isterler.
Lemos köyünde yaşanan bu hadiseyi bir şekilde duyan Aşık Delibeş, başlar söylemeye;
“-İskeleç başında bir ayı gezdi,
Yüreksizin oğlu azıcık sezdi,
Muhtar Süleyman müfrezeyi dizdi,
Kurşun geçmez, İskeleç’in taşına.”
X
-Tesbiler içinde bembeyaz bir taş,
Lemos muhtarında büyük bir telaş,
Etrafın dolanır, usulca yavaş,
Kurşun geçmez, İskeleç’in taşına.
X
-Tan Yıldızı gibi gözü şavkardı,
Yüreksiz kurşun yedi, yerden kalktı,
Ayı tutar diye arkaya baktı,
Kurşan geçmez, İskeleç’in taşına.
şeklinde bir şiir yazıp cümle aleme dillendirmiş.” diye anlatır.
Bu hadise ve dillendirilen Delibeş şiiri, Uğurlu köyünden emekli öğretmen Muzaffer Koçak- Resul Kaya’nın derlemesi, “Dünden Bugüne Uğurlu- Ellisi Torunu- M.Osman Koçak /2017-Antalya derkenarlı, kitabın 38. sayfasında Delibeş’in İskeleç bölgesini konu eden hikayenin özünü değiştirmeden, büyüklerinden duyduğunun aslına sadık kalınarak;
“Lemos köyü iskelet mevkinde büyük bir kurt çalısı içinde Lemos halkından ‘Kulaksızoğlu’ ismiyle bilinen biri ayıya benzeyen bir karaltı görür. Sessizce köyüne gelir, durumu muhtara bildirir. Muhtar köydeki avcıları toplar, çalı dört bir yanından kuşatılır ve karaltıya atış et meye, kurşun yağdırmaya başlarlar. Neticede çalıdaki karaltıya yaklaşınca karaltının ‘Ayı’ ol madığı, yosun tutmuş büyük bir taş olduğu görülür. Böyle bir yanlışı nasıl yaptıklarına şaşı rırlar. Köy muhtarı durumun kimseye söylenmemesini, özellikle Delibeş’in duymamasını is ter. Fakat köyden biri olayı Delibeşe ballandıra ballandıra anlatarak duyurur.” diye açıklar.
Muzaffer Koçak, söz ettiğim kitabında dillerden düşmeyen Delibeş şiirini;
“-İlamos dağında bir ayı gezmiş,
Kulaksızın oğlu azıcık sezmiş,
İlamos muhtarı taburu dizmiş,
Kurşun geçmez İskeleç’in taşına.”
dizeleri şeklinde paylaşır. Şiire konu olan İskeleç mevkisi, hadiseyi yaşayan kişiler ve hikaye nin özü asla değiştirilmeden, bağlamından koparılmadan anlatıcılardan duyulduğu şekilde yalın halde aktarılmış. Halk kültürü yozlaşmamış. Doğrusu da bu. Zira geçen sürede özden sapılmadan bazı kelimelerin değişikliğe uğraması muhtemel. Bu da normal bir olgu.
Ancak, Delibeş’in yukarıda açıklanan şiiri ve hikayesi Uğurlu köyünden Halit Aksungur, internette; ‘www.medyaermenek.com’sitesinde, “Halit Aksungur makaleleri” köşesinde 20-Eylül-2013 tarihli, ‘Delibeş ve Öşür Ağıdı’ makalesinde bakın nasıl çarpıtıp anlatılmış.
“Uğurlu’dan adamın birisi Kayabaşına oduna gider. Bir çalı kümesi içinde kır-gök bir ayı yat tığını görür. Korkusundan katırı bırakıp kaçarak köye gelir ve muhtar Latif Yazgan’a haber verir. Muhtar tüfekli köy delikanlılarını Ganibeleni’nde toplayıp çalı kümesi etrafın sararlar. Ateş eden tüfeklerin dumanından kara bulut oluşur. Muhtar çalının içine doğru varınca, <Kocaman gök bir kaya> olduğunu görür. Bunun üzerine akşam Delibeş;
-Korkağın biri oduna gitmiş,
Çalının içinde bir ayı görmüş,
Uğurlu muhtarı taburu dizmiş,
Saçma mı geçer, Kayabaşı taşına” olarak şiiri dillendirmiş.
Toplumun benimseyip sahiplendiği bir hikayenin yeri, kişileri asla değiştirilemez. Şayet de ğiştirilirse uygun ve etik olmaz. Uğurlu köyünde yediden yetmiş yaşına kadar yaşayan aklı selim sakinleri Kayabaşı mevkisinde böyle bir hikaye duydukları ile hikayeye ait şiiri hatırla mıyorlar. Zorlama ve çakma hikayeler ile halk kültürü bağlamından koparılıp yozlaştırıla maz. İskeleç’in taşına mavzer kurşunu geçmediği gibi böyle içi saçma dolu boş atışlarla da kıymık kopartılamaz.
Halk kültürünü yaşatan yarenlere Ne mutlu. Cümlesine selam olsun.
Ocak-2024 / LEMOS5303
(1* -Abdül öldüğü: Lemos Emir Musa Beğ Camide 1700’lü yıllarda AbdülCelil ve 1800 y.dan öncesi de AbdülVahap (Bahri Can’ın dedelerinden, köy imamı Molla Ömer’in babası) imam lık yapar. Bu imamdan biri, İskeleç yolunda aniden vefat eder. Bu yere adına izafeten, ‘Ab dül öldüğü’ mevkisi denmiş. Tapuda yazılı, ‘Abdal öldüğü’ tanımıyla ilgisi, ilintisi olamaz.)
(2*- Abdurahman Öztürk: Lemos köyünden Gadı Memed oğlu <Seyfi Öztürk’ün dedesi> Ga dızade Mustafa Efendi oğlu, 1930 doğumlu, Lemos’ta yaşamını sürdürür.)
(3* Aşık İbrahim, DELİBEŞ; Uğurlu köyünde 1821-1900 yılları arasında yaşamış. Hoş sohbet, mert ve nüktedan bir şahsiyet. Haksızlığa karşı şiirlerini dillendirmiş.
(4*-Aşık Memed: Lemos köyünde 1800- 1895 li yıllarda yaşamış ve Ali, Ramazan, Abdullah, Mustafa isimli dört oğlundan günümüzde bilinen şeceresi, Lemos Köyünde “Kulak” soyisim li şahsiyetlerden oluşur.)
(5*( Süleyman Ağa: Dede oğlu Süleyman oğlu muhtar Süleyman Ağa(Lakabı, DeliSülük); Le mos köyünden Mehmet Ali Sezgin ve Adile Yüksel’in babaları olur. Hadisenin geçtiği yıl larda Lemos köyü muhtarıdır.)
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.