Keramet
Gece başlıyor 00:00’dan sonra, 00:30 da sallanıyor şehrim, başın yastıkta, uykuya dolaplardaki bardak ve tabakların yani seramiğin seramiğe, camın cama metallerin metale vb vs vurma sesleri, kolan ve duvarlardaki demir tuğla ve sıvaların birbirine sürtünme sesleriyle giriyorsun. Kimi zaman Tanrıya Allaha küfür ediyorsun, kimi zaman sığınıyorsun, kimi zaman lailaheillallah diyorsun kimi zaman ağzına sıçayım Tanrım, kimi zaman sübhanallah diyorsun kimi zaman geberesice Allah artık ya sen geber ya biz insanlar diyorsun, artık sallama şu şehri diyorsun. Yani öğrendiğin veya öğretilen kutsallarla iyi kötü söyleşiyorsun. Dua, beddua, iyi veya kötü sözler hepsi birbirine sürtünüyor içinde de. Sanki diyorsun ninni gibi artık bu sesler depremi bekleyenler için, sonra derin ve hiç uyanamayacağımız bir uykuya gireceğiz sanki..
Hangi güçtür bunu yapan güç diyorsun, eski yeni tüm inanışların, hayatın, gerçekliğin veya hayallerin bir deney sahasında gibi, duyan duyuyor bu sesleri, bilen biliyor bu iç sesleri, bir şehrin veya yakındaki şehirlerin belki yüzde 50’si uykuya bir tedirginlik ile giriyor. Duymayan veya hissetmeyen de duymuyor hissetmiyor arkadaş.
1-3 yaş ne anlıyor depremin çıkardığı seslerden, 4-6 yaş ne düşünüyor, 7-12 yaşındaki çocuklar için depremin sesleri neyi anlatıyor sonra delikanlı kızlar ve erkekler 12-21 yaşlarına kadar nasıl bir düşünceye giriyor bu sesler ile, anne babalar, ihtiyarlar, dede ve nineler herkes bir başka anlam yüklüyor veya kendi inancının sözleri ile kendi bilgi denizindeki dalgaların sürüklediği bir korku veya belirsizlik koridorlarında geziniyor.
Düşünce koridorlarının depremle şekillendirildiği bir dünyada. Yarın veya gece bir göçük altın can verebilirsin. Deprem gerçeği diyorlar buna. Oysa hala binaların zemin katlarında daireler 1+1 ler satılığa çıkarıyor, buna belediyeler, devlet kurumları izin veriyor. Veya binalar sırt sırta, dar cadde ve sokaklarla oluşturuyorlar bir şehri şehir planlamacıları, sanki koyun sürüsü gibi insanlar, koyunların sıcaktan veya soğuktan korunmak için birbirine sokulması gibi binalarını yan yana çok katlı şekilde inşaa ediyorlar.
Sabah 09: 00 olmuş, her şeye rağmen hayattasın, uykudan uyanmana sebep olan yine aynı sesler, bu sefer de 4,1 ile sallanıyor. Sanki ayarlanmış gibi hafta sonuna getiriyor Tanrılar Allahlar depremleri. İnsanları deprem ile gece uyutup, deprem ile sabah uyandırıyorlar. Kimi çocuklukta öğretilen inancınla sesleniyorsun onlara, kimi küfür ediyorsun tüm yaratıcı veya kutsal zırvalıklarına. Hiç bir işe yaramayan dualarla, beddualarla iyi ve kötü dileklerinle sallanıyorsun sallanıyorsun...
Yanisi dostlar, neyin telaşıdır bu dünya, salla gitsin, çünkü Tanrı veya Allah veya Gök Tengri veya başka dillerdeki başka başka kutsal yaratıcılar, böyük, kocaman, her şeye gücü yettiğini düşündüğümüz şeyler, ne olduklarını bilmiyoruz bile. Lakin onların öngörüsünde, planında, oyununda gibi sallanıp duruyoruz bu aralar. Sahi ne halt yemeye sallanıyor bu şehir bu dünya?
Burası böyleydi son 12 saat işte. Ya dünyanın diğer tarafları, İzlanda’da veya İrlanda’da bir adada volkan patlamış mesela, 4000 kişi tahliye edilmiş diye yazıyor haberlerde, kıpkırmızı bir lav akıyor tepeden aşağı, sonra dünyanın başka bir yerinde bir orman yangını bir kaç şehri onlarca kasabayı almış içine on binlerce yüzbinlerce insan tahliye edilmiş haberleri, sonra Yemende gösteriler, uçaklar, bombalar, tankerlere el koymalar, sonra İsrail Filistin kavgası, çoluk çocuk kadın erkek bombalar, kurşunlar, gücü yetenin gücü yettiğini evinden köyden çıkarıp sürüklemesi kutsal Cuma diyorlar kimisi, Kudüs’te o meşhur taş yapıda namaza gideceklermiş, diğerleri izin vermiyormuş, biri diyor ben tapınacağım diğeri diyor hayır burada tapınamazsın, yine bir kan gölü, hır gür. Sonra bir tsunami haberi uzak doğudan, sahil şehirleri veya kasabalarında arabalar, eşyalar,hatta temelinden devrilmiş binaları sular önüne katmış boz bulanık akıyor, binlerce insan yine telef oluyor sanki bir kurt sürüsü koyun sürüne dalmış gibi, tuttuğu koyunu kuzuyu boğazından boğup atmış gibi her yerde suların boğduğu insan cesetleri. Sonra Afrikada bir grup bir okulu basıyor, bir köyü basıyor onlarca yüzlerce kişiyi öldürüp geçiyor. Sonra, sonra, sonra.
Bu arada ülkemizdeki 40 yıldır süren terör sorununa da çözüm buldum dostlar, sitedaşlar, arkadaşlar. Dinleyin hele...
Yabana atmayın.
Bedelli askerliği kaldırıyoruz, yok öyle fakir ailelerin çocukları üzerinden şehit ve gazilerimizi kullanarak milletimizin gözünü korkutmak veya şehitlik veya vatan veya bayrak ile algı oluşturmak.
Çözüm: sınır boyuna en etkin 300 siyasetçinin tüm siyasi partilerimizdeki en yetkili 10’ar kişinin, en zengin 100 ailenin veya şirketin, en kıdemli 100 komutanın, göz bebeğimiz Mitten en yetkili 100 kişinin, en çok maaş alan en yetkili 100 diyanet memurunun, üniversite rektörlerimizin ve dekanlarımızın ,valilerimizin ve belediye başkanlarımızın çocuklarından veya torunlarından askerlik yaşına gelmişlerinden yeni bir birlik oluşturuyoruz, Yeniçeriler gibi düşünün. Protokol sırasında en üst seviyedekilerin yani. Bu birliğe de Kutsal Vatan Birliği diyoruz, sınır bölgemizi onlar koruyor. Bakın bakalım terör bitiyor mu bitmiyor mu 6 aya. Bir de bunu deneyelim. Toplamda 4-5 bin kişilik elit bir askeri birliğimiz, bu şekilde yaparsak artık ne şehit haberi gelir ne de her şehit haberleriyle yüreğimize bir başka ateşler cehennemler düşer diye düşünüyorum.
Düşün, bu gece eksi 8, eksi 25 vb vs soğuklarda dışarıda kaç kişi hayat mücadelesi veriyor, kaç aile çadırlarda, konteynırlarda yaşamaya mecbur kalmış, kaç kişi parçalanmış bugünkü trafik kazalarında, kaç kişi uçaktan atılan bir bombayla ölmüş veya el bombası ile veya kurşun ile vb vs dünyada.
Daha yaşı 3 veya 5 yaşında bir çocuk, elinde akıllı telefon veya laptop gibi şeyler işte, onların oyuncakları artık tamamen elektronik ve sanal. Bu neslin yaşayacağı dünyayı düşünelim şimdi de. Neyse düşünmeyelim, durdu düşüncelerim birden niyeyse.
Ne diyorduk arkadaşlar;
Deprem, terör, volkan patlaması, çatışmalar, savaşlar, tsunamiler... Bu dünya güvenli mi artık, başka bir dünyaya taşınsak mesela yine aynı sorunlar, acılar kahırlar mı veya kutsal veya kutsala seslenişler mi saracak çevremizi, zihnimizi, hislerimizi, tüm alem her yerde aynı mıdır sizce? Daha Marsa veya Ay’a koloni bile kuramadık dünyasıllar olarak mesela. Güneş de patlamadı, dünya da hala tek parça ...
Yazım bitti, daha da içinizi karartmayayım. Zihnimin biraz nefeslenmeye ihtiyacı var. Yazının başlığını da sonunda buldum: Keramet olsun mu, hadi olsun.
Saygılarımla..
En sevdiğinize emanet..
...Y...
YORUMLAR
Terör ile ilgili çözümünüzü çok oldu bazılarımız bulalı. Fakat asla hayata geçirilmeyeceğini de bulduk siz de buldunuz mutlaka. Yazının anlaşılırlığı bir yana, ben yazsaydım dedirtenlerdendi yine. Başka bir tılsımı var kaleminizin. Başka bir aktarım gücü var. Düşlerden değil de tüm gerçekliğiyle hayattan besliyorsunuz belki ondandır. Tebriklerimle...
Yinsani
muhabbetle, sağlıcakla.
saygılar.
Oldu mu kafa bir dünya?..Allah'tan sabah oldu, dağıtacağız bir şeklde .Deprem olmuş neyime?..dünyanın kabuğu çatlıyor.Ya insanların iç yüzündeki depremler?..Yeni çerilere gelince..benim bildiğim kadarıyla çoğu devşirmeydi sanırım.Elit tabakadan sarmıyordu cigaraları.En sevdiğinize emanetsiniz Üstad.Yine bir beyin fırtınası yaşattınız.Bu fırtına dinmez.Sağlıcakla.Saygıyla.
Yinsani
eksik olmayın üstadım,
sağlıcakla muhabbetle.