- 176 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"SAHİ SEVGİ NEYDİ SEVGİ"
Ali Rıza Navruz
"Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirtemediği" bu dahi adamı, anlatacak değilim sizlere; "işte Cemil Meriç bu" diye, hem de fütursuzca! Bu işi başkasına bıraksam onlar da biliyorum ki anlatamayacaklardır. Ancak ve ancak kuru kuruya biyografisini verebilirler o kadar. Ben böyle bir şey yapmamak için kendime sığınırım, tıpkı onun yaptığı gibi… Aslında konumuz onu anlatmak da değil hani!
Bu âlemde eğer ki bir âdem şairse, yazarsa, daha doğrusu sanatçıysa topluma ters gelebilen davranışları mutlaka vardır. Biz bunları görünce, duyunca, okuyunca çoğu zaman şaşkınlık içerisinde kalırız ve bu ezber bozmuş olan sanatçıları kınarız, hor görürüz ve yaptıklarını kendisine yakıştıramayız. Sonra istihzalı bir tavırla; "bir de sanatçı olacak bu adam hıh" deriz bilgiçlik taslayarak! Burada sizlere pek çok örnekler verebilirim şu an böyle cins sanatçılardan. Fakat "başınızı ağrıtmayayım" derim. Hiç örnek vermeden de olmaz tabii ki. Mesela yazımdaki konuğum Cemil Meriç, aşkı ve aşk mektupları… Belki de ortada aşk falan yoktu da onun böyle bir şeyi hissetmeye ihtiyacı vardı ve yüreğinde böyle bir senaryo yazdı; Lâmia "Hanıma Mektuplar" da kim bilir…
Çoook uzaklardaki "mâşuk-u meçhul" kimdi acaba? Bu mâşuk, âşığımızın göz uzaklığı yakınında olsaydı diyorum bu mektuptaki serenatlar âşığımız tarafından yapılabilir miydi gözlerine bakılarak? Yazacağı bütün şiirler soluk, bütün şarkılar ahenksiz olmaz mıydı o zamanlar? Bu hasretin yakıcı hüznü değil midir ona: "Gök de sensin, yer de sensin dedirten…"
Cammu Keşmir sorunu mu? Es geç şairiiiiiim!... O kanayan bir yara, pansumansız!..
Dokuz ay gibi kısa bir sürede Cemil Meriç 56, Lâmia Hanım 193 mektup yazar! Toplum kurallarına göre; "evli bir kişinin buna hakkı yoktur." Ama dedik ya bir nevi devrimcidir sanatçılar, kafasına koyduysa yapar. Zaten her şeyi göze almıştır o tâ yaratılırken… Tamam işin bu kısmını anladık diyelim. Lâmia Hanım da orada otursun oturduğu yerde şimdilik; yani Antakya’da… Onunla daha sonra muhabbetimiz olacak elbet! ))
Cemil Meriç biliyorsunuz 38 yaşından beri âmâ birisidir. Fakat kendisine göre âmâ değil ’ama’dır. Bu durumda bu mektupları nasıl yazdı, kendisine katip mi tuttu Üsküdar’dan? Kâtibinin "setresi uzun, eteği çamur" muydu ki? Evet kâtibi vardı onun; kızı ÜMİT… Beni bu konuda şaşırtan kısım burasıdır dostlar. Baba; sevgilisine mektup niyetiyle serenat yapıyor, kızı da bu sözleri ak kağıda döküyor ve Lâmia’ya yolluyor. peeeeeeh! Hadi kızı babasını kırmak istemedi yazdı diyelim, ya karısı olacak Fevziye Hanım buna nasıl tahammül edebildi, bu nasıl hoşgörüydü ki??! Oysa yıllar öncesinde Cemil Fevziye Hanıma; “İçki içtim, fahişelerle düşüp kalktım, hapse girdim çıktım. Ne dersiniz? Benimle evlenir misiniz” şeklinde bir evlenme teklifinde bulunmamış mıydı? Fevziye Hanım da cevap olarak: “Cesaretimi takdir edersiniz agam" dememiş miydi?!
Hani bir replik var ya; "peki sevgi neydi sevgi?" Aslında bu repliği hiç sevmem ama burada lazım oldu kullandım işte! He yaaa, sevgi bu olaydaki hangi durum dersiniz? Eşi Fevziye’nin ve kızı Ümit’in sergilediği durum mu, yoksa Cemil Emmi’mizin cism-ü canını yakan durum mudur? Cevap vermekte zorlanmayasınız diye Cemil Meriç’in Jurnal-2’den aldığım, Lâmia Hanıma mektubundan küçük iki bölüm vereyim isterseniz:
“Neyini seviyordum? O gece bir kere daha anladım; sensiz yaşayamayacağım. Ve bütün bulutlar dağıldı. Alev gibi gelişen, büyüyen bir aşk bu. Seni, sen olduğun için seviyorum, acı çektiğin için seviyorum, hor görüldüğün için seviyorum, büyük olduğun için seviyorum, küçük olduğun için seviyorum, yalnızlığın için seviyorum…", "Her kadında yalnız seni aradım, kiminde saçların vardı, kiminde tenin, kiminde kahkahanın bir parçası. Bütün yazdıklarım bir davetti, bir arayıştı. Sana açılan bir kucaktı her kitabım. Okulda ders verirken senin için konuşuyordum. Seni seviyorum dediğim her kadında sevdiğim sendin. Ve yoktun ortada…"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.