- 1467 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BİR TECAVÜZÜN ANATOMİSİ
dünyada , 3 saniyede 1 kadına tecavüz edildiğini biliyor muydnuz?
1....2.....3...
evet bir kişiye daha tecavüz edildi.. tam bu saniye..
bunu bilerek..
hala delirmeden yaşıyoruz ne yazıkki..
ve elbette ses çıkarmadan!!!
"DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN" (safsata)
Çalan parça : sarı gelin (enstürmantel)
Albüm : minyatürler
Bazen bir koku..
Bazen bir renk..
Ve işte bazen de müzik..
Eski acılarınıza döndürüyor sizi. Hani unutmak istedikleriniz var ya. Bir den karşınıza dikiliyorlar, ilk günkü kadar taze, ilk günkü kadar iliklerinizde! Nereye gideceksiniz o dakika? Kaçış yok bu acılardan. Şimdi kaçsan da başka bir zamanda yeniden ve yeniden dikilecekler karşına. En iyisi kaçmadan, acıların kadar dik durarak onlar karşısında o dakikayı yaşamak. İnsan olduğumuzu başka nasıl anlayacağız bu yavan hayatta.
---o----
ölümüm..
yaşamım..
tövbe ettiğim..
yeminimi bozduğum..
günlerden kızın en sevdiği. Dershane yok bugün. Dershanenin olmadığı günleri iple çekiyor. İple çekince sanki , daha zor geliyor ya günler, yatcaz kalkcaz diye hesaplıyor günleri. Hani sevdiği adam bilmese de sevildiğini, kız biliyor ya onu sevdiğini yetiyor bazen tek taraflı bilmeler.
Küçük çay ocaklarında, kalabalık gruplar halinde buluşuyor, önemli konular konuşuyorlar. Önemli konular konuşuldukça kız daha da seviyor “ağabeyini”(!). istiyor ki hep o konuşsun. Onun sesi içine işliyor. Geceleri onun sesinden tekrarlar yapıyor yatağında, uyur numarası yaparak. Tanrı bile inanıyor uyuduğuna. Hişşşt kimse bilmiyor kızın yandığını. Yanıp yanıp yeniden sevdaya attığını kendini, her gün doğumunda.
Ne güzel gülümsüyor değil mi? Hem ayakkabısı ayakkabısına mı değiyor? Bilirsiniz sevdiğinizin eli elinize değdiğinde içinizden bir ırmak akar. Hani kalbinizden midenize doğru.. ama ayakkabısı değiyor diye heyecanlanır mı , insan bu kadar? Kızarıyor kız, çekmiyor da ayağını. Ayakkabısının en çok o bölgesini çarpmamaya çalışıyor kaldırım taşlarına. Ayakkabısını boyadığı zamanlarda (ki bu nadir oluyor) tam orasını işte es geçiyor. Bir sevda ateşi yakıyor kızın içini..
Her gün, saçlarını özenle tarıyor..
Her gün iç çamaşırlarını özenle seçiyor..
Her gün.. bir önceki günden güzel olma ve bu gün fark edilme çabasıyla çıkıyor sokağa. Bir fark etse “ağabeyi”(!) onu.. bir görse nasıl yandığını.. oda sever mi acaba?
Kız kaçıyor.. polisler kızın peşine düşüyorlar. Kız kaçmaya başladıkça daha çok polis düşüyor peşine sanki ama bir kere kaçmaya başlayınca insan, durduramıyor kaçışını.. önce ankaraya.. oradan bursaya.. oradan istanbula..
Eyyy İstanbul!! Sakla bu kızı emi.. 2 yıl sakla..
---o---
üsküdarın, iman yeşili görüntüsü ürkütüyor kızı. Kızın adı: çiğdem.
İman yeşilinin içinde kızıl kızıl yürüyor kız ,caddeleri. Başı dik. Korkusuz. Büyük bir börekçide oturuyorlar karşılıklı. Suskun. Söylenecek çok şey konuşacak hiçbir şey olmadığı bir an paylaşılmakta.
- sahi kaç yıl oldu? Diyor çocuk zaman kavramını yitirmişçesine.
- İki yıl oldu “abi” (!)
- Yahu abi demesene bana. Benim yaşım o kadar büyük mü senden?
Utangaç bir “bilmem” çıkıyor kızın ağzından. Ve ilk defa çocukta sevgiyle bakıyor ona. Yangın büyüyor. Yangın iki tarafı da sarıyor.
Üsküdarın iman yeşili , özgürlüğün , aşkın kızılına bürünüyor. Rüzgar esiyor hafifçe, kızın yüzünü yalıyor.
Çocuk.. kızın tırnakları yeni yenmiş, tombul ellerini tutuyor.
Kız.. nefes almaya çalışıyor. Çalışıyor ama nefesi daha çok kesiliyor. Sımsıkı yumuyor gözlerini. Sevdiği adam.. öpüyor kızı. Gözlerinden damlalar süzülüyor kızın.
Sonra tutamıyor kendini, sarsılarak ve hıçkırarak ağlamaya başlıyor. Çocuk şaşkın bakıyor kızın yüzüne, kimse bu kadar sevmedi onu daha önce.
Çengel köyün en güzel manzaralı evinde yan yana oturmuş çaylarını yudumluyorlar. Hiç beklenmeyeceği kadar suskun kız. İçinde bir şeyler doğuyor ve bir şeyler ölüyor.
Ve..
Çaylar kenara bırakılıyor..
I ıııhh.. istemiyor kız bunu. Korkuyor da. Hani bağlı değil bu toplumun kurallarına ama.. sanki böyle olmamalı gibi.. daha mı özel olmasını bekliyor. Yok canım özel olması değil de. Canı yanıyor.
Kolunu çekiyor önce..
Sonra itmeye başlıyor çocuğu..
Hayır istemiyor işte. Yüzünü televizyondan gelen sese çeviriyor, televizyonda birileri gülüyor.. kahkaha atıyor, ve kız nereye kaçacağını kestiremeden acıya batıyor.
Akşam çöküyor çengel köye. Hava kararmaya başlarken çengel köy halkı için, geceye batıyor bir kız.
Kalkamıyor yerdeki yataktan. Bacaklarını bitiştirmeye çalışıyor önce. Canı yanıyor yahu, gelse ve yardım etse. Af dilese şimdi. Affedecek hemen sevdiği adamı.
Affet beni dese.. daha çok sevecek. Seviyor mu ki hala? Yahu sevda bu.. sevdanın tarafları yitirilse de sevdalar süregidiyor.
Şimdi gelse.. gelsin diye dualar ediyor tanrısına. İki büklüm oluyor yatağın içinde. Ellerini bacağının arasına götürüyor , acısını biraz olsun dindirmek için. Bir eli kalbinde bir eli bacağının arasında kalıyor öyle. Çünkü ikisi de acı içinde. Duvarın soğuğunu hissediyor bedeninde. Üşüyor. Doğrulmaya çalışıyor bir kere daha. Ve dona kalıyor. Bunca kan.. bunca kan benim sıska bedenimden mi aktı? Bacaklarına bakıyor. Kan içinde vücudu. Böyle görse onu biri, öldürüldüğünü sanır. Bir insan ancak öldüğünde mi o kadar kanar? kilodu nerede yahu? Hangi ara çıkarttı ki kilodunu?
İç çamaşırlarını giyinmeden kotunu ve gömleğini geçiriyor üzerine. Odanın kapısı yarı aralık. Çıkıyor dışarıya buralarda bir yerde bir çanta olacaktı, ona ait. Hiçbir şeyini almadan kaçası var ya.. olsun almalı çantasını.
Salonda yatarak televizyon izliyor çocuk. Yüzünde büyük bir gülümseme, “merhaba” diyor.
Kızın yüzünde mide bulantısının izi, ve duygu kırıklığı gözlerinde, anlamıyor mu bu adam? Af dilese ya. Af dilemesi için yalvarmak geliyor kızın içinden. Lütfen, beni bunca yıkılmış bırakma, bunca güvensiz insanlara.. lütfen af dileki benden aynı sevda alevi parlasın içimde, çalma düşlerimi benden. Hani o küçük ada vardı ya , o şehrin girişinde, ben o adada seninle ikimiz, yalnız başımıza, bir ömür düşledim. Yok istediğim nikah değil yahu, bir tek sendin.
Çocuk bir hafta daha İstanbul’da kalacağını söylüyor. Belli ki görüşmek istiyor. Kız anlamsız bakıyor çocuğun yüzüne. Ne diyor bu?
Sen ki beni sevda ateşinden alıp, kanımda boğdun..
Sen ki beni çocuk düşlerimden, kadın acılarına bandın..
Sen ki.. sevdim ben seni yahu.. en temizinden.. en saf olanından. Hani bir çocuk nasıl sever babasını.. mahallesinde ki en yakışıklı ağabeyi.. işte öyle.. ben seni sevdim be adam. En temizinden. Şimdi elleri kanlı bir orgazm sigarası içerken sen.. ben acılarımı çantama toparlayıp gideceğim. Ve bu beden var ya hani.. yakacağım bu bedeni bu gece. Sen ki , istediğin bu bedendi.. sen ki varlığımı hiçe sayıp bedenimi buyur ettin yatağına, yakacağım lan bu bedeni bu gece!
---o---
gökten üç elma düşüyor yine.. bir sevda masalıydı ya bu, masalın sonuna gelince elmalar düşer hep..
bir elma anlatana..
bir elma dinleyene..
bir elma kızın yanık bedenine..
03/03/07 / istanbul
YORUMLAR
*******tebrıkler**** şu anda tarlada fabrıkada evdekı mesaisini yada hastn de anne olmayı bekleyen yada savaşın ortasında kalan yada somalıde bır yudum su arıyan hanımları dusunuyor ve içim burkuluyor aynı zamanda şükredıyorum kendımden utanarak çünku ben oturmuş yazı okuyorum...