Yazmayı Ar Duygusu İle Yaparım
“Acıdan, aşktan, şikayetten, geçimden, politikadan… Yazanlar o kadar çok ki! Ya dosdoğruyu yazmak, insanı insan yapan değerleri anlatmak… İnsan olduğunu hatırlatan yazılar, şiirler… Yoksa kaygımız şöhret olmak mı veya günün yazısı olsun mu gayemiz? Hızla artan ahlaki çöküntüden rahatsız değil miyiz yoksa?”
Yazarım ar duygusu ile… O kadar çok ahlaki çöküntünün olduğu ortamda bunu anlayan var mı ki… Utanmak, insanların midesini bulandırmadan, sinirlendirmeden, kalbini sıkmadan, heyecan duygusuyla kırlara koşarcasına bir hissi hissetmek, hissettiğini yaşatmaktır. Nisan yağmurunda ıslanmak kadar doğalı hissetmek veya yaşamak…
Yazarım ar duygusu ile… Sen neymişsin be abi olmadan. Yazıya//şiire takılacak bir kurdele beklemeden… Zaten ar duygusunu hisseden, buna ihtiyaç duyan kişiler yazdıklarımı beğenerek okuyacaktır. Günün yazısı, şiiri (Güne düşmek başka eserden daha iyi olmak değil, kişilerin nefsine merhem sürmek demek, nefsinin ateşini söndürmek demek!) olmayı istemeye gerek var mı? Mesele okuyanın bir şeyler anlaması, hissetmesi, kendi üzerine düşen payı alması değil mi? Sanki yasaklı bir yazıymış gibi, yetimmiş gibi doğruyu anlatmanın kelepçelenmesi, okunmaya mani mi ki? İnsanım diyen her kişinin doğruyu görmesi ve onu yaşatması zenginliğidir. İnsan ancak doğruların içinde mutlu ve huzurlu olur. Doğrunun olmadığı yerde hayal ve umut ne kadar boştur. Hani gökten yağmur gibi yağsın nimetler der gibi, çalışmadan çalan bir elin yiyip içmesi ve gezmesi gibi, yalanın içinde yaşamak…
Yazarım ar duygusu ile… Ben de bilirim nedir bel altına vurmak, dinsizliği yazmak, bir macera sever gibi terörü alkışlamak… Ancak doğru yol değil bu. İnsanı karanlığın içine gömmek, her şey var derken, elinden her şey alınıp bir zindanda yaşamaya mahkûm etmek olur bu öğütler. Kimse sizi böyle olunca sizi alkışlamayacak, parayla sizi desteklemeyecek, sizi karanlığa terk ederken, kendisi bu şer yolda yaşamaya devam edecek. Başkalarını kandırmaya yine gayret edecek. Bunu görmek, gördükten sonra geç olacak sizin için. Size öğüt veren kişi, size örnek olmalıdır dersiniz ama bu mümkün mü? Oysa Allah’tan korkan ve doğru yolu seçen kişi, güler yüzüyle, zekâtıyla, sadakasıyla ve fitresiyle size her daim destek verecek. İyi gündü kötü günde sizin yanınızda olacak… Acınızla acı çekip sizinle ağlayacak… Güldüğünüzde sizinle gülecek. Çünkü bu dosdoğru yolu, Allah’a iman ile kalbini kaplayan bir mühürle damgalamıştır. O mühür Allah’tan aldım halka verdim diyecek. Dosdoğru olup yaşamak, adam gibi adam yapacak kişileri. O toplumda ne hırsızlık, ne yalan, ne çalan, ne kandıran, ne kendini acındıran… Olmayacak.
Yazarım ar duygusu ile… Bir hayali anlatmak değil, gerçeği anlatıp paylaşmak… Ben sana güvenebilir miyim şüphesi ile baktırmayan olmak. Dostum var demek… Sevgilim bana ihanet etmiyor ya da evlenmişsek boşanmıyoruz demek. Boşanmış isek, eşimizin istediği gibi hayatını yaşamasına yardımcı olmak demek. Kimsenin kimseye tercihlerden dolayı bir engel dağı gibi önünde durmamak demek… Öğüt veririz, ancak bu öğütle yaşamıyorsak da tercihine saygı duyduğumuz bir bakış açısı ile paylaşmak. Kimse kimseye öyle ya da böyle yük olmamalı diyebilmek. Ben inandığım gibi yaşarım, eğer siz böyle bir şeye inanmıyorsanız, sizin inancınız size bizim inancımız bize diyerek, iki ayrı ülke sınırları içinde savaşsız ve barış içinde yaşayabilmek. Yaşasın ki, sonunu görsün… Acıyı yaşasın ki, bu şer yolda ısrar etmesin. Ne kadar üstelersek ve yardımcı olursak acısının sonunu görmeyecektir. Merhamet, ancak kişinin kendi acısını yaşayarak doğruyu bulmasıdır. Hazır vermekle yahut ısrar etmekle dosdoğru yaşanmıyor ki…
Yazarım ar duygusu ile… Yazdıklarımdan para almıyorum, şöhret peşinde değilim… Buna ayırdığım zaman sadece yazdıklarıma ilk önce kendi nefsimle tahlil ederek ona dur demek ve sonra da insanlığın bunu tahlil etmesine vesile olmak için. Hakkın pürüzsüz verdiği güzel duyguları yaşamak ve onun kalıcılığını etrafıma yaymak. Düşününüz ki, doğal akan bir ırmaktan kim su içmek istemez, zemzem misali. Onun akan doğallığını hissederken akıcılığı ile yaptığı bestenin kalbinizde ki çarpıntısını hissederek nefes almayı… Hiç kirin olmadığı doğa, insanı günahsız yaşatmaya sebep olmaz mı? İnsanın gözünde dünya hep benim olsun hırsını yok etmez mi? Brezilya sahillerine vuran pisliğin görüntüsünü yok etmek ancak insanlığın dosdoğruyu yaşamasıyla mümkündür. Yaptığımız pislikler dünyanın bir köşesinde etrafı zehirlerken, iklim değişikliklerine de sebep olmuyor mu?
Yazarım ar duygusu ile… Dünya kadar taş yağacak belki de üstüme bu yazımdan sonra. Sanki çok büyük günah işlemiş, insanlığı kurtarmak için çabalamayı adet edinmiş kalemime saldırılacaklar. Yerden yere vurulacağım. Ar duygumdandır bunlara sessizliğim. Tıpkı Peygamberimizin Taif’te onu taşlayan ve yara bere içinde bırakan insanlara tepkisi gibi olacaktır tepkim. Ya biraz sonra doğruyu görürlerse, onlarda ar duygusuna sahip olurlarsa temennisi ve duası saracaktır safi kalbimi, ne tür eleştiri yaparsanız yapın inanın size kızmayacağım ve öfkelenmeyeceğim…
Bu yazımı okuyandan da okumayandan da Allah razı olsun. Selam ve dua ile.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Ömrü güzel olası Anadolu'm canı üstat;
""Okuyana da okumayanada...""
Kişi kendisinin kim oldugunu bilmesi için karşısindakini tanıması gerek.
Kaleminize yüreginize saglik.