- 640 Okunma
- 6 Yorum
- 8 Beğeni
SEN DOĞASIN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
SEN DOĞASIN
Güzeller güzeli yeryüzünün süsü, gözlere değer. Yeşili, kırmızısı, turuncusu, sarısı, mavisi… Adı konan -konamayan- tüm renkler, evreni sarar. Kıymetli olduğunu ona hatırlatmak babında.
Sis, nazardan esirgemek ister. Zaman zaman gölgeler. O, her bulduğu aralıktan kalplere yürür, gülümser.
Çaylar -seyrinde- bir başka keyifle içilir. Sohbetler, çiçek kokularıyla gönüllere varır. Deste deste sevgi yapraklarını, goncalarını açar. Bakılır, bakılır. Göz -o sıra- izlemeye doyamaz. Muhteşem yaratılışın nişanesi okunur. Dokunmaya kıyamayan ellerin gönülleri, üzerinde gezinir.
Ferahlatıcı musikisi ile su sesleri kulaklara dolar. Düştüğü her nokta ışıl ışıl elmasıyla parıldar. Ağaçlara, dallara, yapraklara yaşam; kayalara, taşlara, kumlara bereket sunar. İnce ince dokur, çorak ufku bulutlarla bezer.
“Evet” dersiniz. “Evet. Sensin eksiğim. Beni tam eden. Sensin pınarından taşan, ruhumda çağlayan. Ne güzelsin, ne kıymetli! Okyanuslarda, denizlerde dalga dalga, ırmaklarda çağıl çağıl, çeşmelerde oluk oluk akarsın. Her bir damlan kıymete değer.”
Sonbahar… Bir yanımız hayatla üşür; bir yanımız yazı ararken, baharla yanar. Ayrı mevsimlerde, ayrı sen’i izleriz. Davetine icabet etme kararlılığı ile üşenmeden, koşa koşa geliriz. Her koyda, her vadide, her ovada, her yaylada, her bahçede seni yaşar, eşi olmayan zenginliği görürüz.
Varlıkların cümlesi -sende- denge unsurudur. Karıncadan kekliğe, kelebekten nicesine şükürle kabul ederiz.
Rüzgârı, sahiplenici sorumlulukla hareket ettiğinde anlarız. İçimizdeki buzulların erimekte olan, yangınları söndüren hallerini kaçırmayız. Fırtınayı, çiseleyen yağmuru, kızıl aydınlığı ile geceyi karşılayan gün vedalarını da. Sonrasında bilinmezlikler öğrenilir. Seninle kaybedilmeyen zamanlarda.
Uyanışın tüm canlara mutluluk sunar. Bir bebeğin merhabası gibi, sıcacık bir selam. Tanıdık, bildik. Gelişinle, aylarca yolunu bekleyenler yenilenir. Başlangıcın heyecanı -hüznü umutla değiştiren iklimde- hissedilir.
Hisler “Hadi kalk!” der. “Filizleri kaçırma. Yeni yetme arıların çabasını, neşeli danslarını. Yeşil dağlarla -tecrübe etmeden asla bilinemeyecek- kucaklaşmayı kaçırma! Özleri hapseden havayla konuş. Buram buram tüten -içe işleyen- ayrıcalığı kokla. Bir sonraki vakte kadar, an’ı, dopdolu taşı yarına.”
Eksikliğin zıddını taçlandırdığı bilinciyle olan biteni tart.
Heyelanların, çığların, sellerin ansızın gelişleri bunun için değil midir? Yontmaları, yıkmaları, incitmeleri. Kendini değiştirirken, önüne yeni sayfalar açılır. Yazılmayı, okunmayı bekleyen nice haller, açmayı bekleyen türlü çiçekler yol gözler.
Toprak çocuklara oyuncak olmaya hazırlanır, dallar yeşerir. Pıtraklar birer birer ayıklanırken, tohum “Merhaba” açar, “Hoşça kal” döker. Gazeller savrulmaktan yorulur; sen sürprizlerle doluyken.
Perde olup güçlüklerden korurken, cıvıl cıvıl kuşların namelerine eşlik ettirirsin. Doğa/l havuzlarında hayaller yüzdürürken, kendini daha iyi tanıtırsın. Kopamamanın verdiği bağlanmışlık sarar, sarmalar bizi.
Yuvasına sahip çıkanları -canı pahasına- gördükçe, sevginin özünde aynı yaşandığı fikri belirir. Hem yuvasına, hem yavrularına saygı düsturu ile davranmanın koşullu haline, yürekler sevgiyle tanıklık eder. Razılık ve hayranlıkla. Onun yaşamına, örselemeden ortak olunur.
Mükemmel tabloya yakışmayanı yakasına tutturmamak. Gizlediği, aşikâr ettiği ne varsa döngüye zararsız davranarak içinde var olmak. Sunulan zenginliğin yarınlardan emanet olduğunu unutmadan. Bu kadar çok severken, sevgisine talip olmak. İyi ki varsın doğa/mız. Hep var ol!
Dün, bugün, yarın üçgeninde kır çiçekleri seni güzelleştirmeye devam etsin. Gökyüzünü, yeryüzünü paylaşan tüm canlılar, bağrında daima hür yaşasın. Kol kola -arkadaşça- uyumlu kalpler dolaşsın. Farklılıkların birlikte söylediği şarkılar uçtan uca duyulsun.
Gülümsettiklerin var oluşunla, lezzetine doyamadan yoluna devam etsin.
Tüm canlar, seninleyken huzur bulsun. Bulutları göz pınarları bilsinler. Kuşları kanatları, diktikleri ağaçları ömürleri, dalına kurdukları salıncakları çocuklukları, çıktıkları -nefes nefese- yokuşları hayatları bilsinler. Çünkü sen yaşamsın; yaşamın ta kendisisin.
Pırıl pırıl yüreği atan, mutlulukları bağrında yaşatan temizliksin. Gerçekliksin, verdiğini sorgulamayan cömertliksin. Güçsün. Öncesi ve sonrası ile bitmeyen hikâyesin.
Geceleri ışıl ışıl parıldayan gerdanlığın, gündüzleri kavuştuğu aydınlıksın. Yenilenmenin sesi, tazeliğin gençliğisin.
Gönül evimizsin. Başakların üzerinden seyrine daldığımız -ucu bucağı görünmeyen- ruhu yüzdüren deryasın. Motif motif nakşedilen sanat eserisin. Anlatımı asırlar sürebilecek aşksın.
Yunuslara, kanaryalara, denizyıldızlarına… Nilüferlere, şebboylara, açelyalara… Ve bizlere.
İlknur İŞCAN KAYA
Temmuz2021
Not: Bu yazı Miyar Dergisinin Ağustos sayısında yayınlanmıştır.
YORUMLAR
"Sunulan zenginliğin yarınlardan emanet olduğunu unutmadan.
Bu kadar çok severken, sevgisine talip olmak. İyi ki varsın doğa/mız. Hep var ol!"
Çok güzel ve anlamlı bir yazı İlknur Hanım tebrik ederim.
Bir Doğa sever olarak yazınızı destekliyorum.
İlknur İşcan Kaya
Vel hasil dünya güzelleşsin , renk renk olsun mevsimler baş başa zaman durmasın gün insin gün doğsun aleme kutluyorum
İlknur İşcan Kaya
İlknur İşcan Kaya
Muhteşem!..Tasviri muhteşem,anlatımı muhteşem.Şükrü ve duayı içinde saklayan,tüm canlıları ve yaşamı aklayan bir tavır.Ne güzelsin doğa.Ne güzel bir yaratılışla güzellikle var edilmişsin.. SÜBHANALLAH!..
Yazı ziyadesiyle göz dolduruyor.Seçkiyi hak etmiş fazlasıyla.Kutluyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
İlknur İşcan Kaya
Doğanın dua ya insanın ihsana şairin ilhama ihtiyacı var güzel coşkulu çalışma olmuş tebrikler
Hüseyin çelebi tarafından 2.1.2024 05:35:40 zamanında düzenlenmiştir.