- 1166 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Görev
GÖREV
Sevgili dostum,
İnsanlar vardır. Asıl işlerini bile doğru dürüst yapmazlar ama Sürekli sızlanırlar, hayattan, çevrelerinden şikayet ederler. Onlara göre hayat hep zordur. İnsanlar vardır, asıl işlerinin yanında sosyal işlere de gönüllü katılırlar. Hem asıl işlerini hem de gönüllü işlerini severek yapar ve bundan büyük zevk alırlar. Sıkıntılı zamanlarında şikayet değil sabreder ve şükrederler. Çünkü başkalarına karşılıksız yardım etmek hayatta var olmanın mutluluğu ve sevincini yaşarlar bunu yapmayan anlayamaz.
Sevgili dostum,
Sızlananlar, tabii ki çevrelerinde gönüllü işler yapanları da kabullenemez haklarında “ o üzerine görev olmayan işlerle uğraşıyor” derler ve onları da eleştirirler. Bu laflara bizde muhatap olduğumuzdan o insanların çapını, o sözlerden anladığımızdan halen gülerim. Ne kendileri güzellikler yaparlar ne de yapanı takdir eder ve desteklerler. Ama havaları sanki yapıyormuş gibidir. Yapıldığı zaman faydalı olacak şeyleri yapanı kıskandıkları için engelledikleri için kendilerini mutlu zannederler. Halbuki desteklendiği zaman bir çok insanın faydalanacağı şeyleri kıskançlıkları yüzünden engellemeye çalışan insanları hasta olarak görürüm. “Ben yapamıyorum bari destekleyeyeim de insanlar faydalansın” diye düşünemeyen insana sen nasıl gözle bakarsın ?
Sevgili dostum,
“Ya öğrenen ol, ya öğreten ya da bunları destekleyen ol. Yoksa yoksun ” diye bize yol gösteren rehberlere inat, ne faydalı olan, ne de faydalı olanı destekleyen, onlara saygı bile duymayan, hatta kin besleyen insan birde yapanı kıskanıyor, yardım etmediği gibi engelliyorsa biz onlar hakkında ne düşünelim? Kötü de iyi de düşünmeyelim. Ne yaparsak yapalım onları güzel düşünmeye, insanları desteklemeye yöneltemeyiz. Onlar istemedikçe..
Sevgili dostum,
Sana bu mektubu yazarken düşünüyorum da “ millet olarak okumuyorz” sözünü sanki bir ibadetmiş gibi söyleyen insanlar o kadar çok ki. Okumadıkları için üzülmüyor, okuyana da saygı duymuyorlar. Onları desteklemiyorlar. Bu sözün boş söz olduğunun farkına bile varamayan insanlara ne anlatabiliriz. Sanki biz bilmiyor gibi bunları her gittiğimiz yerde duyuyoruz. “Çocuklarımıza okuma sevgisini nasıl aşılayabiliriz?” diye soranlar ise sadece Üniversite konuşmalarımızda soru soran gençler. Onlarda ortaokulda ve lisede kitap okuma sevgisi edinememiş olmanın pişmanlığı ile bu soruyu soruyorlar bizlere. Elimizden gelen cevabı versek de uygulama olmayınca hayatın akışında kaynayıp gidiyor bu sorular ve cevaplar.
Sevgili dostum,
İnsanlara ne kadar güzel ve geleceğe de dayalı önerilerde bulunsak da, onlarda anlama kabiliyeti ve geleceğe yönelik güzel düşünceler yoksa bizim anlattıklarımızda onlara sıkıntılı veriyor. İletişimde anlatmak önemli olduğu kadar anlamak da önemli. İnsanlar baştan önyargı ile bize yaklaşırsa bizim anlattıklarımız ne kadar güzel mantıllı ve verimli olursa olsun onlar anladığı kadarı ile anlıyorlar. O yüzden insanlara espri yaparken, bir şey önerirken, ya da güzel şey anlatırken artık daha dikkatli olmaya bakıyorum ve içimden “bundan da daha dikkatli olmam lazım” diye düşünüyorum. Bu da çok faydalı oluyor. Sevdiğim faydalandığım şeyleri de dostum dediğim sen başta olmak üzere insnalara hem sözlü hem de yazılı olarak anlatıyorum ki, “söz uçar yazı kalır” diyen atalarımızın sözünü tutalım.
Sevgili dostum,
Çoğunluğun senden farklı düşünmesi senin yanlış düşündüğün anlamına gelmiyor. Eevrensel hakikatlere çoğu insan inanmaz. Kısır ve çevresinin kabul ettiği hakikatlere takılıp kalırlar. Zorluklarla mücadele etmesini öğrenememiş olanlar, zorluklar ile mücadele edenlerin hayatını dinleyerek, okuyarak anlayıp da “biz bu hikayeden neler öğrenebiliriz ve uygulayabiliriz” diye düşünmek yerine “onlara hayat gülmüş, birrileri yardım etmiş. Şansı varmış talihi güzelmiş” derler. Halbuki çoğunun hayat hikayesi engellemeler, alay etmeler, küçümsemeler, tacizler ile doludur. Onlar bunlarla mücadele etmişlerdir. Bunu nereden biliyorsun dersen yüzlerce hayat hikayesi okuduk hayatmızda boyunca yüzlerce kaynak taradık. “Engelleri Aşanlar” adlı eserimizde de anlattık.
Sevgili dostum,
İnsanlara faydalı olmak isteyen insanlara kulp takarak “ üzerine görev olmayan işlerle uşraşmasın “diyerek dedikodusunu yapacak yerde insanlara faydalı olmak , onlara destek olmakla mutlu olur insan. İmkanı varken yardım etmemek de görev değil, sorumluluk getirir insana. Ne gibi sorumluluk getireceğini de var sen düşün.
Sevgili dostum, görevlerine sadık kardeşim,
Görevini ve gönüllü, insani duygular ile yaptığı görevleri severek “Yartılanı sevdim Yaratandan ötürü” diyerek yapan insanları durmadan “bana birileri yardım etsin” diye düşünen ve başkalarına yardım etmeye çalışanlar kolay kolay anlayamaz. Sen anlarsın ama.
Sevgili dostum,
Toplumda güçsüz olduğu zannedilen ama inançları çok güçlü olan (Hayatın zorluklarından onlarla mücadele ederek kurtulacağımız inancı, engelleri aşabileceğimiz inancı, oku emrinin ne kadar önemli olduğu inancı v.s) insanları gücünü sadece maddi şeylerden alan insanlar kolay anlayamaz. Onların kendilerini savunan, her şeye evet demeyen tavırları ise onları küçümseyenleri deli eder.
Sevgili dostum,
İnsanın kendini güçlü göstermezi tavrı aslında “aşağılık kompleksinin dışavurumu” dur. Çünkü güçlü olan insnalar zayıf gördükleri insnaların mücadelesina saygı duyar ve güçleri oranında yardım ederler ve asla bunları yapanlara kin beslemezler. Kin beslemek de güçsüz insanın huyudur. Gerçek manada güçlü olan insanlar kin beslemez sevgi ve yardım etme duygusu beslerler. Ne beslersen o sana güçlenerek destek olur.
Sevgili dostum,
İçinde ne beslersen besle, bu davranışlarına yansır. Ne kadar gizlersen gizle sezgileri güçlü insanlar bunu fark eder. Ama kin besleyen insan başarıları insanlara karşı beslediği kini güleryüz ile başkalarının yanında örtmeye çalışsa da sezgileri güçlü insanlardan saklayamazlar. Sezgileri güçlü olan insnalarda genelde sosyoloji ve psikoloji okuyan, tv ve radyolarda psikolog ve sosyologları dikkatle dinleyen anlayan insnalardan çıkar. Burada gene anlayarak iyi okumanın ve dinlemenin gücü karşımıza çıkıyor.
Sevgili dostum,
Sevgi ve saygı, hoşgörü duyguları ne kajdar güçlüyse, kin, nefret ve kıskanma duygular da o kadar güçlüdür. Ama kin ve nefret duygusu insnalara zarar verir. Güçlü olduğun zengin ve mevkii makamın olduğu zamanlarda çevrende olanlar güçsüz zamanlarında kaçarlar. O zaman kin ve nefret duyguların en açık şekilde ortaya çıkar.
YORUMLAR
Çok güzel bir yıl olsun.
Yoksulluğun olmadığı
Dostlukların bol olduğu.
İnsanların birbirini koruyup kolladığı.
Her fırsatta birbirine selam yolladığı.
Adalet terazisinin şaşmadığı.
İnsanların birbirini kasmadığı.
Felaketlerin yol bulamadığı.
Sevgi -saygı-hoş görü içerisinde sağlıklı bir yıl olsun İNŞAALLAH iki bin yirmi dört yılı.
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN