- 456 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
yöresel koçgiri kıyafetleri...
Yöremiz, geleneksel kıyafet konusunda birçok yörede olduğu gibi maalesef
teknolojinin kurbanı olmuştur. Geleneksel kıyafetin yeni nesillere aktarımı ve
tanıtımında yetersizlikler ve uzun süreli kopukluklar yaşanmıştır. Bu yazıda söz
konusu yetersizliği bir nebze olsun gidermeyi amaçladım. Çünkü yöremizin
geleneksel giyim kültürü birçok açıdan önemli ve tarihi değere sahiptir.
Günümüzde ekonomik şartlardan dolayı gündelik hayata daha uygun
kıyafetler tercih edilmektedir. Seksen doksan yıl önce atalarımızın kıyafet kültürü ve
tercihleri nasıldı? Derlediğim bu bilgiler geçmişimizi anlamamıza ve sorgulamamıza
katkı sunacak ve kaynak olacaksa ne mutlu bana. Bu arada yeri gelmişken Koçgiri
tarihini bilgi sahibi dostlara bıraktığımı belirtmek istiyorum. Benim gayem
toplumumuzun geleneksel kıyafet kültürüyle ilgili bilgileri yeni nesillere aktarmak.
Gerek geniş bir coğrafyaya sahip olması gerekse de halkın maddi durumuna
göre Sivas’ta giyim kültürü farklılıklar arz etmektedir. Ana ticaret yoluyla her yönden
gelen giysiler zamanla bu kültürü az da olsa etkilemiştir. Kimi yerlerde Anadolu'nun
birçok yöresinde görülen bindallı şalvar giyilmiştir, kimi yerlerde pazen, kadife, saten
el dikişi olan elbiseler. Koçgiri yöresi söz konusu olduğunda elbiseler ve baş bağlama
şekli Anadolu’nun öteki yörelerine göre oldukça farklıdır.
Elbise: Sivas, Zara ve İmranlı yöresinde genel olarak iki model elbise hakimdir.
Çiçekli pazen, kadife sıklıkla kullanılmış, bel kısım oturan geniş geniş pilleler ya da
büzgülü ön tarafı kısa arka tarafı topuk üzerine kadar uzanmaktadır. Beden kısmı ise
vücut hatlarına uygun şekline dizayn edilmiştir. Özellikle anne olan kadınların
bebeğini daha rahat emzirmesi için göğüs dekoltesinden aşığa inen kesim sık
düğmelidir. Aynı zamanda içine gras, bincil denen beyaz bir gömlek de
giyilmektedir. Elbisenin beden kısmı çift astarlı olup kumaş payı dikiş hatalarını
gizlemek içindir.
Mesela: aldığım dikiş eğitimin öğretisi göre iğne aradı. bildiğim dikiş tekniği annemin
anlatımları ile adının "oRum( Rum) "dikiş tekniği olduğunu öğrendim.elbiseleri
tamamı el ile dikilmiş ve düğüm, su taşı, boncuklar ile süslenmiştir.
Buradan anlaşılacağı gibi en yalın haliyle kadınların giyim tercihleri dini
düşünceler, felsefi görüşler, iklim ve coğrafi özelliklerin sunduğu bazı kolaylıklar
dikkate alınmaktadır. Örneğin siyah renk tercihi, hüzün hissi yaratacak durumları
anlatmaya yardımcı büyük bir öneme sahiptir.
Kumaş seçimine gelecek olursak pazen, kutnu, ipek, saten, kadife, jarse
kumaşlar kullanılmaktaydı. Bundan seksen doksan yıl önce çevre illerden at, eşekle
gelen tüccarlar hangi kumaşı sunmuşlar ise aşiret kadınları da onları elbise
yapmıştır. Fakat 1960’larda Almanya’ya başlayan işçi göçü ve hazır giyim sektörünün
yurda yayılmasıyla birlikte o güzelim kıyafetlerin yerini yavaş yavaş pilli etekler kenarı
saçaklı örtüler aldı. seksenli yıllara kadar geleneksel giyim kısmen kendini korudu.
Kıyafet insanın itibardır diyen annemin sözünün etkisiyle yöresel kıyafetlerimizi
araştırmaya başladım. İlk olarak 27-10-2023 tarihinde Zara'nın Kızıkkale köyünden
Sayın Şükran Akpınar Aslan hanımın özen ile saklayıp bu güne taşıdığı yaklaşık
doksan yıllık bir elbiseyi inceledim.
İkinci elbiseden ise Zara'nın Çorak köyünden olan Arife Gülübay hanımın
anılarına dokunur iken varlığından haberdar oldum. Elbisenin yaklaşık seksen yıllık
bir tarihi vardı. El dikişinde hünerli olan bir yakını tarafından annesine dikilmiş olup
annesi rahmetli olunca kızı anısına hürmeten alıp sandığında yıllarca muhafaza
etmişti.
Peştamal: Seksen yüz yıl öncesini düşünecek olursak alışveriş için yöreye
gelen tüccarların heybesinde hangi kumaşlar varsa o kumaşları satın alıp giydiklerine
şahit oluyoruz. Mesela Karadeniz'den geldiği söylenen yöresel ve eni 80 cm, boyu
125 cm olan el dokuması peştamal, çay toplamada kullanılan önlüktür. Etrafı fırfırlı
sutaşı süslemesi olan elbisenin ön kısmını kapatacak her hangi bir kumaştan
yapılıyordu.
Futa: Yöresel bel kuşağı olan bir giysidir. El dokuması masa örtüsü duvar süsü
olarak da rastlıyoruz günümüzün kaffelerinde. Çevrede gözlemlediğim
kadarıyla sıcak tutması nedeniyle büyüklerimiz bellerine sarıyordu.
Çarpana (geji): Dedelerimizden veya ninelerimizde duyduğumuz,
hatırladığımız kadarıyla kökboyaları ile boyanmış yün ip ile dokunuyordu. Boyu
yaklaşık 3 metredir ve genelde bilinen halı motiflerinin minyatürüdür. Daha detaylı
bilgi vermek gerekirse; hanımların kendi bel inceliğini göz önüne getirmek gibi birden
fazla anlam barındırıyor. Velhasılıkelam bebek beşiğini salma ve taşıma da
kullanılıyordu.
Fes: Kırmızı bir keçeden ibrettir. İçine demir tahtadan yuvarlık bir çember
dikiliyordu. Yuvarlak çemberin dikilmesinin nedeni fesin başta daha dik durmasıydı.
Fesin etrafına gümüş para, altın (zer), Benz (çerek) diziliyordu. Feste pek çok
kaynakta göze çarpan fakat artık kaybolmak üzere olan hatta anlamını bile
bilmediğimiz birçok aksesuar kullanılıyordu. Örneğin Zara’nın Karabel yöresinde
kadınların kullandığı fesin tam tepe kısmına dikilen gümüş tepelikler.
Bengülü: Günümüzde pek kullanılmasa da uzun yıllar önce Zara’nın Şerefiye
(Abeş) yöresinde yaşayan kadınların kullandığı bir giyim ögesi idi. Karadeniz bölgesi
tüccarlarının getirdiği deniz kabukları, beyaz boncuklar ve saf yün ipi ile tasarlanmış
gayet şık bir saç takısıdır. On bir adettir ve reaht denir. Örülen saçın aralarına takılır.
Puşi, Şar ve Nerme: Genelde siyah, kare şeklinde, ipek dokumalı bir kumaştır.
Daha çok Maraş, Antep yörelerindeki tüccarların getirdiği şar, başa verilir, nerme alın
kısmına bağlanıyordu.
Kefuye: Yakın tarihimizde adını sık sık duyduğumuz kefuye renkli ipek bir dokumadır.
Genç kızlar fesin etrafına bağlıyordu. Aynı zamanda yöresel huni şekilde karton
kağıttan yapılan başlığın üzerine sarı, yüze beyaz, başın arkasına ve alın kısmına da
yeşil, sarı ve kırmızı bağlanıyordu. Bu renklerin halk arısındaki anlamı şöyleydi: Yeşil
Hz Peygamberimizi, kırmızı Hz. Ali’yi, sarı Hz Fatma anamızı, siyah ise Kerbela’yı
yani matemi yasını ifade ediyordu.
Kıtan: Aşiret kültüründe renklerin çokça anlamı vardır. Beyaz masumiyetin ve
genç kızın yeni bir aileye sahip olmasının belirtilerindendir. Gelin kız bir ay kadar
beyaz örtüsünü başına kapatır. Annesi çeşitli hediyeler alıp onu görmeye gelince
kıtan beyaz etrafı pul boncuk işlemeli kıtan getirir.
Naylon ayakkabı ve Cızlavet: Yine köylü kadınların tercih ettiği bir başka
ayakkabı da naylon cızlavetti. Makosan Çaça olarak da anılan ve rengarenk
çeşitleriyle göz kamaştıran cızlavetler köyün temel ayakkabısıydı. İçine sade ve renkli
yün çoraplar giyiliyordu.
Bu araştırmada iki kaynak kişiden iki elbiseyi konu ettim. Birinci elbisenin
kaynak kişisi Zara'nın Kızılkale köyünden Sayın Şükran Akpınar Aslan Hanım. İkinci
elbisenin kaynak kişisi Zara'nın Çorak köyünden Sayın Arife Gülübay hanım.
Genel bilgilerin kaynak kişisi ise sayın Şahsenem Gürbüz’dür.
İsmail Hakkı Acar...zara foklorum kitabı..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.